Futbolun evrensel boyutu oyunun koşullarını zorladığı gibi, oyunun içindeki aktörleri de donanım bakımından değiştirme özelliğine sahiptir. Başarının kıstası artık sahanın kenarında duran abinin istekleri ile “o kadar” demenin etkisi üzerine kurgunun bir geçerliliğinin kalmadığı boyuta çıkmıştır.

Her antrenörün “geçerli futbol” içinde kendine ait prensipleri olmak zorundadır. Bunu uygulamak ise entelektüel bir liderlik donanımını ister. Yöresel jargonlar artık Vefa, Eyüp, Cebeci statlarında kalmıştır. Bunları kalkıp yeni arenalarda (!) kullanmak büyük zafiyet göstergesi olur.

Ama maalesef cüretkâr bir şekilde kullanılmaktadır!

Mesleki donanım ile kişisel egoları birbirine karıştırmak telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurur. Buna rağmen, bir takımın şampiyon olmasının bile bana göre hiçbir önemi yoktur. Çünkü, sürdürebilir başarı, istikrar ve uluslararası rekabet koşullarına sahip olmak, her şeyin üstünde bir beklenti ve stratejidir. Bundan uzaklaşmak, ancak bu beklentilere cevap vermeyip, aksine bu beklentileri bertaraf edecek kişilerle çalışma neticesinde ortay çıkar ki; şampiyonluğun getirisinin artık bu koşullarda hiçbir önemi yoktur.

Global bir oyunun parçası olmak, kültürel farklılıklara saygı ile süreci bilgi doğrultusunda doğru yönetebilme becerisini gerektirir. Bu süreç, liderlik vasıflarına sahip olma veya olmamayla ilgili bir donanımdır.

Sevgili Seçil Sökmen’in “Yönetim Katı” kitabından devam edelim.

“Küreselleşme ve uluslararası kültürle iş yapmanın sesi artık çok daha net ve güçlü olarak duyuluyor. Bu zamanın ruhunu taşıyan liderlerin farklı kültürlerde insanları yönetme konusunda usta olması gerekir. Farklı kültürdeki insanların sesini dinleyip “aslında” ne söylediklerini duymaları gerekir.

Liderler kültürün özünü anlayıp, aynı zamanda ona yön vermelidir. Böylelikle kendi takımı içinde pozitif bir ilişki kurmuş olur. Tersi durumda, takım üyelerinden istenilen verimi alamayacakları gibi aynı zamanda farklı kültürlerin sunduğu güçlü yönleri de ortay çıkartamazlar.

Ortak dil:

Kültürün diğer kültürlerden ayrışmasını sağlayan, o kültüre ait iletişimi sağlayan ortak sözlüktür. Küreselleşmenin getirdiği ortak iş paylaşımında ilişkinin ve organizasyonun başarılı olmasını sağlayacak disiplin dilinin bulunması şarttır. Buradaki diğer ortak yapı profesyonel jargonlardır.

Temel değerler:

Değerler birçok kişi ya da kurumun varlıklarının merkezinde oluşur. Değerler onların hangi işlerin yapıldığını ve nelerin kötü ya da iyi davranış olarak görüldüğünü tanımlar. Liderler insanların değerlerini anlamlı ve güven verecek ortam oluşturmalıdır.”

Bunları sadece temel liderlik iletişim bilgisi olarak vermeye çalıştım.

Bu bilgiler ışığında gelelim bize… Güneş ve Kocaman’a? Başında bulundukları takımların popülasyonu ve etki alanın büyüklüğü onları örneklemeye mecbur kılıyor.

Ülkemizde yabancı sınırlaması hemen hemen yok… Ve bu zenginlik veya kaos (!) ortamını yönetmek teknik direktörlere düşmektedir. Farklı kültürleri yönetmenin basit incelemesinde bile ne kadar teferruatın olduğu açık ve net. Şimdi, bizim yerli teknik direktörleri düşünerek, sürecin nasıl işlemesi gerektiğini, nasıl işlediğini ve nereye varacağını çok açık bir şekilde görmekteyiz.

Başkanları zaten bir kenara bırakıyorum..!

Güneş ve Kocaman’ın kaçırdıklarının hem kendileri tarafından hem de tüm camia tarafından anlaşılmaması, gelecek için tüm futbol sektörünü etkileyecektir.

Aykut Kocaman’ın çıkmazları ile başlayalım:

Alex ile başlayan farklı kültür çatışmaları şu an tüm hızıyla devam etmektedir.

Aykut Kocaman’ın bu üst düzey oyuncuları anlamayıp, onlara “ayar” vermeye çalışmasının ve kendi yöresel içeriğe sahip kurumsal taleplerinin bir geçerliliğinin olmadığını anlamayıp, kendine has ve iyi kurgulanamamış taktiksel verim istemesinin içinin ne kadar boş olduğu sahada oynanan oyun ile açıkça belli olmaktadır.

En acısı ise kendi gelişimini sağlayacak farklılıklara karşı direnç göstermesidir. Bu aynı zamanda bir kültürel direnç ve çatışmadır.

Aynı şekilde, Şenol Güneş’in de takım ile kuramadığı sinerjinin yansıması, saha kenarında agresif tutum ve söylemlerinde net olarak ortaya çıkmaktadır. Her zaman sorunun çözümü yerine tam aksine sorunun parçası olarak kalmayı tercih etmektedir. Bu da onun kültürel yansımasıdır. Hâlâ, Negredo, Tolgay ve Lens ile irtibat kuramamış, onları sıradan yedek olarak düşünmektedir. Saha içindekileri de olmazsa olmaz yapıp, onlara yüklenmektedir. Güneş çok şanslı ki, çok donanımlı ve Güneş’i idare edecek oyunculara sahip.

Sadece blok kapatmayla ilgili tutarlı taktik yanında, hala ikinci ve üçüncü bölgede savunma ve hücum kurgusunu sağlayamamış olması, bu kadroya rağmen ciddi bir handikaptır. Şampiyonlar Liginde, B kategori grupta, bu gruba ait bireysel kurgu ile (Quaresma) başarı sağladı. A kategori bir takım ile eşleşmesi çok şeyi açıklayacaktır.

Diğer teknik direktörlerinde, içerik benzerliklerinden dolayı, aynı sonucu doğuracağından emin olabilirsiniz.

Ve işin varacağı nokta hüsrandır.