Gönül, çocuklarının eğitimini sağlamaya çalışmaktan, onları uyuşturucudan korumanın yollarını bulmaya kadar bir dizi eylemiyle, bağımsız, güçlü bir kadın olarak karşımıza çıkıyor. İpek, annesinden daha bariz şekilde, kendini söz sahibi, özgür bir özne olarak kuruyor. Adaletsizliğe itiraz ve eşitlik inancı etrafında eklemleniyor. “Vicdanı rahat mı devlet büyüklerinin” diyor.

Gündelikçi Gönül ve kızı İpek: Vicdanınız rahat mı?
Fotoğraf: AA

Prof. Dr. Necmi ERDOĞAN

Yazı Dizisi: Günümüzde Yoksulluk Halleri, Mülakatlar ve Notlar

Gönül 40 yaşında; lise düzeyinde çocuk gelişimi mezunu. Psikiyatrik bir hastalığı olan ve kendisine sık sık şiddet uygulayan eşinden ayrılmış; 3 çocuğuyla birlikte Ankara Mamak’a bağlı bir mahalledeki gecekonduda yaşıyor. Çocuklarından biri üniversite, biri lise, diğeri de ortaokul öğrencisi. Bir kreşte çalışırken, evlendikten sonra eşi istemediği için işi bırakmış. Şimdi gündelikçilik yaparak ve sosyal yardım alarak geçinmeye çalışıyor. Ek gelir elde edebilmek için arada internet üzerinden bir ürünün satışını da yapıyor. Üniversiteye giden oğlu da, tatillerde seyyar satıcılık yapan dayısının yanında çalışıyor.

Mutlak yoksulluk, maddi yoksunluğun ağırlığını sırtında taşımanın yanı sıra, insanın eyleyicilik hissi ve gücünün sarsılması veya kırılması sonucunu da doğuruyor. Beka telaşıyla çırpınan, kendi hayatını tasarlama iradesi geliştirmesi engellenen bir kişiliği hâkim kılıyor. Açlık, hastalık veya evsizlik gibi acil sorunların kendilerini dayatmadığı ve bir eğitsel formasyonun olduğu koşullarda, eyleyicilik de kendini göstermeye başlıyor. Nitekim Gönül, çocuklarının eğitiminin koşullarını elinden geldiğince sağlamaya çalışmaktan, onları sokaktaki uyuşturucu salgınından korumanın yollarını bulmaya ve hatta mülakat sırasında küçük çocuğunu yanımızdan uzaklaştırmayı akıl etmeye kadar bir dizi eylemiyle, bağımsız bir irade sahibi ve güçlü bir kadın yoksul olarak karşımıza çıkıyor. Yoksulluğunu siyasal olarak da düşünebilen bir anlatısı var. Onun bu özelliği, kızı İpek’te daha bariz bir şekilde karşımıza çıkıyor. Parçalar halinde de olsa, ikisinin mülakatlarına beraber yer vererek bir “aile resmi” sunmak istedim. Gönül ile başlıyoruz:

Şiddet gördüm dedin…

Rahatsızlandığı zaman ne söylediğini bilmiyodu, ne yaptığını bilmiyodu, dövüyodu... Çocuklarım çok üzülüyodu bu duruma. Ağlıyolardı bana şiddet uygulayınca. Baktım çocuklarım gece korkmaya başladılar. Küçüğüm çok fazla korkmaya başlayınca dedim ki bu böyle ilerlemeyecek… Onlar da görerek o şiddete maruz kalmış oluyolardı. Ondan dolayı ayrıldım.

Üç çocuk var, bunların bi yığın ihtiyacı var. N’apıyosun?

Mesela, kızım genç kız. Arkadaşlarında gördüğü herhangi bir kıyafeti istiyo, onu kısıtlamak zorunda kalıyorum karşılayamadığım için… İdare etmeye çalışıyorum.

Sen ne hissediyosun onların ihtiyacını karşılayamayınca?

Çok üzülüyorum çok, acayip. Bi de ben çok duygusalım çocuklar karşısında. Bazen sabahlara kadar uyumadığım oluyo, huzursuz oluyorum.

Ne düşünüyosun uyumayıp sabaha kadar?

