Ha F Tipi, ha A Tipi medya: 2011- Gazetecilikten tutuklanmadılar 2017- Bunun neresi gazetecilik

Türkiye’de hiçbir şey değişmiyor. Ne işlenen suçların türü ne de yöntemi… İcraatların kendisi değil, aktörlerin ismi değişiyor sadece.

Cumhuriyet gazetesine yönelik dört koldan süren kumpasları izlerken, eski ortakların “beraber yürürken” tutturdukları yöntemlerin aynılarına tanık oluyoruz. Özellikle medya alanında... “Pardon, kandırıldık” diyerek F tipi kumpas yıllarında ellerine bulaşan kandan kurtulacağını sananlar, yeni kumpaslarda eski ortaklarının yöntemlerine sarılıyorlar. Artık “yancı” değil, itibar suikastlarının asıl faili olmanın gururuyla...

Ha Samanyolu, ha Sabah
Malum, bir hafta süren Cumhuriyet duruşmalarında önceki gün ara karar verildi. Yargı, 4 meslektaşımızı rehin tutmaya karar verdi. Sabah gazetesi, mahkemede okunan mütalaada yer almayan, Hakan Kara’nın salıverilme talebinin yer aldığı belgeyi yayımladı. Ve mahkeme, Kara’yı tahliye etti. Skandal üzerine, apar topar Sabah’ın internet sitesinden kaldırıldı o belge.
Mahkeme salonunda okunmadan Sabah’ın eline geçen mütalaa size bir şey hatırlatıyor mu? F tipi kumpasların en büyüklerinden biri olan OdaTV davasında, mahkemenin kararını açıklamasından 21 dakika önce kararı Samanyolu TV’den duymamış mıydık hepimiz? Yıllar önceki OdaTV kumpasında Ahmet Şık yine tutukluydu, bugün mahkemede okunmayan belge skandalında yine tutuklu. Dün FETÖ’cülerin rehin aldığı arkadaşımızı, bugün FETÖ’cülükten yargılıyorlar.

Ha Taraf, ha Star
Başlıkta dedim ya, ha F Tipi medya, ha A Tipi... Ergenekon-Balyoz sürecinde, F tipi polis-yargının değirmenine su taşıyan, yetmeyince “bavullarla belge taşıyan” Taraf’ın rezil manşetini hatırlarsınız. Ahmet Şık’ların tutuklanmasını, basın tarihinin en utanç verici manşetlerinden biriyle savunuyorlardı: “Gazetecilikten tutuklanmadılar.”

Fethullah Gülen’e geçmiş olsun telefonu açan, Pensilvanya’da namaz arkadaşlığı yapan, hatta ilanla teşekkür alan Nuh Albayrak’ın başında olduğu Star, dün ne yaptı? Atanamamış tetikçinin imzasıyla, Cumhuriyet’in haberlerini alt alta koyup “Bunun neresi gazetecilik” manşeti attı. Akılları sıra, devam eden tutuklamalara meşruiyet sağlayacaklar.
Rezil manşet, “Cumhuriyet’in 2013 yılından bu yana yayın politikasının değişmesi” iddiası üzerine kuruluydu. Önceki gün serbest kalan Cumhuriyet’in avukatı Bülent Utku’nun, aynı şeyi iddianameye geçirerek hesap sormak isteyen savcıya verdiği yanıtla bitirelim yazıyı:

“Sana ne!”

NOT: Taraf’ın 7 Mart 2011 tarihli 1. sayfasını incelerken göze çarpan iki imza, fırıldaklığın kitabını yazacak cinsten. Zekeriya Öz ağzıyla yazılan “Gazetecilikten tutuklanmadılar” manşetinin yanında köşe yazısı anonslanan Markar Esayan, o dönem Taraf’ın Yayın Koordinatörü. Yani gazetenin iki numarası. Aynı rezil manşetin üstünde “özel haber”i yayımlanan kişi ise Kurtuluş Tayiz. İkisi de bugünlerde iktidarın borazanı Akşam’daki köşelerinde FETÖ savarlık yapıyor.

***

Adalet’in kapısını neden çalmadılar?

ha-f-tipi-ha-a-tipi-medya-2011-gazetecilikten-tutuklanmadilar-2017-bunun-neresi-gazetecilik-327820-1.
Dünkü malum medyanın en kıymetli haberlerinden biri, “Evet çıkarsa önümüz otoban gibi açılacak” diyen AKP MKYK Üyesi patronlarının Ankara turuydu. Ethem Sancak, sahibi olduğu gazetelerin bildirdiğine göre, kabine revizyonuyla koltuklarına yeni oturan bakanlara “hayırlı olsun” ziyaretinde bulunmuştu.

Haberde “ESMEDYA Yönetim Kurulu Başkanı” olarak anılan Sancak’ın ziyaretleri “samimi bir ortamda gerçekleşmiş.”
Fotoğraflardan da anladığımız üzere Sancak’a ziyaretleri sırasında, kardeşi Murat Sancak da eşlik etmiş. Hani, kendi gazetelerinin “basın özgürlüğüne darbe” diyerek duyurduğu “suikast girişimi”nden ucuz kurtulan kardeşten söz ediyorum. Suikast girişiminden sonra “Star Medya Yönetim Kurulu Başkanlığı” görevini bırakan kardeşten..

