Zaman için ilaç derler. Oysa ilaç bir yarayı iyileştirmek içindir. Bir sızıyı gidermek, bir acıyı dindirmek içindir. Sivas Katliamı'nın hangi yarası sarılmıştı da zaman aşımı kararı verilmişti

Gülsün’ün saçları

Veli Bayrak

Gerçek adı Gülsün’dü ama herkes onu Gülsüm diye bilirdi. Bir arka sokağımızda otururdu. Yaşıtımdı. Komşumdu. Memleketlimdi. Arkadaşımdı. Çamşıh’ın tanınmış halk ozanlarından Mehmet Ali Karababa’nın kızıydı.

1990’lı yıllar sancılı yıllardı. Gömülen kitaplar, saklanan kasetler, yeni yeni gün yüzüne çıkıyordu. Esnaftı ağabeyim. Kırtasiyemiz vardı. Otobüs durağı tam da kırtasiyenin karşısındaydı. Gazeteden kasete, otobüs biletinden kırtasiye çeşitlerine birçok şey bulunurdu. Hoparlör koymuştuk dışarı. Ruhi Su’dan Livaneli’ye, Ali Asker’den Emekçi’ye hemen bütün kasetleri sabahtan akşama kadar çalar; türküye, türkülere olan özlemi gidermeye çalışırdık.

Kardeşi Zeynep’le birlikte gelirdi dükkâna Gülsün. Otobüs bileti alır, gazetelere bakar, biraz da türkü dinler giderlerdi. Her ikisinin de sesi güzeldi. Kardeşi Zeynep daha sonra bu işi profesyonel olarak sürdürmüştü zaten. O gün Sivas’a birçoğumuz gidebilirdik. Birçok arkadaşımız da gitmişti zaten. Sivas Katliamı içimizde yıllarca iyileşmeyen yaralar açmıştı. Dostlarımız, arkadaşlarımız, sevdiğimiz şair ve sanatçılarımızı yitirmiştik. Gülsün’ü örneğin o günden sonra bir daha gülerken göremeyecektik. Otobüse binerken, gazete okurken, türkü dinlerken sohbet edemeyecektik. Sait Metin’i örneğin, bir daha Mamak Belediyesi'nin korosunda türküler söylerken dinleyemeyecektik.

Yıkılmıştı Mehmet Ali amca. Sivas Katliamı'ndan sonra ki aylarda bir iki kez kalp krizi geçirmişti. Kim bilir neler yaşamıştı içinden ama Sivas Katliamı'ndan 2 sene sonra 1995’te hayata gözlerini yumduğunda Gülsün’e olan özlemini şu dizelerle anlatmıştı:

“Bana bayram yap diyorlar can ile
Sensiz bayram haram olsun Gülsüm’üm
İçim dolu gözüm dolu kan ile
Sensiz bayram haram olsun Gülsüm’üm

•••

Yavrum ben ölüyorum annen de hasta
Evimiz barkımız kederde yasta
Gülsüm’ü yaktılar kanlı Sivas’ta
Sensiz bayram haram oldun Gülsüm’üm”


Kuşkusuz Sivas Katliamı üzerine birçok şey yazılıp çizildi. Lakin yıllar sonra verilen zaman aşımı kararı için dönemin Başbakanı Erdoğan’ın “Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun” demesi belleklerde en taze olanıydı! Oysa Dersim’den sonra Cumhuriyet tarihinin belki de en kanlı ve en acımasız katliamlarından biriydi Sivas katliamı. Peki ama 2 Temmuz 1993’ten günümüze devlet üzerine düşen görevi layıkıyla yapmış mıydı da dönemin Başbakanı Recep Tayip Erdoğan böyle demişti? Devlet yakalayabildiklerini yakalamış, yakalayamadıklarının peşine mi düşmüştü acaba?

