Özlem Ertan’ın yeni romanında, Türkiye tarihinin karanlık sayfaları ve günümüzün korku iklimi de karşımıza çıkıyor. Yazar, ölülerin de farklı âlemde yaşadığı romanı hakkında konuşurken, gerçek dünyanın ölümden de karanlık olduğunu söylüyor

Günümüz dünyası ölümden de karanlık

SİMAY YAKUPOĞLU

Kısa süre önce ilginç bir roman yayımlandı. Özlem Ertan’ın imzasını taşıyan ve İthaki Yayınları’ndan çıkan bu romanın ismi Benim Güzel Ölülerim. İlginçliği ise ele aldığı konularda, bunları işleme biçiminde ve kurgusunda ortaya çıkıyor.
Benim Güzel Ölülerim’de 1990’lı yıllarda Güneydoğu Anadolu’da işlenen faili meçhul cinayetlerden, Uludere Katliamı’na ve Ermeni Soykırımı’na kadar Türkiye tarihine damgasını vuran pek çok acının izleri var. Bunun yanında günümüz Türkiye’sinin basın ve ifade özgürlüğünün bulunmadığı baskıcı ortamı, canlı bomba saldırıları ve her yanı saran korku iklimi de Benim Güzel Ölülerim’e yansımış.
Tüm bu acı dolu olayları, onları yaşamış karakterlerin anıları ve çelişkileri üzerinden anlatan Özlem Ertan’ın masalsı, akıcı bir dili var. Romanın kurgusunun fantastik olması da ayrıca ilginç. Yazar, acı gerçekliğin içinde kendi gerçekliğini yaratmayı tercih etmiş. Alegoriler de Ertan’ın kitabında oldukça geniş yer tutuyor.
Özlem Ertan, 2015’te yayımlanan ilk romanı Âşık Kadınlar Denizhanesi’nde kadına şiddet, töre cinayetleri gibi toplumsal konuları yine masalsı bir kurgu içinde ele almıştı. Öykülerini gazetelerin üçüncü sayfalarında okumaya alıştığımız kadınları, İstanbul Boğazı’nda yarattığı ve ‘Âşık Kadınlar Denizhanesi’ adını verdiği âleme taşımıştı.

Özlem Ertan’la ikinci romanı Benim Güzel Ölülerim’i konuştuk.
Benim Güzel Ölülerim’de, tıpkı ilk romanınız Âşık Kadınlar Denizhanesi’nde olduğu gibi tarihî ve toplumsal konuları farklı bir gerçekliğe taşıyorsunuz. Neden böyle bir tarz benimsediğinizi sorabilir miyim?
Çünkü gerçeklik içinde kendi gerçekliğimi kurgulamayı seviyorum. Aslında böyle bir tarz yaratmak düşüncesiyle yola çıkmadım. Yazarken kendiliğinden gelişen bir durum bu. Hayal kurmayı, düş dünyasında dolaşmayı seven biriyim. Öte yandan toplumsal sorunlarla ve gündemle de ilgiliyim. Yazarken bu iki farklı dünya zihnimde birleşip ayrı bir bütünlük meydana getiriyor. Gördüklerimin, okuduklarımın zihnimdeki yansımasına hayal dünyam da karışıyor.
Bir de politik konuları kapsayan bir roman yazıldığında propagandist olmak gibi bir risk doğuyor. Bu konuları ayrı bir gerçekliğe taşımak yazarı bu riskten de koruyor.

Bu romanınızda alegoriler büyük önem taşıyor.
Evet, Benim Güzel Ölülerim’de masalsı dil ve kurgu kullanımına bağlı olarak çok fazla alegori var. Ancak bunlar anlaşılması, kavranması güç alegoriler değil. Mesela Uludere Katliamı’ndan yola çıkarak yarattığım Sîdar adında bir karakterim var. Sîdar, ağızlarından ateş püskürten ejderhaların saldırısında can veriyor. Burada ejderhanın F16’lara, savaş uçaklarına karşılık geldiğini okur hemen anlayacak. Son derece karanlık olayları, katliamları anlatırken alegori kullanmak iyi bir yol.

Ölüm teması sizin kitaplarınızda çok yer tutuyor. Âşık Kadınlar Denizhanesi’nde pek çok hayalet karakteri vardı. Bu kitabınız ise ölüler âlemi ve günümüz olmak üzere iki farklı dünyada geçiyor. Neden ölüm ve ölüler?
Bir şey bittiğinde hesaplaşmalar başlar çünkü. Bir sürecin sonuna geldiğinizde onun hesaplaşmasını çok daha kolay yaparsınız. Benim kitaplarımın kendilerine özgü gerçekliğinde ölüm, son değil. Hem Âşık Kadınlar Denizhanesi’nde hem de Benim Güzel Ölülerim’de ölüm, başka âlemlere açılan bir kapı. İnsanlar öldükten sonra farklı bir âlemde yaşamaya devam ediyorlar. Hayatları geride kaldığı için geçmişin muhasebesini yapabiliyor, yaşama ayrı bir noktadan bakabiliyorlar. Bu yüzden ölüm ve ölüler kitaplarımda yer tutuyor.

Yeni romanınızda Ölüler Âlemi’ni gerçek yaşamdan daha olumlu betimlemişsiniz. Neden?
Çünkü romandaki gerçek yaşam, günümüz Türkiye’sine tekabül ediyor. Düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlamalar, gazetelerin ve televizyon kanallarının kapatılması, HDP’li siyasetçilerin tutuklanması, canlı bomba saldırıları, barış umutlarının yerini kanlı bir savaşa bırakması ve mevcut korku iklimi romanımda önemli bir yere sahip. Bu kadar trajedinin iç içe geçtiği bir dünya da Ölüler Âlemi’nden daha karanlık geldi bana. Ölüler Âlemi ise hesaplaşmaların yapıldığı, insanların barışmaya, affetmeye daha yatkın olduğu bir dünya olduğu için gerçek yaşamdan daha olumlu.

Kitabınızın kapak resmini sinemacı, yazar, müzisyen, ressam Mehmet Güreli çizdi. Mehmet Güreli ile tanışıklığınız nereye dayanıyor?
Mehmet Ağabey ile Taraf gazetesinin kültür-sanat eklerini yapan ekipte yer aldım. Bu vesileyle ve yaklaşık on yıl önce tanıştık. Ondan çok şey öğrendim. Hâlâ da görüşüyoruz. Yeni romanım için kapak resmi aradığımızı söylediğimde bana çok güzel bir jest yaparak “Ben çizebilirim” dedi. Kitabıma Mehmet Ağabeyin elinin değmesi, benim için çok değerli.

gunumuz-dunyasi-olumden-de-karanlik-306250-1.

BENİM GÜZEL ÖLÜLERİM

Özlem Ertan
Yayınevi: İthaki, 2017