Yaşar (Aslan) ağabey ki 80’ine merdiven dayamıştır, komşumdur, Hıdırlıktepe’de doğmuş, büyümüştür (orası neresi, diyenler için en kısa tanım: Hıdırlıktepe, Ankara Altındağ’da Çinçin’in varoşudur). Muhtemel ki eşsiz sosyalizasyonun kendisine sağladığı güçlü sezgilerle, 4 Nisan sabahı, “Göreceksin Metin” dedi: “Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere Cumhur İttifakı üzerine atlayacak bu bildirinin, yazmadıkları senaryo kalmayacak, gene mağdur edebiyatı yapacaklar”. İzleyen saat ve günlerde Yaşar ağabeyin dediği oldu, olmaya da devam ediyor. Yalnız bir farkla; edebiyatın türü artık mağdur değil, mağrur, hem de yandan çarklı mağrur edebiyatı! 104 emekli amirale devlet katından edilen sözlere birkaç örnek: Yıldızlarınızı sökeriz, oturun oturduğunuz yerde, tepeleriz…

AKP’nin geçmişte bol bol kullandığı mağdur edebiyatının varlık nedeni liberallerdi. “Kemalist askeri vesayet rejiminin hizaya sokmaya alıştığı sivil toplum ve onun bağrından çıkan muhafazakâr-demokrat AKP” şablonu ve bu şablonu geliştiren liberal katkı olmaksızın, mağdur edebiyatı yapılamazdı. Liberal şablon öylesine etkili idi ki Cumhuriyetçi-laik muhalefet bile, liberal şablona uygun olarak, sanki iktidarmış gibi davranırken, Fetullah Gülen ittifakı ile gücünü iyice pekiştiren AKP ise iktidar olmaya çalışan mini mini bir muhalefet gibi görünüyordu.

Bu saflaşmanın dışında kalan sosyalistler ise gerçek gündem-sahte gündem ayrımına yaslanan bir sınıflandırmaya sahipti. Buna göre ülkenin gerçek gündeminde özelleştirmeler ve güvencesiz istihdam gibi sınıf tabanlı çelişkiler yer alıyordu. Siyasi rejim sorunlarının gündeme getirilmesi sahte gündem inşasından başka bir şey değildi, zira sınıfsal çelişkileri ikincilleştirerek önplana çıkmalarını önlüyordu.

♦♦♦

Hey gidi günler hey! Liberallerin inşa ettikleri o şablon, iktidar bloğundaki Gülen-Erdoğan çatlağı ve çatışması ile birlikte un ufak oldu. Liberallerin önemli bir bölümü muhafazakâr addettikleri akımdan demokrat çıkmayacağını yaşayarak öğrendiler. Yine de o günlerden kalma kimi alışkanlıklar devam ediyor. Ne zaman bir rejim sorunu gündeme gelse, gerçek/sahte gündem mekaniği işlemeye başlıyor.

104 emekli amiralin Montrö (Egemenlik) ve “Atatürk’ün çizdiği çağdaş rota” (Laiklik) konusundaki hassasiyetlerini -mesai saatleri dışında- dile getirdikleri bildiri karşısında iki blok oluştu: İktidar ve yanaşmaları bildiriyi “darbeciler ve siyasi merkezleri CHP” ürünü diyerek, el artırmaya başladılar.

Öyle ya, kriminalize edilecekler listesine bu kez de ana muhalefet partisi dahil ediliyor, az şey mi? CHP ise bunun karşısına bir zamanlar sosyalistlerin geliştirdikleri sınıflandırma ile çıktı: “Gerçek gündem milletin iktisadi buhran koşullarında yaşadığı sefalettir; AKP’nin, emekli amiraller bildirisini kullanarak milletin gerçek gündemini saptırmanıza izin vermeyeceğiz”.

♦♦♦

Hakkını teslim etmek lazım, Kılıçtaroğlu, grup konuşmasında ne Montrö ne de laiklik vurgusu için “sahte gündem” değerlendirmesi yapmadı; sadece Erdoğan’ı bildiriye darbe vehmederek ekonomik buhranın kahredici etkisini saklamakla itham etti. Öte yandan Akşener sol kültüre epey uzak olmanın kurbanı oldu. Bildiriye “sahte gündem” diyebilecekken, onun sağ cenahtaki muhtemel karşılıklarından birini kullanarak “zevzeklik” deyiverdi.

Peki, sosyalistler olarak, bir zamanlar sıkça kullandığımız analiz çiftini şimdilerde hemen herkesin kullanıyor olmasından sevinç mi duymalıyız? “Gerçek gündem/sahte gündem” tasnif kriteri herkesin dilinde. Doğrusu ben burada sınırlı da olsa belli bir ideolojik hegemonya etkisi görüyor değilim. Tam tersine gerçek (sınıf)/sahte (rejim) ya da tam tersi gündem tasnifi, Türkiye’nin gerçek sorunlarını kavramak ve o kavrayışa uygun bir siyasal mücadele programı geliştirmekteki derin bir zaafın göstergesidir. Türkiye; egemenliğin kaynağı ve laiklik gibi siyasi rejim sorunları ile en çarpıcı ve çıplak örneği Kod-29’da gözlenen sınıfsal sorunların içiçe geçtiği bir büyük çözülme ve yeniden inşa dönemindedir. Maharet gündemleşen memleket gerçekleri arasında öncelik-sonralık tasnifine girişmek değil, katmanlaşmış sorun bütününü kavrayacak kilit sorunu tanımlayabilmektir. Örnekleri devrimci deneyimlerde çokça bulunacak bu ustalık gerçekleştirildiğinde, kamucu, laik, devrimci ve demokratik bir cumhuriyet cephesi de inşa edilmiş olacaktır.