Trump’ın çekilme kararı sonrasında nur topu gibi bir “güvenli bölge” sorunu türedi. Tanımı, kapsamı, çerçevesi belirsiz projeye herkes “evet” diyor, ancak her aktörün beklentisi birbirinden farklı. Hal böyle olunca da Fırat’ın doğu yakasına kurulması planlanan “güvenli bölge”nin kimi, kimden, nasıl koruyacağı meçhul. İşler bir hayli karışık. ABD, kuzey Suriye’de kurmayı tasarladığı “güvenli bölge”yi Ankara ve […]

Trump’ın çekilme kararı sonrasında nur topu gibi bir “güvenli bölge” sorunu türedi. Tanımı, kapsamı, çerçevesi belirsiz projeye herkes “evet” diyor, ancak her aktörün beklentisi birbirinden farklı. Hal böyle olunca da Fırat’ın doğu yakasına kurulması planlanan “güvenli bölge”nin kimi, kimden, nasıl koruyacağı meçhul. İşler bir hayli karışık. ABD, kuzey Suriye’de kurmayı tasarladığı “güvenli bölge”yi Ankara ve Suriye Kürtlerine benzer güvenlik argümanlarıyla argümanlarla pazarlıyor. Ankara’ya “güvenlik kaygıları”nı gidermeye, Kürtlere ise “güvenliğini sağlamaya” dönük bir proje olarak sunmasının temel nedeni her iki müttefikini de kendi yörüngesinde tutma çabası. Projenin kendi fikriyatı olduğuyla övünen Ankara, Moskova ve Washington arasında mekik dokuyarak, ihaleyi” kapma derdinde. Önceki gün Trump ile konuşan Erdoğan yarın da Moskova’da Putin’i yoklayacak.

KİM NE İSTİYOR?

Trump, 13 Ocak’ta Twitter’dan yaptığı açıklamada, Suriye’de “20 mil’lik (32 kilometre) bir güvenli bölge kurulmasından söz etti. 20 millik hat, kuzeyden güneye içeriye doğru 32 kilometrelik bir derinliği, doğudan batıya ise 460 kilometrelik bir uzunluğu kapsıyor. Menbic bölgenin dışında. Bahsedilen 20 millik alanın içinde kalan Kamışlı’da ise Suriye devleti de varlık gösteriyor.

♦ ABD istiyor: Güvenli bölge ABD menşei bir proje. Çekilme kararı sonrasında, hem bölgedeki varlığını kalıcılaştırıp hem de Suriye devletinin bölgede kontrolü sağlamasını önlemek, bunun yanında Yeni Osmanlıcılarla Suriye Kürtlerinin gönlünü alma adına ortaya atıldı. Nihai amaç Fırat’ın doğusunda Kuzey Irak benzeri bir model yaratmak.

♦ Türkiye hevesli: Ankara “güvenli bölge” fikrinin patentinin kendisine ait olduğu görüşünde. Savaşın başladığı andan itibaren güvenli bölge talebini dillendiren Ankara, Trump’ın kararına ilk destek verenlerden. Erdoğan bu bölgeyi kurmaya aday olduklarını deklare ederken amaç, olası bir Kürt oluşumunu engellemek.

♦ SDG ‘şartlı’ istiyor: Suriye Demokratik Güçleri güvenli bölgeye şartlı destek verdi. Ana omurgasını YPG’nin yaptığı SDG, yabancı müdahaleyi engelleyecek uluslararası güvencelerin verilmesi, tüm grupların korunmasının garanti altına alınması halinde projeye yardım etmeye hazır olduğunu açıkladı. Kürtler, güvenli bölgenin IŞİD’e karşı Uluslararası Koalisyonu veya BM tarafından yapılması taraftarı.

♦ Rusya karşı değil: Moskova “güvenli bölge”ye kesinkes karşı değil. “Türkiye dahil Suriye’nin komşuları ve bölgedeki tüm tarafların güvenliğini ve çıkarlarını gözeteceğiz” diyor. Plana ilişkin sürecin Suriye’nin toprak bütünlüğü çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini belirten Moskova, durumun Erdoğan’ın Putin ziyaretinde ele alınacağını açıkladı.

♦ İran-Suriye karşı: Güvenli bölge planına cepheden karşı çıkanlar ise Şam ve Tahran ikilisi. Suriye devleti egemenlik haklarını ihlal edecek plana, Tahran da bir o kadar karşı. Her iki başkent de bölgenin kontrolünün Şam’a devrini istiyor.

TAMPON KİMİN yararına?

Rusya’nın İdlib karşılığında Türkiye’ye yeşil ışık yakma ihtimali uzak değil. Kremlin daha önce benzer alışverişler karşılığında Afrin ve Cerablus operasyonlarına icazet vermişti. ABD’nin ana kaygısı kuzeydoğu Suriye’den çekilmesi halinde bölgeye Rusya destekli Suriye devletinin hakim olması. Bölgedeki planlarının akabete uğramaması, istediği oyunu kurabilmesi için ABD emperyalizmi açısından Ankara da Kürtler de önemli. Müttefiklerinden birinden birini tercih edilmesi, bir diğerinin kaybı demek. Trump’ın, “Eğer Kürtleri vurursa Türkiye’yi ekonomik yönden mahvederiz” tehdidi SDG’ye biçilen rolle ilgili. Güvenli/tampon bölge süreci tamamlanmış değil. Ankara’ya gelen Cumhuriyetçi senatör Lindsey Graham’ın “Güvenli bölge herkes için kazan-kazan durumunu ortaya çıkartacaktır” dese de bu projenin bölge halklarının menfaatine olmayacağı, daha fazla istikrasızlık üreteceği kesin. Daha önce yaşanılanlardan dersler çıkarmayan yeni Osmanlıcıların bir kez daha ABD ipiyle Ortadoğu kuyusuna inmek istemesi ülkeyi daha büyük maceralara sürükleyecek.