Zaman için ilaç derler. Oysa ilaç bir yarayı iyileştirmek içindir. Bir sızıyı gidermek, bir acıyı dindirmek içindir. Sivas Katliamı'nın hangi yarası sarılmıştı da zaman aşımı kararı verilmişti. Seyit Nesimi’nin derisi yüzyıllar önce yüzülmüş olmasına rağmen toplumda bıraktığı derin izler zaman aşımına uğramış mıydı? Pir Sultan Abdal asılalı kaç yüz yıl olmuştu, acısı zaman aşımına uğramış mıydı? Çıkmış mıydı belleklerden izleri? Dersim zaman aşımına uğramış mıydı? Dinmiş miydi yüreklerdeki sızısı?

Kaldı ki siz nerden bilecektiniz acının ne demek olduğunu? Acıyı yaşayan “Hayırlı olsun” der miydi? Sizin hiç babanız yakılmış mıydı kor ateşlerde. Oğlunuz, kızınız, arkadaşınız diri diri atılmış mıydı ateşlere. Siz nerden bilecektiniz acının ne demek olduğunu?

Sizin hiç Gülsün adında gonca gülünüz oldu mu? Gonca gülünüz 22 yaşında soldu mu? Sizin babanız gonca gülünü koklayamadan toprağa verdi mi? Sizin hiç kızınız yakıldı mı? Kor ateşlerde saçları savruldu mu?
Sizin hiç 12 yaşında oğlunuz, 17 yaşında ablası ile yan yana yakılıp, yan yana mezara gömüldü mü? Sizin hiç şair bir babanız oldu mu? Şair babanız eli saz tutan, türküler söyleyen ozanlarla birlikte yakıldı mı? Saz çalan türkü söyleyen diliniz ateşlere atıldı mı?

Sizin hiç yuvanız dağıldı mı? Halaya duran kız kardeşinizin saçı yangın yerinde alev alev tutuştu mu? Sizin hiç anneniz ardınızdan “Ben ölem looo, ben ölem” diye ağıtlar yaktı mı?

Siz nereden bileceksiniz ki acıyı. Ne çektiniz ki siz? İnanmak, mücadele etmek, direnmek ne demek, siz nerden bileceksiniz ki? Siz hiç bile bile ölüme gittiniz mi? Siz henüz 19 yaşındaki Serkan Doğan gibi “Başıma kızıl bağla, arkamdan ağıt yakma anam” deme cesaretini gösterebildiniz mi?

Siz nerden bileceksiniz özgürlüğe tutunmanın ne demek olduğunu? Siz hiç korumanız olmadan Malatya’dan öteye geçtiniz mi? Korumanız olmadan Munzur’dan bir tas su içtiniz mi? Diyarbakır sokaklarında korumalarınız olmadan yürüdünüz mü? Tütün içtiniz mi örneğin? Yağmura karşın, bir çiçeği koparmadan dalından öptünüz mü?

Siz nereden bileceksiniz ki acının ne demek olduğunu? Siz hiç köy meydanında toplanıp askerler tarafından coplandınız mı? Yaşlılarınıza insan dışkısı yedirildi mi? Diliniz yasaklandı mı hiç? Sizin hiç 13 yaşında Ceylan adında bir kızınız oldu mu? Vuruldu mu kızınız havan mermisiyle? “Şehitler ölmez vatan bölünmez” diyorsunuz ya hani; Sizin 19 yaşında bir oğlunuz şehit düştü mü? Siz hiç şehit ailesi oldunuz mu? Bölünmez dediğiniz vatanda aileniz bölündü mü hiç? Köyünüz yakılıp yıkıldı mı? Vurdunuz mu kendinizi göç yollarına?

Siz nerden bileceksiniz acıyı! Acıyı bilen zaman aşımından bahseder mi? Sizin sevgiyi, hoş görüyü, kardeşliği, özgürlüğü, barışı kucaklayacak bir yüreğiniz oldu mu? Sahi oldu mu?