Önceki gün ailemizin yaşamı büyük bir üzüntüyle başladı. Çok sevdiğimiz, aile dostumuz Gönül Sarpkaya’nın zamansız ölüm haberini aldık. Acımız büyük oldu.

Gönül Hanım, adı gibi gönlü zengin, insan canlısı, neşeli ve zeki birisiydi. Benim can dostum, büyüğüm, dava arkadaşım, başarıları bilinen ve sevilen siyasetçi Bedrettin Sarpkaya’nın sevgili eşiydi… Cenaze töreninde yanından ayrılmadığım Bedrettin Sarpkaya çok üzgündü… Yıllarca yaşamını paylaştığı eşinin yok olmasını kabul etmek kolay değildi!

Sarpkaya, adı hiç unutulmayan Tarsus’a yaptığı hizmetlerle hâlâ şükranla anılan önceki Tarsus Belediye Başkanıdır. Onu Tarsuslular duayen politikacı olarak bilirler. Tüm siyasi partilerin kentteki yetkilileri Bedrettin Sarpkaya’ya hak ettiği saygı ve sevgiyi göstermekte adeta yarışırlar. Seveni çoktur.

Adana Mezarlığı’nda bu sevginin nasıl samimi olduğunu bir kez daha gördüm ve Tarsusluların içtenlikle üzüldüklerine tanık oldum!

Sarpkaya ailesinin temel direği, Bedrettin Sarpkaya’nın hayat arkadaşı Gönül hanımın ailesi ve sevenlerine baş sağlığı diliyorum...

Bir kez daha anladım ki, ülkenin sağlıklı yaşamasının teminatı olan, fedakârca çalışan, başta doktor ve hemşireler olmak üzere, tüm sağlıkçılara ne kadar teşekkür etsek azdır…

Ancak bu cefakâr meslek çalışanlarının değerini görmeyen, adeta emeklerini son noktasına kadar sömüren bir AKP iktidarı var. Bayram tatilinde bile çalışan, ailesine kavuşamayan sağlık çalışanları, İktidarın adeta hışmına uğramışlar. Bir zamanlar “sağlık çalışanlarının hakkını ödeyemeyiz “diyen iktidar, gerçekten “sağlık çalışanlarının hakkını ödemiyor!” Onlara verilen hiçbir sözü tutmuyor. Sürekli kandırıyor!

Şehir Hastaneleri soygununu oluşturan politikayla, hem yurttaşların sağlıklarını tehlikeye atıyor hem de ülke bütçesini yandaşlara aktarmaya devam ediyor… Patronların hasta başına aldıkları paralarını sektirmeden öderken, sağlık çalışanlarına temel geçinme taleplerine kulak dahi asmıyor!

AKP iktidarı, yurttaşlarımızın yaşamlarını korumak yerine daha da zorlaştıran “Şehir Hastaneleri” politikasının yanı sıra şimdi de Tıp Bilimi’ni zorlayan tehlikeli bir girişimde bulunuyor…

Taliban anlayışına ters gelmeyen bir kalkışma içinde!

Bilindiği gibi insanlığın yaşam savaşında en önemli zaferi olan Tıp Bilimi Hipokrat’ın doktorlara yaptırdığı yeminle gelişmiş ve insanların yaşam hakkı güvenceye alınmıştır.

Şimdi doktorların etik duruşunu belirleyen ve insan hayatına verilen önemi gösteren Hipokrat yeminini AKP’li üniversiteler değiştirmeye çalışıyorlar...

Bu girişim, tıpkı Taliban düşüncesinde olduğu gibi çağdaş yaşamın tüm gelişmiş yanlarını yok sayma niyetinin tehlikeli bir adımı olarak değerlendirilmeli…

Eski Adana Baro Başkanı, dostum Mengücek Çıtırık bu konuyu açıklayan ibretlik bir ileti gönderdi. Türkiye’nin hangi noktaya geldiğini bir kez daha hatırlatmak için sizinle paylaşmak istedim. Çıtırık diyor ki; “Hekimlerin ve sağlık çalışanlarının mesleklerini onurla ifa edeceklerine dair ettikleri Hipokrat yemini, Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi mezuniyet töreninde yeminde geçen; “cinsiyet, etnik kimlik ve cinsel yönelim ayrımı yapılamayacağı “bölümünü çıkararak okutmuşlardı.

Çünkü Hipokrat yemini, sapkınlıkmış!

Şimdi de İnönü Üniversitesi Rektörü, “toplum ve aile değerlerini korumak adına yemin metinlerinin, üniversite senatosunun onayından sonra okutulacağını” açıkladı!

Sapkınlık nedir? Galiba AKP’nin gerçek koalisyon ortağı olan, başta Ensar Vakfı olmak üzere tarikat ve cemaatlerin, çocuklara yönelen her türlü istismarına sessiz kalanlar ve kadınlara yönelik tecavüz, şiddet ve öldürme olaylarına karışanlar ve de bunları onaylayanlar sapkınlığın ne olduğunu herkesten daha iyi bilirler!

“Cahil insanlar AKP’ye oy veriyor”, “bilgili insanlardan korkalım” diyen bugünün çağdışı zihniyeti; AKP’nin Taliban’la ters olmadığını gösteriyor!

Bilime dayalı üniversiteler, akılla yönetilen, sorgulama, kuşku, gözlem ve deneyle gerçeğe ulaşan bilgileri yeni düşüncelere dönüştüren, çağdaş eğitim kurumlarıdır… Ancak AKP’nin her ilde gecekondu anlayışıyla kurduğu üniversiteler, bilim verine dine dayanan bir eğitim vermektedir!

Ulufe gibi dağıtılan akademisyen kadroları da bilim insanı yerine dindar ve kindar gençlik yetiştirmekle görevli yarı cahil bir kitle yaratmıştır!

Ne yazık ki bu çağdışı yapı, tüm dünyadaki tıp Fakültelerinde yüz yıllardır edilen Hipokrat yeminini bile değiştirme pervasızlığını gösterebilmektedir! Hipokrat yemininin “sapkınlığı teşvik ettiği” garabeti, AKP’li üniversitelerin de Taliban’ın yolunda yürümeye hazırlandığını gösteriyor!

Yazık! Güzelim ülkem, bir avuç aymaz muhalefet kadrolarının bıraktığı boşluğu dolduran, doymak bilmeyen, ahlaksız Siyasal İslamcıların elinde yok olup gidiyor! Aydınım diyenler de sadece, gerçeklerden uzak romantik eleştiriler yaparak günü geçiştiriyor!