AKP’nin iktidar olduğu günden bugüne ideolojisinin gereği temel özelliği neoliberalizme, piyasa toplumuna koşulsuz bağlılık, açlık ve yoksulluğu sosyal devlet aracılığıyla değil, lütuf, biat üzerinden aşındıran bir zihniyete sahip olmasıydı.

Neoliberal politikaları yaşama geçirmek için temel koşul mutlak itaatti. Mutlak itaati sağlamanın yolu da aydınlanmayı, bilimi, laikliği hedef alarak tarikat, cemaat ilişkileri ile mutabakat halinde yeni rejimi inşa etme sürecini adım adım örmekti.

Hız kesmeksizin inşa süreci devam ediyor.

3 Mart 2020 tarihinde resmi gazetede yayımlanan kararla MEB bütçesinden Maarif Vakfı’na 684 milyon liraya kadar kaynak aktarımı yapılacağı açıklandı.
Vakıflar bir kişinin, kişilerin mal veya gelirini kamu yararına sunması üzerinden amaca uygun bir şekilde hizmet veren, bağışta gönüllülüğün esas olduğu yapılardır.

Devlet vakıf kuramaz. MEB kamusal eğitimden sorumlu kamu erkidir, tüm yurttaşlara eşit kamu hizmeti vermekten sorumludur. Kamu erkinin sorumluluğu vakıflara devredilemez. Buna rağmen; MEB’in, devletin “Türkiye ve yurt dışında örgün ve yaygın eğitim hizmetleri vermek, geliştirmek, okul öncesi eğitimden üniversiteye kadar burs vermek, okul, yurt gibi tesisler açmak, bu kurumlarda görev alacak eğitmenleri yetiştirmek, araştırmalar ve toplantılar yapmak, yayınlar ve metotlar geliştirmek” sorumluluğu Maarif Vakfı’na verilmiş durumdadır.

Vakfın faaliyete geçmesi süreciyle birlikte yurtdışındaki diğer kamu kurum ve kuruluşlarına ait tüm eğitim birimlerinin kapatılması, vakfın herhangi bir organında görev alan kişilerin yurtdışında görevli müşavirlere tanınan haklardan ve yetkilerden yararlanması, Maliye Bakanlığı’nın yurt içinde ve yurt dışında dilediği taşınmazı Maarif Vakfı’na bedelsiz olarak devredebilmesi ve kuruluş için harcanacak bir milyon liranın MEB bütçesinden vakfa aktarılması gibi düzenlemeler ile devlet yetkilerini, sorumluluklarını Maarif Vakfı’na devretmiş oldu.

Yönetimin cumhurbaşkanı ve hükümetin atadığı kişilerden oluşması, görevlilerin ücretlerinin mütevelli heyeti tarafından belirlenmesi, görevlilerden birinin değişmesi halinde yeni görev verilecek kişinin heyet tarafından belirlenecek olması siyasi iktidar değişse dahi varolan yapının dokunulmaz olduğunu göstermektedir.

Maarif Vakfı’na kaynak aktarımı kararı ile eş zamanlı resmi gazetede yayınlanan kararla ilahiyat fakültelerinin islami ilimler fakültelerine dönüştürülme sürecinin devam ettirileceği Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi İlahiyat Fakültesi isminin İslami İlimler Fakültesi olarak değiştirileceği kararı ile yayınlandı. Dünya genelinde bir rejimi inşa etmenin temel koşulu akademiyi hedef almaktır. İlahiyat fakültelerinin islami ilimler fakültelerine dönüştürülmesi bize yeni rejim inşasının genel olarak eğitim özelde yükseköğretim üzerinden yapılandırılmaya devam edileceğini, kullanacağı araçları net olarak açıklamaktadır.

Yine geçtiğimiz günlerde Milli Eğitim Bakanlığı “Türk Öğrencilerin Yabancı Ülkelerde Öğrenimleri Hakkında Yönetmelik” düzenlemesini değiştirdi. Devlet bursu olarak bilinen YLSY Bursu yönetmeliği değişimiyle Diyanet İşleri Başkanlığı en fazla kontenjan alan kurumlar arasında yer aldı.

Burs programı koordinatörlüğü adıyla akademik danışman atanacağı açıklandı. Özetle iktidar dedi ki, “Liyakati yok saymaya, kimin burs alacağına, hangi kuruma ayrıcalık verileceğine, kimin atanacağına, “muteber” olana ben karar veririm, mülakat dayatması da yetmez akademik danışman adıyla burs alan öğrencileri kontrol etme mekanizmasını da yaşama geçiririm.”

Gençler yaşamlarının en güzel yıllarında hayatlarını kaybederken art arda yayınlandı Maarif Vakfı, İslami İlimler Fakülteleri dönüşüm süreci ve burs kararları... Ve biz yine Milli Eğitim Bakanı’nın meslek liselerini adres gösterdiği, üniversite eğitimini gerekli görmediği yoksul ailelerin çocukları için “Sen ağa ben ağa, bu inekleri kim sağa” cümlesinin bakanlar kurulunda gülüşmelerle karşılanması sonrasında yeni gülüşmelere tanıklık ettik içimiz acıyarak...

Rejim inşası devam ediyor. Ancak bizim topraklarımızda, ülkemizde geçmişten bugüne aydınlıktan, laiklikten, özgürlükten, emekten, barıştan yana umut ta yükseliyor, karanlığa inat...

Edip Cansever’in dizeleridir bize yaşatılanlara yanıtımız...

“Anısı ıssızlıktır
Acısı bilincidir
Bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan
Gülemiyorsun ya
Gülmek
Bir halk gülüyorsa gülmektir.”