Sabaha kadar onu nası alabilirim diye düşünüyorum. Kimi arasam, iş var mı, güç var mı desem… Ama sabaha çıktığımda çocuklarım “anne sen üzülme, sorun değil, olmasa da olur” diyerek üzüntümü biraz daha aza indirmeye çalışıyolar. Gerçekten hayat çok zor, insanlar çok acımasız…

Peki sen evlere gidiyosun. Onların durumu iyidir tabi.

Tabi onların durumları iyi. Ama herkes iyi niyetli olmayabiliyo. Sizin halinizi hatrınızı sormayabiliyo. Sadece işte evimi temizlesin parasını alsın gitsin diyenler oluyo…

Gittiğin evlerde n’oluyo? Ne yaşıyosun?

İnsandan insana değişiyo tabi. İtelenip kakılabiliyosunuz da, çok güzel de karşılanabiliyosunuz. İnsanlar farklı farklı.

İtilip kakılma derken?

Çok duygusalım ben, çok zoruma gidiyo bazen. Mesela bi iş yapıyosunuz, beğenilmiyo. İşte “Sen niye yapamadın? Bi daha seni çağırmayı hiç düşünmüyorum”. İşte “Ne kadar beceriksizsin” diyenler oluyo…

Şimdi bazı evlerde yemek bile vermiyolarmış. Karşılaşıyo musun öyle şeylerle?

Tabii ki. Mesela sabahtan akşama kadar sadece çeşmeden akan suyu içebiliyosunuz, başka hiçbi şey yok. Yani her yerde değil ama çoğunda öyle. Diyo ki bi şeyime dokunma. Kimi var, dolabına dokundurtmuyo. Korkumdan dolabı açıp su alıp içemedim, yani çeşmeden içtim.

Yemek vermeyen de oluyo mu?

Oluyo tabi ki.

N’apıyosun akşama kadar?

Aç… Eve geldiğimde yiyorum. Çocuklarımla yiyorum.

Bu eskiden pek olmazdı.

Şöyle söyleyeyim, ben bi dört-beş senedir gidiyorum temizliğe, hemen hemen dört-beş senedir böyle… Çok acımasız oluyolar bazıları. Dediğim gibi, bazıları da çok iyi oluyolar.

Zenginler nası insanlar sence?

Çok acımasız.

Başına gelen şey var mı öyle, şu da oldu dediğin?

İnsanların yerde bulduğum 25 kuruşuna tenezzül etmem, almam kimsenin parasını. Beni denemek için kıyıya kenara para koyanlar var, o beni çok üzüyo. İnsanları incitmekten başka bi şey değil o.

Fakirliğin sebebi ne sence?

Hayat çok pahalı, ne kadar çalışırsanız çalışın verdikleri maaş zammını geri alıyolar yiyeceklere olan zamlarla. Ondan kaynaklı. İnsanlar ne kadar çalışırsa çalışsın her şey çok pahalı olduğu için yetiremiyosunuz. Yani sadece 300 liraya bütün gün çalışıp yorulup da bi teneke yağ ile eve geri dönmek… Yanında daha hiçbi şey yok. 150-200 lira bi teneke yağ. Kalan 100 liraya ne alırsınız?.. Haftada bi gün iş çıktığını düşünün, diğer altı gün ne yersiniz? Onu düşünün.

Peki bunun bi sorumlusu var mı? Yoksa dünya mı böyle diyosun?

Siyasete girmek de çok istemiyorum ama… Cumhurbaşkanının bu götürdüğü sistem, tek başkan, hiç iyi değil. Hiç memnun değiliz…

AK Parti’de neyi eleştiriyosun?

Her şey ortada. Yani her şey o kadar çok pahalandı ki! Yığdılar yeterince kendilerine. Bir an önce gitseler artık diyorum gerçekten.

Kendilerine alıyolar?

Kendilerine alıyolar. Yedi yaşındaki çocuğa sorun, o bile biliyo bu durumu. Yani yeter artık, gerçekten yeter! Zengin çok zengin, fakir çok fakir oldu. Onlar geldikten sonra böyle oldu...

Sen kime oy veriyodun?

