Güzel nehirler, köprüler, heykeller coğrafyasıdır Balkanlar. Bu zenginlikten Makedonya da payını almıştır. Ülkede o kadar çok heykel var ki orada yaşayanlar “Makedonya’nın yüzde 5’i de heykel” diye şakalaşıyor.

Güzel nehir ve heykeller diyarı
Taş Köprü, 17’nci yüzyıldan 21’inci yüzyıla ışınlıyor. (Fotoğraf: BirGün)

Birgül ÇAY
Rehber

Tarih, 1963 yılının 26 Temmuz’u. Josef Tito hayatta, Üsküp ise Makedon Sosyalist Cumhuriyeti’nin başkenti. Üsküp demiryolu istasyonu Yugoslavya’nın en görkemli yapılarından biri olarak son defa o gün sallandı.

Sonra… Deprem oldu. 1000’den fazla insanın yaşamını yitirmesi ve şehrin yüzde 80’inin yıkılması sadece 20 saniye sürdü. 6.1 şiddetinde ölçtüler büyüklüğünü. Demiryolu üzerindeki saat şahitlik etmek istercesine duruverdi. O günden bugüne dek çok şeyler oldu. Yıkılan kent onlarca ülkenin dayanışma tuğlaları ile yeniden örüldü. Picasso kent dayanışmasına bir resmini bağışladı. Tito öldü, Yugoslavya dağıldı.

Tüm bunlar olurken Vardar Ovası’nın koynunda, iki ayrı şehir, iki ayrı dünya gibi büyüyen Makedonya, adından bayrağına pek çok tartışmanın ana konusu oldu. Ne olursa olsun, o saat bir daha hiç çalışmadı ve Üsküp’ün doğusunda zaman da o saatle beraber orada durdu.

BALKANLARIN MÜHRÜ

Güzel nehirler, güzel köprüler coğrafyasıdır Balkanlar. Bu zenginlikten Makedonya’nın payına düşen Nehirlerden Vardar, köprülerden Taşköprü’dür. Balkanların bu iki mührü, Üsküp’ün en güzel süsleridir.

İki ayrı mimari karakterdeki şehri, keskin çizgiler ile böler Vardar Nehri. Vardar’ın boynunda Osmanlı’dan baba yadigârı zarif bir gerdanlık gibi Taş Köprü. Heykelleri, ışıkları, kafeleri… Bir Avrupa rüzgârıdır esiyor. Öte yakaya Taşköprü’nün üzerinden geçiyorsunuz. Herhangi bir köprüden geçiyorum sanıyorsunuz oysa şaşılacak bir hızla doğudan batıya geçiyor, 17’nci yüzyıldan 21’inci yüzyıla adımlıyorsunuz.

ESKİMEYEN ESKİ ÇARŞI

Üsküp Türk Çarşısı, 17’nci yüzyılda Balkanların en önemli çarşılarından bir tanesiydi. Daracık, dolambaçlı sokakları, Arnavut kaldırımları, çeşmeleri, hanları, camileri, çay ocakları ile bugün de Anadolu’dan capcanlı bir kesit. Osmanlı’dan sonra Yugoslavya döneminde de 24 saat çalışan çarşıda sıra sıra tek katlı, iki katlı küçük dükkânlar uzanıyor. Şimdi artık hemen hepsi hediyelik eşya satıyor yahut kafe. Oysa öyle miymiş eskiden, türlü zanaatların, örsün, çekicin, velhasıl üretimin sesi dökülürmüş sokaklara. Şimdi eskisi kadar yoksalar da o anların ruhu sokak aralarında, yaşlı esnafın dilinde, nasır tutmuş ellerinde ve güzel anılarda duruyor.

Eski Çarşı ve Matka Kanyonu görülmeye değer yerler arasında. (Fotoğraf: BirGün)Eski Çarşı ve Matka Kanyonu görülmeye değer yerler arasında. (Fotoğraf: BirGün)

Çarşı Osmanlı’dan sonra Yugoslavya döneminde de oldukça popüler. “Eskiden nüfusumuz 22 milyondu şimdi 2 milyon kaldık” diyor esnaf. Üstelik Türkçe söylüyor bunu. Türk lirası geçerli. Hep eskiyi özleyen bu çarşıda, çınar altı restoranları halen çok kalabalık. Yemek için vazgeçilmez bir alan. Uğramadan, bir Üsküp Köftesi yemeden geçilmemeli.

Mustafa Paşa Camii, Çifte Hamam, Bezistan, saat kulesi, Kapan Han, Kurşunlu Han… Çarşının etrafı da içi gibi çok güzel. Her biri ayrı ayrı görülmeye, anlatılmaya değer.

Makedonya’nın kaderi gibi meydanın da tam ortasında Büyük İskender Heykeli duruyor. Atı Bukefalos’un üzerinde. Etrafı 8 bronz aslan heykeli, onlarca kafe ve restoranlarla çevrili. Tam karşıda babasının heykeli. Tek eli havada İskender’e selam vererek onurlandırıyor. Meydan da Makedon halk kahramanlarının, bilim ve din adamlarının, İskender’in çocukluktan büyüklüğe hallerinin ve onlarca günlük ayrıntının hepsi heykellere işlenmiş. Bunlar eski Başbakan Nikola Gruevski’nin 'Üsküp 2014' adlı tartışmalı projesinin eserleri. Kendi kültürünü yaratma, büyütme çabası bu milyonlarca dolarlık taşlardan okunuyor. Öyle çok heykel var ki şöyle bir şaka yapıyorlar kendi aralarında: ‘‘Makedonya’nın yüzde 70’i Makedon, yüzde 20’si Arnavut, yüzde 5’i de heykeldir.’’

Gündüzü de güzel olan meydan gece bir başka güzel. Devasa çeşmelerden yapılan ışık ve su gösterileri geceyi daha da güzelleştiriyor. Çok uzun saatler capcanlı bir alan. Meydanda kahve içmeyi, Tiyatro ve Arkeoloji Müze binasını görmeyi unutmayın…

SAKLI CENNET

Matka kelime anlamı olarak Rahim demek. Vardar ile Treska Nehri birleşmesi üzerinde ki bu kanyon adı gibi doğurgan bir coğrafyanın parçasıdır. Yüzde 20’si sadece Matka’da görülen bitki çeşitliliği, 70’ten fazla endemik kelebek türü yaşıyor bu kanyonda.

Matka Kanyonu. (Fotoğraf: BirGün)Matka Kanyonu. (Fotoğraf: BirGün)

Dimdik dağların yeşili, güneşin şavkı vurmuş suları arasından küçük bir tekne turu ile varıyorsunuz Vrelo Mağarası’na. ‘Doğanın Yeni Yedi Harikası” uygulamasında gösterilen 77 doğa harikasından birisi bu mağara. Gözlerinizin güzelliğe, yeşile doyacağı bu cennet bahçesini, bu minik tekne turunu sakın ha kaçırmayın.