Bill Haley’den dünyaya düşmüş bir yıldız, güneş tam da güz burcuna girdiğinde; tüm renklerin ışığını yitirip siyaha dönüştüğü bir anda; siyah bir kuyruklu yıldız olarak toprakla buluştu; ressam ve şair Komet.

Güle güle Komet

İbrahim KARAOĞLU

Yaz, doğayı ışık ve renk döngüsüyle süsleyip, her şeyin ruhuna dokunarak ortalıkta dolaşırken; hasta yatağında, uzandığı yerden görünen, tabanı düz, beyaz küme bulutlara bakıp kim bilir hangi düşlerin içinden erişmiştir çocukluğuna; bozkırlara. Ve bozkır otlarının, çiçeklerinin kokuları; kuşların, böceklerin sesleri; kim bilir kaç kez boyamıştır rüyalarını. Ve rüyaların rüyasında, düşlerinde yeniden dolaşmıştır çocukluk mekânlarını; cennetini. Ve çocukluğu Çorum’un; ilkgençliği İstanbul’un; gençliği Paris’in bulutları, bulutların altındaki yeryüzünün teninde bıraktığı anılar, izler; kentler, sokaklar, yüzler, şeyler ne çok dolanmıştır belleğinde; dünden kalan, unutamadığı ne varsa.

Ve içli bir sessizlikle gelen güz. Yazın yiten kokusu. Her şeyin çok uzaklarda kalışı. Her şeyin yeni imgelere dönüşmesi; ışığın, kokuların, renklerin değişmesi. Ve bir an, en çok sevdiği tüm renkleri (kara, kırmızı, sarı, pembe, beyaz…) unutup, yalnızca siyaha çalan renkleri, resimleri anımsaması.

Bill Haley’den dünyaya düşmüş bir yıldız, güneş tam da güz burcuna girdiğinde; tüm renklerin ışığını yitirip siyaha dönüştüğü bir anda; siyah bir kuyruklu yıldız olarak toprakla buluştu; Komet.

Dışavurumcu tavrını figürasyonlarla temellendiren, resminin odağını figürle (insanla) belirleyen; yaşadığı, düşlediği gerçekliği farklı bir duyuş ve kavrayışla yorumlayan sıra dışı bir sanatçıydı Komet.

GEÇMİŞİ HAYALLERİYLE YENİDEN KURARDI

Eleştirel bir büyülü gerçekliği sunardı yapıtlarında; unutma ve anımsamaya ilişkin imgelerle yüklü bir içerikle. Boşluğun doluluğa oranıyla görsel algıyı şekillendiren resimlerinde; boşluğu, resmi tamamlayan bir anlam alanına dönüştürürdü. Toplumsal eleştiriyi, ironiyi, saçma olanı, fantastik imgelerle kurgulardı. Düşünce ve sezgilerine dayanan bir mahremiyet alanıydı sanki resimleri; içine girip dolandıkça çözülüyor gizleri.

Geçmişi, hayalleriyle yeniden kurardı resimlerinde. Birbirine benzeyen değil, birbirini çağrıştıran matruşkalar gibidir yapıtları; düş ve gerçek iç içedir. Bilinçaltının gizemli haritalarıdır resimleri; unuttuklarını / anımsadıklarını buğulu bir camdan bakar gibi yansıtırdı; anlatmak istediği gibi sezdirirdi.

Sıra dışı bir resim grameri, şaşırtıcı bir düş gücü vardı. Renk alfabesinde en çok karayı kullanan/seven bir ressamdı. Daha iyi okunsun diye yapıtları; karanın yanına biraz kırmızı, sarı, pembe ve beyaz bulaştırırdı. Renklerinin bilinçdışı bir anlamı vardı sanki; siyahla kasveti, hüznü, zarafeti ve ciddiyeti boyardı; en sofistike rengiydi. Kırmızıyla arzularını, tutkularını, heyecanlarını, aşkını, güvenini boyadı. Pembeyle, şefkat, hassasiyet ve sevgi yükledi resmine. Sarıyla gülümseyiş, samimiyet, neşe kattı ve biraz da gönül üzgünlüğü bulaştırdı. Beyazla masumiyeti, saflığı, çekingenliği, minimalist ve steril olanı yansıttı. Müptelasıydı melankolinin. Melankolik, gizemli, düşsel masallar anlatan bir kurgu ustasıydı.

Doğrusal bir zaman yapısı ve olay örgüsü olmadan, özgür çağrışımlarla; birbiriyle bağdaşmaz gibi görünen şeyleri ustaca bir kurguyla, “bilinç akışı” yöntemiyle sunardı. Büyülü gerçekliğin imgeleriyle dopdoludur yapıtları. Gerçeklik ve düşsellik arasındaki sınırı bulanıklaştırarak tanımlardı. Gerçekliği, fantastik, mitolojik, rahatsız edici ve gizemli efektlerle, rüya gibi sunan; akıldan çıkmayan ironik bir sanat evreni oluşturur.

Kimi resimlerinde; ıssızlığı, yalnızlığı, umutsuzluğu, kaygı ve kasveti kutsadı sanki. Dışavurumcu, tuhaf ve şiirsel bir anlatı kurgusu etkindi hep yapıtlarında. Gerçekliği, büyülü unsurlarla kutsadı. Yaptırımlara bağlanarak korunan, dokunulması, eleştirilmesi olanaksız olan şeyleri tanımlayan ve bir küçük an’ın her şeyi değiştirebileceğine inan resimler yaptı. Ve sanatta, şiirde aradığını; “Yaşadığım çağın tanıklığını, her türlü problemi, düşünsel derinlikleri, güncel olayları, acı ve tatlısıyla zapt etmek. Kişiselden toplumsala, toplumsaldan kişisele giden hafızayı nakşetmek diyebilirim” diye tarif etti.

Bir ışık huzmesiydi Komet, ışığını dünyaya bırakıp gitti.

***

ALKIŞLARLA UĞURLANDI

Ressam ve şair Gürkan Coşkun nam-ı diğer Komet, gözyaşları ve alkışlar eşliğinde son yolculuğuna uğurlandı. Komet için ilk olarak Mimar Sinan Üniversitesi’nde bir cenaze töreni düzenlendi. Törene Müjdat Gezen, Adnan Öztalçıner, Cevat Çapan’ın da aralarında olduğu sanat dünyasından çok sayıda isim katıldı. Törende tanışıklıklarının 81 yılına dayandığını belirten Müjdat Gezen, “Komet, çok sevdiğim bir arkadaşımdı. Çok alçakgönüllü bir insandı. Komet’i sevgiyle, saygıyla, bir gözümüzde yaş bir gözümüzle sevinçle anacağız” dedi. Usta isim törenin ardından Aşiyan Mezarlığı’nda son yolculuğuna uğurlandı.