Ben yıllardır hep CHP’ye verdim, benim ailem de hep CHP’ye verir.

Peki bunların zenginleştirdiği insanlara ne diyosun?

Haram zehir zıkkım olsun! İnsanların üzerinden vergiyle, onla bunla topladıkları paralar haram zehir zıkkım olsun. Öteki dünyada alacağımız olsun!

Öteki dünyaya mı kalacak yani?

Öyle olacak diye düşünüyorum. O kadar güçlü ki, her yeri kolaylıkla bağlayabilen bi adam.

Yani adalet gelmez mi bu dünyaya?

Yok. Böyle gider diyorum.

Bu dünyada hallolmaz diyosun?

İnşallah görürüz dünya gözüyle. (o)… günü görürüz inşallah.

Gönül’ün kızı İpek 17 yaşında; lise son sınıf öğrencisi. Bu yıl üniversite sınavına girecek. Hukuk okumak istiyor. Dershaneye gidemeyeceği için, sınava kendi kendine hazırlanacak. Annesinin hikâyesinde erkek şiddeti, İpek’in hikâyesinde ise belediye otobüsünde erkek tacizi yoksulluğun ağırlığını kadınlığın ağırlığı ile iç içe geçiriyor. İpek, annesinden çok daha bariz bir şekilde, kendini kendi sözünün sahibi, özgür bir özne olarak kuruyor. Anlatısı farklı ideolojik kaynaklardan izler taşısa da, adaletsizliğe ve haksızlığa itiraz ve eşitlik inancı etrafında eklemleniyor. Sıklıkla gençlere atfedilen siyasete ilgisizlik veya kayıtsızlığın tersine, kendi hayatını siyasal terimlerle düşünüyor. Öfkeli ve sert dili, “yurtdışı hayali” bile kuramayacak olanların “hesap sormaktan” başka şansının olmadığı bilincinden besleniyor. Anlatısındaki eşitlik, adalet, hak vb. vurguların “sosyal adaletçi” bir perspektifin ötesine geçmesini sağlayabilecek ideolojik-politik kaynaklar İpek’in uzağında. Bunun için, İpek ile ona söyleyen değil, onunla söyleşen bir dille konuşmak gerektiği ise açık.

İnsanlar niye yoksul sence?

Bizim ülkemizde fakir çok fakir, zengin de fazlaca zengin. Bi şekilde bi yerde bi adaletsizlik olduğunu düşünüyorum yani.

Peki bu sana ne hissettiriyo? Kızıyo musun?

Evet, fazlaca kızıyorum. Bi şekilde bi şeylerin düzelmesi lazım aslında ama yok yani…

Düzelmez mi sence?

Sanmıyorum düzeleceğini. Çünkü herkes kendi çıkarı için uğraşıyo. İnsan olmanın doğasında da bu var zaten. İsterse devlet değişsin, yönetenler değişsin ya da farklı bi şey olsun bu düzelmiycek.

Okula gidiyosun, zengini de, fakiri de vardır. Sana kendini kötü hissettiren şeyler oluyo mu?

Tabi ki oluyo. Marka çatışmaları olabiliyo… Yani her şekilde oluyo.

Böyle bi olay yaşadın mı?

Hmm… Hayır. Yani bi çok kez yaşadım ama… (Ağlamaya başlıyor).

Avukat mı olmak istiyosun? Savcı mı? Hakim mi?

Avukat olmak istiyorum. Ben yapım gereği haksızlığa gelemiyorum… O yüzden haksızlığa karşı durmak istiyorum. Bu benim bi mottom olarak kalacak. Hiçbi şekilde bi suçluyu savunmuycam öncelikle. Ben tamamen suçsuzun, haklının yanında olmak istiyorum.

Peki zenginlere ne diyosun? Bu insanlar nası zengin oluyo?

Sıfırdan başlayıp da başarı hikâyesi olan, maddi durumu iyi olan insanlar da var. Sözüm yok, bunlar bizim için bi örnek. Ama kolay yoldan kazanılan bi çok para da var ülkede. Varsa eğer kötü yollardan para kazananlar, bi şekilde hesaplaşıcaz onlarla da. Gerek bu dünyada, gerek öbür dünyada. Ama hesaplaşıcaz.

