Berkay… Pırıl pırıl bir genç, geleceği memleketin! Şu; “Her şey çok güzel olacak” diyen çocuk. İzlediniz mi o cümlenin ağzından nasıl çıktığını anlatışını. “Bakırköy’den İncirli’ye kadar koşmuşum” diyordu. “Bayağı bayağı” koşmuş yani. Soluk soluğayken öylesine çıkmış o cümle ağzından: “Her şey çok güzel olacak, Ekrem Abi.” “Ekrem Abi”sine ulaşabilmek için o kadar koşan Berkay, ne […]

Berkay… Pırıl pırıl bir genç, geleceği memleketin!

Şu; “Her şey çok güzel olacak” diyen çocuk. İzlediniz mi o cümlenin ağzından nasıl çıktığını anlatışını.

“Bakırköy’den İncirli’ye kadar koşmuşum” diyordu. “Bayağı bayağı” koşmuş yani. Soluk soluğayken öylesine çıkmış o cümle ağzından: “Her şey çok güzel olacak, Ekrem Abi.”

“Ekrem Abi”sine ulaşabilmek için o kadar koşan Berkay, ne görmüş ki “Ekrem Abi”sinde? Onu da kendisi anlatıyor işte: Umut görmüş, çalışma görmüş. Uğraştığını görmüş “Ekrem Abi”nin.

“Çaba sarf ediyor, emek veriyor, sandıkların başından ayrılmıyor” diyordu, “Abi” kıldığı bir siyasiyi tarif ederken.

O çaba umut olmuş Berkay’a. Umudu inanca dönüşmüş. Şimdi, Bakırköy’den başladığı koşunun dönüştürüp değiştirdiği bir Berkay var. Durmaz artık, hep koşar.

O koşu, o çaba, önceleri eğitimini yurtdışında sürdürmeyi ve oralarda kalmayı düşünen Berkay’ı gitmekten vaz geçirmiş. Şimdi olduğu yerden, kendisi gibi hayallerini yurtdışına bağlayan gençlere gitmemelerini söylüyor. “Kalın değiştirelim” diyor özcesi. Bitmeyecek bir yolculuk bu…

Berkay’ı değiştirip dönüştüren Bakırköy’den başlayan o müthiş koşusu bence. “Ekrem Abi”ye ulaşmak için gösterdiği o muazzam çaba!

Bu memlekette her şey güzel olacaksa, koşturan ve çabalayan insanlar sayesinde olacak. Mücadele sayesinde.

Güzel olan mücadele aslında! Mücadelesi Berkay’ı güzelleştirdi ve memlekette her şey ancak yılmadan mücadele edersek güzelleşecek.

Mutluluk, güzellik varılacak bir yer değildir, yolculuğun kendisidir, denir ya. Bu söz bu haliyle Amerikalı yazar ve filozof Ralph Emma Emerson’a mı ait, bilemiyorum, ama “Hayat bir yolculuktur, varılacak yer değil” diyen odur. “Yolun götürdüğü yere değil, yol olmayan yere git ki arkanda bir iz bırakasın” diyen de o.

Ondan daha güzel Mevlana söylemiş bence; “Başarı bir seyahattir, hedef değil. Mutluluk, gidilen yolun üzerindedir, yolun sonunda değil.”

Yolculuk; azmin, çabanın, mücadelenin adıdır ve o yüzden hiç bitmemelidir. Çabalamak başarmaktan çok daha önde gelir, çünkü çabalamadan başarmak imkansızdır.

Haydi, konuyu İstanbul seçimine getirmeden bir de Selahaddin Eyyubi’yi konuşturalım. Rivayet edilir ki; Kudüs seferi öncesi atının başında zafer işareti gördüğünü söyleyen hocasına; “Ben zafer ile değil, sefer ile mükellefim” demiştir.

İstanbul seçimi artık İstanbul seçimi olmaktan iyice çıktı. Kendi yürüyüşlerine on yıllar önce başlayıp, daha da eskiden aslında, durmadan yola devam ederek, referandumla da memleketin parlamenter rejimini bir “tek adam yönetimi”ne dönüştürenler de seferlerine devam ediyorlar.

Arkalarında demokrasi adına kalan son kırıntıları da süpürerek yürüyorlar. Hukuk epeydir yoktu zaten, YSK kararıyla “sandık” da işlevsiz hale geldi. Sonunda bir duvar olan kapkara bir tünelde son sürat gidiyorlar, memleketi de peşlerinden sürükleyerek.

Şimdi İstanbul seçimi, sadece İstanbul’un seçimi olmaktan çıkıp bu amok koşusunu ve koşucularını durdurma mücadelesine dönüştü.

Her şeyin güzel olması için her birimizin Berkay’ın Bakırköy’den İncirli’ye koşusunun temposuna ayak uydurması şart. Şimdi, ister İstanbul’da yaşayalım ister bir başka yerinde memleketin, hepimiz seferden sorumluyuz!

Bu ülkenin bütün insanlarının; iş ve aş sahibi, eşit ve özgür vatandaşlar olarak bir arada yaşadığı, memleketin kaderine bir tek adamın değil ortak iradenin hükmettiği bir hedefe giden yolun yolcuları olma zamanı şimdi.

Yeter ki, böylesi bir yolun yorulmaz yolcuları olalım; çabalarımızla hem değişecek hem değiştireceğiz ve ancak o zaman “her şey güzel olacak”.

İstanbul’da ve her yerde!