Gün geçtikçe hayatımız daha da dijitalleşiyor. Peki biz buna nasıl uyum sağlayacağız? Sağlamamız gerekiyor mu?

Güvenli alışverişin geleceği

Geçen hafta MasterCard’ın Dublin Laboratuvarları ziyaretine gittim. İlk başta ne alakası var diyebilirsiniz fakat teknolojinin en önemli olduğu alanlardan birisi ödeme sistemleri. MasterCard bu konuda ciddi çalışmalar yapıyor. Teknoloji hayatımızda ne kadar çok yer alırsa faydaların yanında zararlarını da görüyoruz. Bunlardan en kritik olanı ‘paramızın’ güvende olması.

Sanal ya da gerçek dünyada kredi kartımızın kopyalanması, banka şifrelerimizin ele geçirilmesi çok büyük zararlara uğramamıza sebep olabilir. Üstelik işin bir de kurumsal tarafı var. Diyelim ki siz şirketinizin, çalıştığınız yerin banka işlerinden sorumlusunuz, sonuçları düşünsenize. Ya da şirket kredi kartınız ile bir iş yemeği ödemesi yaptınız ve kartınız klonlandı (kopyalandı) ve o kart üzerinden ciddi alışverişler belki nakit çekme işlemi yapıldı. Sorumluluk sizde neticede. İşin boyutları çok büyük. Dünya genelinde tahmin edemeyeceğiniz kadar bu tip dolandırıcılık yapılıyor. Çok ciddi bir paranın döndüğü bu alanda mafya diye tabir edeceğimiz yapılar özel timler kurmuş dünyanın haksız parasını kazanıyorlar. Üstelik son teknolojiye sahip, mevzuya uyanmış dijital mafyalar olmuş durumdalar. Çok güvenilir olarak bilinen cep telefonuma mesaj geliyor banka işlemlerimi öyle yapıyorum. Neticede telefon benim yanımda demeyin! Telefonumuzun içerisine yerleştirilmiş bir gizli yazılımla bize gelmesi gereken mesajlar bile başkasına yönlendirilebiliyor. Siz bekliyorsunuz. Çok beklersiniz!

İş bu kadar ciddi. Paranın güvenliğinden sorumlu şirketlerde buna karşı neler yapması gerektiği üzerine ciddi AR-GE departmanları kurmuş durumda. Ciddi bütçeler ile bankacılığın daha güvenli olmasına uğraşıyorlar. MasterCard’ın Dünya Mobil Kongresi sırasında Barselona’da duyurusunu yaptığı ‘selfie’ ile alışveriş dönemi başlıyor haberini hatırlarsınız. Ben de ilk duyduğumda “nasıl olacak’’ dediğim bir haberdi. Şirketin Dublin’de bulunan AR-GE merkezine gittiğimizde selfie ile alışverişin yanında pek çok farklı alışveriş yöntemi üzerinde çalıştıklarını bize gösterdiler. Bu sistemler kırılamaz mı? Elbette kırılır, işi ne kadar zorlaştırırlarsa hırsızlar da o kadar savunmasızlara yani işi daha kolay bitirecekleri kurbanlara yönelirler. Şöyle düşünün evinize neden alarm taktırıyorsunuz. Alarm olan evler soyulmuyor mu? Soyuluyor. Ama alarmı olan evler daha az soyuluyor! Bunun sebebi hırsızın risk almak istememesi, zaman kaybedeceği çaba içerisine girmek istememesi. Yani kolay lokma peşinde koşması. “Nasıl olsa kolayı var neden kendimi zorlayayım, riske atayım” diyerek direkt zayıfa yönelmesi... Gelelim yeni güvenli alışveriş yöntemlerine.



