Bugün günlerden 28 Eylül Pazartesi, öyle değil mi? Hicrî Kamerî takviminde 9 Şevvâl 1430;  Rûmî takviminde 15 Eylül 1425.  Ve biz 2009

Bugün günlerden 28 Eylül Pazartesi, öyle değil mi? Hicrî Kamerî takviminde 9 Şevvâl 1430;  Rûmî takviminde 15 Eylül 1425.  Ve biz 2009 yılının 9. ayının 40. haftasının 28. günündeyiz.
Güncelimiz böyle… Ha, bir de… Kocakarı takvimlerinde bugüne Kestanekarası Fırtınası günü denirmiş. Havada fırtına filan yok, bunu boş verelim. Yahut da bundan 72 yıl önce Benito Mussolini ve Adolf Hitler, Berlin'de düzenlenen kitlesel bir gösteride barışa inandıklarını söylemişlermiş. Veyahut da bundan tam 279 yıl önce Patrona Halil İsyânı olmuşmuş… Yani vakti zamanında bunlar da güncelmiş.
Ama 145 yıl önce bugün öyle bir hadise daha yaşandı ki… İşte bu, bugün de güncel!
Uyan artık uykudan uyan /  Uyan esirler dünyası / Zulme karşı hıncımız volkan / Bu ölüm dirim kavgası...
Diye başlardı tüm dünya emekçilerinin marşı. Uluslararası Emekçiler Birliği 28 Eylül 1864 tarihinde  kuruldu; namı diğer “Birinci Enternasyonal”… İşte bu örgüt, uluslararası düzlemde işçi sınıfının örgütü… Dünyanın çeşitli ülkelerinden sol partilerin ve sendikaların bir araya gelip oluşturduğu, dünya emekçileri arasındaki dayanışmayı temsil eden ilk büyük uluslararası sosyalist örgüt. Aslında burada derin bilgiler vermeyeceğim, hatta işin kolayına kaçıp örneğin Wikipedia’dan bazı olguları aktarmakla yetineceğim, çünkü derdim başka, derdim, Enternasyonal marşının devamında:
Yıkalım bu köhne düzeni / Biz başka âlem isteriz / Bizi hiçe sayanlar bilsin / Bundan sonra her şey biziz / Bu kavga en sonuncu kavgamızdır artık / Enternasyonalle kurtulur insanlık
Evet, Enternasyonal, bundan 145 yıl önce bugün işçilerin Londra’da Saint Martin Salonu’nda gerçekleştirdiği toplantıda kurulmuştu. Temel amacı, ülke sınırları ile parçalanmış, ortak çıkara sahip işçi sınıfının karşı karşıya olduğu sorunların tartışıldığı bir platform olmak, farklı ülkelerden sosyalist hareketler arasındaki eşgüdümü sağlamaktı. Bu amaç doğrultusunda; "uluslararası işçi dayanışması", "sendikal hareket", "grev", "siyasal eylem", "üretim araçlarının özel mülkiyetinin ve sürekli orduların kaldırılması" gibi başlıklar çeşitli tarihlerde düzenlenen kongrelerde ele alındı. Ama bu başlıklardan belki daha da önemlisi, emekçilerin küresel düzlemde daha o zamandan dile getirdikleri kararlılıklarıydı:
Tanrı, paşa, bey, ağa, sultan / Bizleri nasıl kurtarır / Bizleri kurtaracak olan / Kendi kollarımızdır / İsyan ateşini körükle / Zulmü rüzgârlara savur / Kollarının bütün gücüyle / Tavı gelen demire vur / Bu kavga en sonuncu kavgamızdır artık / Enternasyonalle kurtulur insanlık
İşte bu örgüt, 1871 Paris Komünü'nün kurulmasına giden süreçte önemli bir güç oldu. Enternasyonal’in en güçlü döneminde bir milyondan fazla üyesi vardı. Marx ve Engels bu uluslararası örgütün mimarlarından ve emektarlarındandı… Birinci Enternasyonal'de ele alınan temel konular şunlardı:
1. İşçi sınıfının ortak eylem ve ortak bir örgüte olan acil ihtiyacı;  2. Ekonomik özgürlüğün gerçekleştirilmesi ve sınıflı toplumun ortadan kaldırılması; 3. Uluslararası işçi dayanışması; 4. Sendikal hareket; 5. Grev; 6. Siyasal eylem; 7. Üretim araçlarının özel mülkiyetinin ve sürekli orduların kaldırılması…
Söyleyin şimdi, bunlar şimdi hem tarihsel hem güncel talepler değil mi? Yenilik peşinde koşmak, dünyayı yenilemek istemek güzel bir şey… Ancak asıl bu tarihsel ve güncel taleplerle kazanılabilecek bir dünya, yepyeni ve daha da önemlisi, “başka bir dünya” olamaz mı? Adı üstünde, enternasyonal, her türden milliyetçiliğin panzehiri… Özellikle günümüzde, sınıf sorununu dahi kimlik sorununa indirgeyenlerin; sömürüye ve zulme karşı eşitlik, özgürlük, kardeşlik için mücadeleyi dahi kimlik sorunlarının çözümü sonrasına erteleyenlerin tam da kendilerini “yeni” timsali diye sundukları bir coğrafyada… Oysa bizim lügatimizdeki yeni sadece ve sadece “başka bir dünya”dır. Çünkü:
Hem fabrikalar hem de toprak /  Her şey emekçinin malı / Tufeyliye tanımayız hak / Dünya emeğin olmalı / Bu kavga en sonuncu kavgamızdır artık /  Enternasyonalle kurtulur insanlık!
Havada belki Kestanekarası Fırtınası yok, ama enternasyonalin tarihten gelip kendini her daim güncel kılan ve yenileyen sınıf fırtınasının bulutları da mı yok?