Nerde hesaplaşıcaz? Burda mı orda mı?

Yüksek ihtimal orda.

Öyle mi?

Kötü yollardan para kazananlar asla düşmezler. Bi şekilde düşmüyolar. Bi şekilde birileri onları tutuyo... Bu böyle sürüp gidiyo.

Kim tutuyo haksız yollardan kazananlar dediklerini?

Ya ben öyle şeyler görüyorum ki! Kimi zaman arkadaşlarımın babaları kimi zaman dayıları… Siyasal gücü olan bi çok insan yardım ediyo ve beni çok şaşırtıyo böyle şeyleri görmek… Kimsenin kimseden üstün olmadığını düşünüyorum. Bi çok hakarete uğruyoruz ama bi devlet büyüğüne ya da bi siyasi kimliği olan insana en ufak bi hakarette, o kişi cezaevine girebiliyo.

Kime oy vermeyi düşünürsün?

Herkesin eksiği var. AK Parti’nin de fazlaca eksiği var, CHP’nin de eksiği var… Ben oyumu CHP’den yana kullanıcam. Bi şekilde bi şeylerin değişmesi lazım ve bunu onların başaracağını düşünüyorum. Hepimiz insanız ve CHP’nin de fazlaca eksiği ve yanlışı olabilir. Ama tartıya koyduğum zaman CHP daha fazla ağır basıyo…

Gençlerin daha çok CHP’den yana olduğunu mu düşünüyosun?

Evet kesinlikle. Sınıfta da konuşuyoruz… Kimin haklı kimin haksız olduğunu bulmaya çalışıyoruz ve bi çok kişi de CHP’ye oy vereceğini söylüyo.

Memleketin gidişatından memnun olmadığınız için mi?

Evet, kesinlikle öyle.

Sen mesela neyinden rahatsızsın?

Cumhurbaşkanı’nın karısı trilyonluk çantalar takarken, ben burda üç kuruşun, beş kuruşun peşine düşmek istemiyorum mesela. Eşitlikse tamam, o da kadın, ben de kadınım… Bu ülkede açlıktan ölen insanlar varken, bu kadar yoksulluk varken, nasıl vicdanınız el veriyo o kadar pahalı çantayı takmaya?... Mesela parası olmadığı için okul okuyamayan, liseden sonra kalan bi çok arkadaşım var benim. Neden? Çünkü maddi durumları yok. Durumları olsa belki çok başka bi geleceği olacak. İnsanların gelecekleri yakılıyo. Bu yüzden, ben bi şekilde haksızlık olduğunu düşünüyorum. O sarayda yanan elektriğin parasıyla kaç tane öğrenci okutulabilir. Yazık günah ya, insaf birazcık!

CHP’nin değiştireceğini düşünüyosun bunları?

Evet. Kesinlikle değişecek, bi şekilde bi şeyler olacak, hissediyorum.

O zaman ülkenin geleceğinden umutlusun?

Tabi ki umutluyum. Gerek kendi geleceğimden gerek ülkenin geleceğinden umutluyum…

“Z kuşağıyız, bize Z kuşağı diyolar” dedin.

Aslında bi kitle bizi fazlaca sevmiyo.

Kim onlar?

AK Parti kitlesi.

Onlar sizi sevmiyo mu?

Evet. Her şeyi gördüğümüz için, doğruyu -kime göre doğru, bize göre doğru- bildiğimiz için bizi hedef alıyolar. Fazlaca bilmiş davrandığımızı düşünüyolar ama öyle değil. Etrafa at gözlüğüyle bakmıyoruz, neyin ne olduğunu görebiliyoruz. Kime haksızlık yapıldığını görebiliyoruz…

Daha bilinçli olduğunuzu söylüyosun. İnternet çağı mı?

Kesinlikle öyle. Gerek sosyal medyalar, gerekse kendi aramızdaki iletişimden dolayı yani. Hemen haberleşebiliyoruz. Bi şey olduğu zaman, mesela Twitter’da gündeme gelebilecek bi haberde hemen harekete geçebiliyoruz.

Sen baya gündemi takip ediyosun?

