Fıkıhtan cihat çağrısına

“Tıpkı AKP-FETÖ ittifakı döneminde olduğu gibi, Parti Başkanlığı Yoluyla Devlet Başkanlığı ve Yürütme (PBYDBY) döneminde de, dini politikaya alet ederek din özgürlüğünü istismar hamleleri karşısında, anayasanın, dünyevi kitap niteliğiyle her ilahi kitabın güvencesi olma özelliği açıkça dillendirilmeli. Eğer doğru bilgilenme yoluyla anayasal kamuoyu oluşturulamaz ise, yarın, bilgi edinme, kanaat oluşturma ve ifade özgürlüğü için çok geç olabilir.


Kirletme ve kılıç eşliğinde yürütülen demokratik ve laik cumhuriyeti yıkma faaliyeti karşısında seyirci kalmak, Anadolu’da Taliban iştahının kabarmasına örtülü destek vermek anlamına gelir. Bu nedenle, doğru bilgiye dayalı uyanık kamuoyu ve dayanışma ağlarının örülmesi, ivedi ve yaşamsaldır.” (Anayasa dünyevidir, BirGün, 7 Ekim 2021).

Çamlıca Camii’nde 21 Ocak günü cuma namazında Cumhurbaşkanı’nın, Sezen Aksu’nun –Adem ve Havva yollaması nedeniyle dilini koparma çağrısı, yürürlükteki hukuka göre suç işlemeye teşvik-özendirme ötesinde dini açıdan cihat çağrısı anlamına geliyor.

Sedef Kabaş’ın Cumhurbaşkanı’na hakaretten gözaltına alınması ve tutuklanması, giderek demokratik toplumun baskılanması ve dünyevi hukuku askıya alma sürecine ivme kazandırılmasıdır.

Uzağa gitmeden, PBYDBY döneminin kilometre taşları üzerine kısa bir bellek tazelemesi yeterli:

-Fıkıh hükümlerine dayalı muhasebe: 14 Aralık 2019 (RG)

-Danıştay kararı yoluyla hukuk dolanılarak müzeden camiye çevrilen Ayasofya’da 24 Temmuz 2020’de kılıçlı namaz.

-İstanbul Sözleşmesi’nden 20 Mart 2020’ta Anayasa’ya aykırı biçimde CB kararı ile çıkış.

-CB’nin, “Bir Müslüman olarak faize karşıyım” sözlerini (19 Aralık 2021) uygulamaya koyacak olan ve faiz+kur farkı ödemesi olarak adlandırılan programın açıklanması (20 Aralık).

-“Faiz+kur farkı” ödemesinin yasal dayanağı için TBMM’de yasal düzenleme yapılması (7351 s. Yasa, md.12, 22 Ocak, RG).

Hepsi, “Devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma” yasağına (Any., md.24/son) aykırı.
“Dini politikaya alet etme aşağı” olarak anılan bu hükmün ihlali, sistematik bir uygulama haline getirilmiş bulunuyor.

Bununla birlikte, 21 Ocak cuma namazındaki eylem ve çağrı, “dini politikaya alet etme yasağı”nın çok ötesine geçen “yeni” bir durum. Çoklu dünyevi unvana sahip bir kişinin ibadet yerinde, bir kadına yönelik dil koparma çağrısı, onun yaşamını tehdittir. Nitekim, “15 Temmuz Şehitler Ve Gaziler Platformu”, S. Aksu hakkında suç duyurusunda bulundu: dillerini keseceğiz, beyinlerine sıkacağız” fiilleri kullanıldı (22 Ocak).

Bunların anlamı, din ve mezhepler üzerine farklı görüş ve düşünce açıklamalarını toptan tehdittir. (Adem-Havva inancı ile evrim kuramı veya din-bilim çelişkisine ya da düşünce ve inanç çatışmasına girecek değilim…)

Gözlem olarak; fıkhi düzenlemeden cihat çağrısına yalnızca iki yıl bir ay ve bir hafta yetti.

***

Şimdi gelelim bir atasözü telaffuzu için Anayasa dışı yol ve yöntemle gözatına alma işlem ve eylemlerine.

Bu da, demokratik toplumu tasfiye yoluyla siyasal iktidarın el değiştirmesine engel olma amacına yönelik.

CB’ye hakaret konusunda şimdilik yalnızca şu kadarla yetineyim: Avrupa Mahkemesi, CB’yi özel korumaya ilişkin TCK md. 299’un yasal nitelik taşımadığı saptaması ile verdiği pilot kararla TBMM için düzenleme yükümlülüğü öngördü (bkz. Şorli/Türkiye k, 19.10.21). Bu karar gereği, TCK md.299’un kaldırılması amacıyla TBMM Başkanlığı’na bir yasa önerisi verdim (23 Kasım).

***

Her iki olaydan çıkarılması gereken iki ders:

-Seçimlere nasıl gidileceği üzerine: Adliye Sarayları Saray hizmetine sokulmak suretiyle demokratik toplum baskılanarak.

-Eğer kazanırsa, Türkiye’nin hangi hukuk temelinde ve nasıl yönetileceğine dair: Anayasa ve dünyevi hukuk yerine, cihat söylem ve eylemleri yoluyyla ‘yeşil totalitarizm’ inşası önündeki engelleri kaldırarak.

***

Önemsizleştirci yorumlar: ‘Siyasette kutuplaşma polemiği’ imiş, yok “gündem saptırma” imiş; toplum kutuplaştırılmaya çalışılıyormuş…

Oysa sorun, dünyevi hukuk düzeninden yana olup olmama noktasında, “demokratik hukuk devleti ortak paydası” üzerinde uzlaşma ve buluşma eşiğinde düğümlenmekte. Bu bakımdan, öncelikle, ortak Anayasal ilkeler üzerinde emek harcayan CHP ve yoldaş siyasal partilerin bu konuda ortak tavır belirlemeleri, “yurtta barış, dünyada barış” için yaşamsaldır.