Yalnız merak ettiğim bir şey var… Ankara’ya gitmişken, sahibi değişen Adalet Bakanlığı’nı niye ziyaret etmediler? Yeni Bakan Abdülhamit Gül’e neden “hayırlı olsun” demediler. Hem belki o görüşme de “samimi bir ortamda” gerçekleşirdi, bir türlü sonuçlanmayan suikast girişimi davası hatırlatılabilirdi… Ankara’da “kartlar yeniden dağıtılırken” iyi bir fırsat olabilirdi. Malum, kendi yazarları patronlarına saldırıyı unuttu, biz peşini bırakmayalım bari.

***

Çarpılmayın sakın

ha-f-tipi-ha-a-tipi-medya-2011-gazetecilikten-tutuklanmadilar-2017-bunun-neresi-gazetecilik-327821-1.

Sabah-akşam “yerli ve milli” propagandası yapan devlet ricalinin Mercedes aşkı da, gıcır gıcır milyonluk araçlara binmek için kullandığı bahanelerin de aynı olması ilginç değil mi?

Açayım… Meclis Başkanı İsmail Kahraman, piyasa değeri olan 5 milyonluk yeni araç siparişini şu sözlerle savunmuş:

“2012 tarihli Mercedes makam aracımız iyice ‘beni bırak’ dedi. Tamircinin adresini almış, hep orada... Git gel, git gel… Yeni araba lazım…”

Yani 5 yaşındaki bir Mercedes’in artık çalışamaz hale geldiğini iddia ediyor.

Bu ara “topal ördek” gibi gezen Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez de, 2014 yılı fiyatlarıyla 1 milyon TL’ye Mercedes satın almayı şöyle gerekçelendirmişti:

“2006’dan bu yana yenilenmedi. Eski araç arıza vererek hizmette aksamalara neden oluyordu.”

8 yaşındaki bir Mercedes’ten söz ediyordu Diyanet’in Başkanı.

On yıllarca yollarda kalan, milyon kilometreyi deviren bir araçtan söz ediyoruz. Sanayideki bir ustaya, üç-beş yıllık Mercedes’in pert olduğunu söylerseniz, İngiliz anahtarıyla kovalar sizi.

Sevgili protokol üyeleri… “Ölçü”süz harcamalara bahane bulurken, gerçeklerden uzaklaşmıyor musunuz? Tereciye tere satmayalım ama Mü’min Suresi’nin 28. ayetini hatırlatmış olalım:

“Çünkü Allah, ölçüyü taşıran ve çok yalan söyleyeni hidayete erdirmez. (…) Azâbın bir kısmı sizi çarpar.”

Uyarmadı demeyin.

***

Gökdelende oturan köşe yazarı soruyor

Dolu yağışıyla kabus yaşayan İstanbul ile ilgili herkes meşrebince bir şeyler karalamış. İstanbul’daki çevre cinayetlerine dikkat çekenler, kentin ranta kurban edilmesini yazanlar... Aslen betona tapan, ama gündem nedeniyle çevre hassasiyetleri tavan yapan köşe yazarları özellikle dikkatimi çekti. En çarpıcı çıkış, Levent’te bir gökdelendeki rezidansında yaşayan köşe yazarından gelmişti: “Levent’ten Bahçeşehir’e... O gökdelenlere kim izin veriyor?”

Güzel soru... Keşke gökdelendeki rezidansında sık sık konuk ettiği Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a sorsa bu soruyu..

***

Cive Pakistan!

ha-f-tipi-ha-a-tipi-medya-2011-gazetecilikten-tutuklanmadilar-2017-bunun-neresi-gazetecilik-327822-1.

Yolsuzluklar, Pakistan Başbakanı Navaz Şerif’in başını yemiş. Mahkeme görevden alma kararı verince, istifa etmek zorunda kalmış özetle.

Sabah gazetesi ile Diriliş Postası’nın pişti manşetlerine göre ise Navaz Şerif “Pakistan’da FETÖ usulü darbe” ile koltuğundan olmuş.

Yandaşlar dahil okuduğum haberlerde yer alan detaylar şunlar: “Başbakan, Navaz Şerif, Panama Belgeleri, çocukları, beyan edilmemiş off-shore hesaplarıyla Avrupa’da edinilen mülkler...”

Mesele Pakistan’da olunca bu detayları paylaşmakta mahsur görmemiş malum gazeteler. Demek ki içinde Pakistan ya da Navaz Şerif geçince haber yapılabiliyor Panama Belgeleri.

İyi de yukarıdaki haber detaylarından Pakistan yerine Türkiye’yi, Navaz Şerif çıkarıp Binali Yıldırım’ı koyun. Aynısını ortaya çıkmamış mıydı Panama Belgeleri? Yıldırım’ın çocuklarının off-shore servetiyle alınan 11 gemisi, Hollanda’da 7 gayrimenkulü belgelenmemiş miydi?