Tabii ki!

İnterneti aktif kullanıyosun?

Bi şekilde bi şeylerden haberdar olmam lazım çünkü böyle yaşayamam.

Bu da benim sözüm dediğin bi şeyler var mı?

Her ne kadar benim sözüm olsun desem bile… Sosyal medyada takip ediyorum ve çok güzel röportajlara denk geliyorum ama konuşulma süresi maksimum bi hafta... Adam çıkmış diyo ki ben açım. Daha fazla ne söyleyebilir?.. Ama devlet büyüklerimiz de çıkıyo diyolar ki “aç olan insan yok”… Kaç kere gezdin de biliyosun benim milletim n’apıyo? Nerden biliyosun ki insanların aç olmadığını? Saray’da yaktığın elektrikle, aldığın çantayla ya da yediğin yemekle olmuyo yani… Senin yediğin o tabağın maliyeti belki de bizim yediğimiz bi haftalık şey. Ama sen bana hizmet etmek zorundasın, ben seni seçtiysem eğer… Benim yanımda olacaktın hani? Nerdesin? Hiçbi şekilde yok.

Yalnız bırakılmış hissediyosun?

Kesinlikle. Sadece biz değil, herkes böyle. Herkes yalnız bırakılıyo. Dediğim gibi zengin çok zengin, fakir de çok fakir. Böyle de bi adaletsizlik var.

AKP döneminde zenginleşenlere ne diyosun?

Eline Kuran-ı Kerim’i alıp, onu mitingde sallayıp da onunla oy toplayan bi AK Parti var ve nasıl oluyo bilmiyorum ama ona körkütük inanan bi kitle de var. Ben o kitleden nefret ediyorum… İğnenin ucu sadece kendine dokunduğunda fark edebiliyo bi şeyleri. Mesela benim dayım emekli olacaktı, yaşa takıldı. Koyu bi AK Particiydi ve dayımla çok fazla tartışırdık bu konuda. Sırf emeklilikte yaşa takıldığı için dedi ki tamam ben artık AK Parti’ye oy vermicem, CHP’ye oy vercem. İlla senin canının yanması gerekmiyo ki. Bu ülkede insanlar çıkıp çırıl çırıl bağırıyosa,“ben açım, benim ekmeğe, yemeğe, işe ihtiyacım var” diyosa, senin de mi o duruma düşmen lazım insanları anlaman için?.. O kadar istiyorum ki aslında karşı karşıya gelmek! Gerçekten vicdanı rahat mı, o kadar merak ediyorum ki devlet büyüklerinin.

Sormak istiyorsun?

Çok fazla isterim ve tek soracağım soru da bu olacak. “Vicdanınız rahat mı?” Derse ki bana, gözlerimin içine bakarak ama, “vicdanım rahat” ben başka hiçbi şey duymak istemiyorum ve oyumu da sonuna kadar AK Parti’ye veririm. Ki diyemeyecek yani. Eğer böyle bi şey söylerse de bence yalan söylemiş olur, vicdanı rahat olamaz çünkü… Hz. Muhammed devlet işlerinde kullanırken devletin lambasını, kendi işinde kullanırken kendi lambasını yakıyomuş. Bu kadar titiz, adaletli davranan bir peygamberden geldiğimizi düşünüyoruz. Devlet büyükleri de böyle söylüyor, çok imanlılar. Böyle söylüyosun da sen o çantayı koluna nası takıyosun? Nası bi Saray’a o kadar elektrik parası ödeyebiliyosun? O korumalar… Ölümden bu kadar korkmayın ya bence! Vicdanın rahatsa bi sakin ol, bu kadar korumayla gezme mesela… Bi şey olacaksa zaten olur hani... Sen de sıradan bi insansın, ben de sıradan bi insanım. Ben de tek kefenle gircem o toprağın altına, sen de tek kefenle gireceksin. Ama benim hakkım sana helal değil!

Değil mi?

Kesinlikle değil. En ufak bir hakkım geçtiyse helal değil. Sen bu kadar rahat yaşayacaksın, ben bu kadar şey çekmek zorunda değilim.

*Yapılan görüşmeler konuşma diliyle yazılmıştır.