Selfie ile alışveriş
Kullandığımız telefonların kameraları gelişmeseydi bu yöntem hayata geçmezdi. Yani doğru zamanı geldi. Bunu baştan söylemek lazım. Alışverişimizi tamamlayıp ödeme faslına geçtiğimizde artık böyle bir seçeneğimiz daha olacak. Bilgisayarımızın, telefonumuzun kamerası açılacak ve özel algoritmalar ile güçlendirilmiş yüz tanıma sistemi devreye girecek, sizin siz olduğunuzu doğruladığında ya alışveriş tamamlanmış olacak ya ikinci bir güvenlik seviyesine geçilecek. Mesela bir de SMS alacaksınız. Tüm bu aşamalar sonrasında alışverişiniz tamamlanmış olacak. Tüm sistemleri MasterCard yetkilileri bize gösterdi. Fotoğraf taratmaya kalktığınızda sistem bunu anlıyor. Nasıl mı? Onu ben de bilmiyorum. Kırılamaz bir sistem mi? Hayır değil. İşi zorlaştırır mı? Evet zorlaştırır. MasterCard’ın Uluslararası Pazarlama Bölüm Başkanı Ann Cairns ile kısa bir sohbet etme fırsatım oldu. Teknolojinin bu kadar hızla büyümesi ve yöntemlerin fazlalaşması belli bir yaşın üzerindeki kullanıcılarınız için zorluk yaratmıyor mu? Bunun için özel bir programınız var mı? Soruma enteresan bir yanıt verdi: “Yaşlılar bu tip yöntemlere karşı daha sıcak. Onların en büyük problemi bir sürü şifreyi akıllarında tutamamak. Hatta yanlış girişler ile hesaplarını bloke etmeleri en sık başlarına gelen sorun. Bu yeni yöntemler onların hayatlarını daha da kolaylaştırdığı için kullanmayı seviyorlar. Nasıl yapılacağını onlara anlatmamız yeterli oluyor.”

Nymi
MasterCard inovasyondan sorumlu şefi Garry Lyons yaptığı sunumda farklı alışveriş yöntemleri üzerinde çalıştıklarını da anlattı. Bunlardan bir tanesi ‘Nymi’ ismini taktıkları bileklik. Bu bilekliğin en büyük özelliği hepsinin kişiye özel bir yöntemle güvenliği sağlaması. Bunu ben ilk kez duymuştum, eminim siz de şimdi şaşıracaksınız. Her insanın EKG değerleri kendine özel bir yapı gösterirmiş ve taklit edilemezmiş. Bu bileklik kişinin bu bioritmi diyeceğimiz yapıyla eşleşiyor ve sizin bileğinizden çıkarttığınızda başka biri taktığında çalışmaz hale geliyor. NFC mantığı ile çalışan sistem sayesinde market alışverişinizi kasada özel bir yüzeye dokundurduğunuz anda ödeme gerçekleşiyor. Yakın zamanda dünya genelinde bu ürünü görecekmişiz. Pilot bölgelerde yapılan testler çok başarılı olmuş.

Okr!
Bu sistemin mantığı da çok basit. Sokaklarda gördüğümüz kola, su, şekerleme aldığımız makineler ile haberleşen özel bir yazılımla para veya kredi kartı kullanmadan yeni telefonların neredeyse tamamında olan Bluetooth protokolü ile bağlantı kurarak seçtiğiniz ürünün numarasını girerek, uygulama üzerinden onayladığınız anda ürün teslim alabileceksiniz. Türkiye’de dahil bazı pilot bölgelerde denenmiş ve son hali verilmek üzereymiş. Bunun bir benzeri de çamaşırhanelerde kullanılmaya başlanmış. Bizde pek çamaşırhane kültürü olmadığı için uzatmayayım. Küçük bir detay daha bu tip sokak makinelerinin kredi kartı, para ile çalışmasının yanında bu teknolojiye yükseltilmesi 14 dolar gibi düşük bir bütçe ile yapılabiliyormuş.
Yine test aşamasında olan bir yöntem sosyal medya üzerinden alışveriş. Twitter ile bir hamburger firmasının sosyal medya hesabına bağlanıyorsunuz siparişinizi görevliye veriyorsunuz ve sisteme tanımlı olduğunuz için herhangi bir kart, isim bile vermeden alışverişi tamamlıyorsunuz. Sisteme farklı adresler tanımlamak mümkün.
İşte benim geçen haftam bunları deneyimlemek ile geçti. Terör bizim güzel ülkemizden sonra Brüksel’de de çirkin yüzünü gösterdiğinde ben Londra’dan Dublin’e gitmek için havaalanındaydım. İnanın bizim hayatımızda maalesef daha sık rastladığımız durum Avrupa’da büyük şok etkisi yaratmıştı. İnsanların, polislerin, havaalanı personelinin gözlerinde bunu gördüm. Terör nerede olursa olsun terör ve herkeste aynı etkiyi yaratıyor.