Ülke yönetimi, diğer pek çok değer gibi, gülmeyi ve gülmeceyi de unutturuyor.

Çünkü ülkede hak ve özgürlük nefesi alınamıyor; yargı taraflı davranıyor. Sonu gelmeyen şehit haberleri; çocuk tacizleri; kadınlara yönelik şiddet ve ölümler; bu ortamda, Türkiye’nin kadın haklarını da güvenceye almaya çalışan İstanbul Sözleşmesinden çıkarılacağının iktidar tarafından siyasetin gündemine taşınması, toplumu gerçekten bunaltıyor.

Bunları tamamlayan COVİD 19 salgınının ağırlığı; işsizliğin çekilmezliği; yaşamın pahalılığı, özellikle de bunlarla ilgili sayısal gerçeklerin halktan saklanması katlanılmaz boyutlara varıyor. Orman yangınları bitmek bilmiyor. Neredeyse satmadık kamu malı bırakmayan ancak yine de gelirsiz kalan ülke yönetimi, yaban keçilerinin avlanması için ihale açıyor! Asıl, dolar 7,30 TL olunca halkın keçileri kaçıyor!
Güldürmüyor!

AKP-MHP iktidarının baskıcı tutumunun bir sonucu olarak, ülkenin, birçok güzelliği gibi, gülmece ya da mizah, özellikle de siyasi mizah varlığı da yok ediliyor.

Nasrettin Hoca’nın ülkesinin düşürüldüğü duruma bakın! Ne yazı ve yorumlarda Bektaşi –imam fıkraları anlatılabiliyor ne de Doğu Karadeniz’de Temellerin yüzü gülüyor. Sanki bu toplumun bireyleri geçmişte Karagöz ve Hacivat’a seyretmeye bayılmamış; Hababam sınıfında okumamış; sinema filmlerinde kendisiyle Şaban diye dalga geçmemiş gibi!

Her neyse, şu nokta önemle vurgulanmalıdır: Günümüzde düşünce ve ifade özgürlüğünün zerresi geçerli olsaydı bugünkü gülmece dergileri de, en az geçmişte Yusuf Ziya Ortaç’ın Akbaba’sı; Oğuz Aral’ın Gırgır’ı ve Aziz Nesin’in Zübük’ü gibi yayın yapar; toplumu da düşündürür ve uyarırdı.

Üstelik bugün malzeme de bol.

Son haftalardan iki örnek Diyanet ve Milli İstihbarat Teşkilatı-MİT olabilir.

Kılıcın gücü

Bilindiği gibi Diyanet İşleri Başkanı A. Erbaş, son zamanlarda, kılıç kuşanmadan Tanrı’ya yaklaşamıyor. Bu durumda, Erbaş, kendisine mi yoksa Tanrı’ya mı güvenmiyor sorusunun yanıtı da soru işaretinin çengeline asılı kalıyor.

Kılıç, Suudi Arabistan başta olmak üzere çok sayıda Siyasal İslam ülkesinin; ayrıca, Irak-Şam İslam Devleti-IŞİD ve kimi cihatçı örgütlerin bayraklarında dalgalanıyor.

Kılıç gülmece aracı olarak AKP’den ayrılarak parti kuranlar için de, CHP’den ayrılarak yeni bir parti kuracağını açıklayan M. İnce için de kullanılabilir. İnce, meğer son CHP Kurultayında oturduğu yeri beğenmemiş; “arka sıralarda ve tuvalete yakın oturtulmuş”. Gel de gülme? Adam bu nedenle yeni bir parti kuruyor! Hele de, elde, K. Kılıçdaroğlu gibi kılıç beceriksizi bir örnek varken, kılıçla neler yapılmaz ki?!

Hamit’in MİTİ!

Son zamanlarda Diyanet gibi öne çıkan bir kamu kurumu da FETÖ konusunda bile Meclis’e bilgi vermeyecek ölçüde ayrıcalıklı kılınan MİT. Kurumun, Ankara’daki yeni merkez binası “Kale”den sonra; geçenlerde görkemli İstanbul binası açıldı. Açılışta Başkan Erdoğan MİT’i ve Sultan Abdülhamit’in istihbaratını övdü. Böylece hukuk ve eğitimde olduğu gibi Cumhuriyet’in istihbaratı da başarılı bir biçimde Osmanlı ile ilişkilendirilmiş oldu. Oysa, Sultan Abdülhamit’in oluşturduğu ve dönemin düşünür ve aydınlarına kan kusturan korku, kuşku ve ahlaksızlık ağının niteliği, İstiklal Marşımızın şairi ve İslamcılığı ile bilinen Mehmet Akif Ersoy’un şiirlerinden bile izlenebilirdi.

Konumuza dönelim. Basın-yayın özgürlüğü olsaydı Abdülhamit’in adının sonundaki “mit” ile bugünkü MİT ilişkilendirilerek, hem gerçek, hem de sanal dünyada ne gülmece şenlikleri döktürülürdü!

Her şeye karşın, bu olumsuz ortamda da bizleri güldürmeye çalışan basın ve TV emekçilerini kutlamalı ve inadına kahkahalarla gülmeliyiz. Tıpkı, yüzyıllar önce zalim Moğol İmparatoru Timur’un karşısında halkımız Nasrettin Hoca fıkralarını canlandırarak nasıl gülerek direndiyse öyle direnmeliyiz; daha geriye düşemeyiz; düşmeyeceğiz! Baksanıza, Başkan Erdoğan 6 Ağustos Hiroşima gününde Nazım Hikmet’in şiirine sarılıyor!