Fetullahçı yapılanmanın yarattığı tahribat ile AKP’nin hem geçmişte Fetullahçılara açtığı alan, hem de FETÖ ile mücadele adına yaptığı fahiş hatalar ve fırsatçılığı, ülkemizin birkaç kuşağını etkileyecek büyük bir sorun. Ülkeyi yönetme iddiasındaki politik aktörlerin de tüm derinliği ve boyutları ile bu sorunu ele aldıkları ve çözüm perspektifi oluşturdukları söylenemez. Bu konuda adil ve etkin politikaların […]

Fetullahçı yapılanmanın yarattığı tahribat ile AKP’nin hem geçmişte Fetullahçılara açtığı alan, hem de FETÖ ile mücadele adına yaptığı fahiş hatalar ve fırsatçılığı, ülkemizin birkaç kuşağını etkileyecek büyük bir sorun. Ülkeyi yönetme iddiasındaki politik aktörlerin de tüm derinliği ve boyutları ile bu sorunu ele aldıkları ve çözüm perspektifi oluşturdukları söylenemez.

Bu konuda adil ve etkin politikaların oluşturulmasının önündeki en büyük engellerden birincisi halen belirleyici konumda bulunan kamu görevlilerinin ve iktidar sahiplerinin Fetullahçı yapılanma ile geçmişteki ilişkileri ve ihmalleri. Bu ilişkilerini ve/veya ihmallerinin üstünü örtmek için çoğu kez hukuk ve ahlak dışına çıkan bir saldırganlık sergiliyorlar. Bu bazen bir savcı/hâkim kararı olarak, bazen bir politikacı küfrü, bazen de medyada bir yazı ya da konuşma olarak kendisini gösteriyor. En meşhurları görüyorsunuz, anlatmaya gerek yok!

Bu yaklaşımı yerel seçim gündemi ile ilgili olarak da gözlemliyoruz. Ülkenin başına tüm bu belaları açan kadrolar öz eleştiri yapmadan rakiplerini açık ya da örtülü olarak Fetullahçı olmakla suçluyorlar. Aslında beni oldukça uzun bir yazıyı hak eden bu konuyu yazmaya zorlayan AKP nin İzmir vekillerinden birisinin  şu sözleri oldu: “ Bu kişinin İzmir’de belediyenin başına geçmesi durumunda yönetme sıkıntısının yanında şehirde güvenlik problemlerinin de ortaya çıkacağı bir zemin oluşması muhtemeldir… Soyer Panzerin Üstüne mi Çıkmayı Yoksa Önüne mi Yatmayı Planlıyor”. Sahiden böyle demiş!

Vekilin bu kişi dediği CHP İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Tunç Soyer! İma ettiği “güvenlik sorunu” kaygısını ise kayyum atamalarına ilişkin Soyer’in yaptığı bir eleştiri tetiklemiş. AKP elitlerinin altlarındaki zeminin kaydığını hissetmeleri ile birlikte sarıldıkları belli başlı argüman bu: güvenlik! Esasen “beka” söyleminin ima ettiği de bu.

Vekilin bu açıklamasındaki “güvenlik” ve “yönetme” kavramları bana başka bir şeyi hatırlattı; TBMM’nde  2013 yılında “Haberleşme Özgürlüğüne ve Özel Hayatın Gizliliğine Yönelik İhlallerin Tespiti ve Önlenmesine İlişkin Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla” bir komisyon kurulmuştu. Kamuoyu kısaca “Böcek Komisyonu” olarak biliyordu. Soyer’i “güvenlik sorunu” olarak gören vekil bu komisyonun Başkan Vekili, yani yöneticisi idi. Çalışma konusu ise başta siyasete müdahale teşkil eden,  kumpas davalarının ve özel hayat ihlallerinin dayanağı olan kanun dışı izleme ve dinlemelerdi.

Düşünün henüz 17-25 olmamış ama kanun dışı dinlemelerle yargıya, idareye, medyaya hatta MHP ve CHP yönetimlerine müdahale edilmiş. MİT’in kapısına dayanılmış. Kumpas davalarının cilası dökülmeye başlanmış. Azıcık objektif bakan her göz bu işin arkasında devlete yuvalanmış bir cemaatin olduğunun farkında. Yani alabildiğine derin bir “güvenlik sorunu” söz konusu.

İşte Böcek Komisyonu bu koşullarda kuruldu. Ancak komisyonun belirleyicisi konumundaki AKP çoğunluğu “ne hikmetse” sorunu teşhis edip çözüm önermek yerine ilgili kamu kurumlarını ve Fetullahçı yapılanmayı aklama çabasına girişti. Ne aklaması, Fetullahçı yapılanmayı gizlemek için göğüslerini siper ettiler!

Davet edilen ve komisyonda çalıştırılan ve çağırılan kamu görevlilerinin nerede ise tamamı 15 Temmuz sonrası açığa alındı yargılandı mahkûm oldu. Sadece şu örnekler yeter sanırım; Adalet Bakanlığı adına Yüksel Hız, Yusuf Solmaz Balo, Muharrem Barut, Mehmet Tekkoyun; TİB adına, Osman Nihat Şen, Adil Biçer, İlhan Elieyioğlu; Emniyet adına Gürsel Aktepe, Ömer Tekeli; Jandarma adına Arif Kalkan, Haydar Hacıpaşalıoğlu, Oktay Esen; Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu adına Özgür Fatih Akpınar. Daha ne diyebilirim MİT sunumunu bize bıyık altından gülerek Basri Aktepe yapmıştı!

Şimdi bu sürecin “yönetenlerinden” birisi çıkıp Soyer’i güvenlik ve yönetim açısından riskli ilan ediyor.

Hadi oradan!