Suriye Savaşı’nın iki önemli cephesi kuzey ve güney sınırlarındaydı. Dera’nın da içinde yer aldığı Ürdün, İsrail, Suriye üçgenini kapsayan Güney Cephesi savaşın en önemli stratejik merkezlerindendi. Kuzey Cephesi Türkiye sınırında Hatay’da kurulan kontrol merkezi aracılığıyla yönetilirken, Güney Cephesi’nin kumanda merkezi Ürdün’dü. İç savaşın kıvılcımı da güneyden, Dera’dan yakılmıştı. ABD, Suudi Arabistan, Katar, BAE gibi aktörler tarafından finanse edilen Güney Cephesi, Ürdün ve İsrail üzerinden sağlanan lojistik destekle başından bu yana Şam yönetimine en büyük tehdit unsuruydu.

Yermuk Tugayları, El Nusra, Heyet Tahrir el Şam, ÖSO unsurları, IŞİD gibi çok sayıda yapı bu bölgede faaliyet gösteriyordu. Eylül 2013’te 50’den fazla Selefi/Vahabi örgüt bir araya gelerek İslam Ordusu’nu yani Ceyş El İslam’ı kurmuştu. Suudi istihbarat şefi Bender Bin Sultan’ın finanse ettiği İslam Ordusu, CIA gözetiminde Ürdün üzerinden destekleniyordu. ABD’nin Selefi militanları eğittiği “eğit-donat” programının ilk faaliyet alanı da yine burasıydı.

Halep ve Guta’nın ardından şimdi Güney Cephe hattı da temizlenmek üzere. 2011’de iç savaşın patlak verdiği Dera’da radikal İslamcı militanlar silahlarını teslim edip bölgeden çıkmayı kabul etti. Suriye ordusu Ürdün’e açılan Nasip sınır kapısını da aldı. Anlaşma sağlansa da süreç henüz bitmiş değil.

Anlaşmanın içeriğinde ne var?

1) Ürdün ve Golan tepelerinin sınırında cihatçılar kontrol altında tuttukları tüm yerleşim birimlerinde ağır silahlarını bırakacak. Suriye devleti yeniden kontrolü ele alacak. Suriye devlet mekanizması Dera’da faaliyete geçecek.

2) Silah bırakan cihatçılardan Dera’da kalmak isteyenler, hukuki statüleri de düzenlenerek siyasal sürece entegre edilecek. Şam yönetiminin iradesini kabul ettikleri takdirde daha önce yaşadıkları yerlere dönmelerine izin verilecek.

3) Şam yönetimini ve anlaşmayı tanımayan militanlar ise aileleriyle birlikte hâlâ cihatçıların elinde bulunan ülkenin kuzeybatısındaki İdlib vilayetine sevk edilecek.

4) Ürdün sınırındaki sığınmacılar geri dönecek, yaşadıkları köy ve kentlere yerleştirilecek.

Yeni cephe Kuneytra ve İdlib

Savaş içinde savaşın yaşandığı Suriye’de yeni hedef önce Lübnan sınırındaki Kuneytra, ardından da Hatay sınırındaki İdlib. Hizbullah’ın da etkin olduğu Kuneytra önemli oranda cihatçılardan temizlense de hala Selefilerin varlığı sürüyor. İsrail işgali altındaki Golan Tepeleri’ne de komşu olan Kuneytra’da çok sayıda radikal İslamcı örgüt boy gösteriyor. Hizbullah’ın da desteğiyle Lübnan’a açılan bu cephenin de kısa sürede çözülmesi bekleniyor.

Çanlar Türkiye için çalıyor

İki milyonu aşkın nüfusuyla İdlib, Rakkavari bir cihat başkenti. Halep’ten, Guta’dan, Şam kırsalından çıkarılan binlerce İslamcı militan aileleriyle birlikte yeşil otobüslerle buraya taşındı. Yeşil otobüsler bu kez de Dera’dan çıkarılacak Selefi militanları buraya taşımak için sefer yapacak. İdlib patlamaya hazır bir bomba adeta.

Garantör ülkeler, Rusya, İran ve Türkiye’nin yaptıkları Astana mutabakatı gereği İdlib’te ‘gerilimi azaltma’ görevi Türkiye’de. TSK bölgede şimdiye dek ondan fazla gözetim merkezi kurdu. Cihatçılarla Suriye ve Rus birlikleri arasında set kuran Türkiye kendisine biçilen görevi yapamazsa, yani cihatçıların ellerindeki ağır silahları bırakıp, Rusya-Suriye ile anlaşmalarını sağlayamazsa, süreçten her anlamda en zararlı çıkacak taraf olacak.

Çatışma ve operasyon halinde binlerce militanın sığınma noktası sınırın bu yakası yani Türkiye olacak. Bu durumda da Türkiye ya sınırlarını cihatçılara kapatacak ya da cihatçıları bu bölgeden Afrin-Cerablus hattındaki başka alanlara taşıyacak. Oluşacak yeni bir göç dalgası da cabası.

Fırtına, Fırat’ın Doğusu’nda kopacak

Suriye’de radikal İslamcılarla yaşanan savaşın ilk bölümü kapanmaya doğru yüz tutarken, asıl büyük kırılma Kuzeydoğu Cephesi’nde yani Fırat’ın doğusunda yaşanacak. ABD’nin kontrolündeki bu zengin enerji ve su havzası büyük, bölgesel çatışmalara yol açabilecek dinamiklere sahip. Kürtlerin, Sünni Arap aşiretlerin, ABD’nin, Rusya ve Suriye devletinin her birinin kendine özgü tasavvurları söz konusu.

ABD varlığını SDG üzerinden meşrulaştırma arayışında. Fırat’ın doğusunu kimselere kaptırmak istemeyen Beyaz Saray, Fırat’ın batısını ise pazarlık unsuru olarak açık bırakmış durumda. Seçim öncesinde Türkiye’nin Menbiç’in dışında gözetim faaliyetine ortak edilmesi bu pazarlığın sonucuydu.

Güney ve Batı cephelerinde eli rahatlayan Şam yönetimi açıkça Kuzey ve Kuzeybatı hattına yöneleceğinin sinyallerini verirken, Kürtlerin mevcut de facto statüsünü tanımayacağını, sıranın Rojava’ya geleceğini açıkladı.

Kürtler ile Şam anlaşma arayışında

Sahadaki bu gelişmelere paralele olarak masa başında da önemli gelişmeler yaşanıyor. Suriyeli Kürtlerle Şam yönetimi arasında Haseke’de, Şam’da peşi sıra yapılan görüşmelerde önemli mesafeler kaydedildiği, Suriye Demokratik Meclisi ile Esad yönetiminin bir ön anlaşmaya vardığı belirtiliyor.

Suriye Kürtlerini Şam ile masaya oturtan gelişme hem Suriye’den hem de Türkiye’den gelen tehditler. Kürtler Fırat’ın doğusunda ve de kuzeyde yeni bir Afrin sürpriziyle karşılaşmak istemiyor. ABD ile Türkiye arasındaki Menbiç uzlaşısı ve sonrasında Suriye devletinden gelen sert açıklamalar, Kürtleri Şam ile masaya oturmaya iten etmenler. Kürtlerle Şam’ın yakınlaşması Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yönelik olası hamlelerinin önünü kesmeye yönelik. Benzer bir anlaşma Afrin’de de yapılmak sitenmiş ancak hayata geçirilememişti.

Yedinci yılını geride bırakan Suriye iç savaşında cephe içinde daha çok cepheler açılacak gibi.