Ha TÜBİTAK ha İsmailağa Cemaati
Odatv Davası’nda savunma yapan Yalçın Küçük TÜBİTAK raporunu eleştirdi “Sizin bu CD’leri, videoları gönderdiğiniz...
Odatv Davası’nda savunma yapan Yalçın Küçük TÜBİTAK raporunu eleştirdi “Sizin bu CD’leri, videoları gönderdiğiniz yerin bilimle alakası yok. Oradan gelecek bir rapor, İsmailağa Cemaati’nden gelecek rapor kadar bilimsel”
SEVGİM DENİZALTI
5’i tutuklu 14 sanığın yargılandığı Odatv davasının 13’üncü duruşması dün Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’nda yapıldı. 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya duruşmaya, tutuklu sanıklar eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, gazeteciler Soner Yalçın, Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan ile Yalçın Küçük katıldı.
Tutuksuz yargılanan Nedim Şener, Ahmet Şık, Muhammet Sait Çakır, İklim Ayfer Kaleli, Ahmet Mümtaz İdil, Şükrü Doğan Yurdakul, Müyesser Yıldız ile Coşkun Musluk da duruşmada hazır bulundu.Duruşmayı yabancı basın temsilcileri, gazeteciler, yazarlar, sanatçılar ve CHP’li milletvekilleri de izledi. Duruşma, kimlik tespitinin ardından TÜBİTAK raporu hakkında savunmanın beyanlarının alınmasıyla başladı.
"SUÇSUZUZ, BİZE SUÇ BULUN!"
İlk sözü alan tutuklu yazar Yalçın Küçük, mahkemelerle henüz çocuk yaşta tanıştığını belirterek “Yatmadığım cezaevi kalmadı” dedi. 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde de yargılandığını belirten Küçük, “ Suçsuz insanları yargılıyorsunuz. Sadece burası değil, 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bir arkadaşımız 3 buçuk yıl boyunca ‘bana suçumu söyleyin’ dedi, mahkeme suçu bulamadı. Suçsuzuz, bize suç bulun, cezamızı kesin!” diye konuştu.
"TÜBİTAK’IN BİLİMLE ALAKASI YOK"
Savunmasında TÜBİTAK raporuna değinen Küçük, “Sizin bu cd’leri, videoları gönderdiğiniz yerin bilimle alakası yoktur. Oradan gelecek bir raporun İsmailağa Cemaati’nden gelecek bir rapordan daha bilimsel bir tarafı yoktur. Her doğrunun üstü örtülmüş” dedi. Müyesser Yıldız’ın TÜBİTAK raporu gelmeden serbest bırakıldığına da dikkat çeken Küçük, şöyle konuştu: “Bu çok değer verdiğiniz rapora bakmadan Müyesser hanımı çıkardınız. Ama sizin o çok yüksek tuttuğunuz TÜBİTAK, sizi mahcup edecek bir rapor verdi. Sizin yerinizde olsam çok üzülürdüm. Rapor teknik dil kullandığı için bazı bölümlerde meramını karmaşık bir dille ifade ediyordu, ama bilgisayarlara belgelerin virüsle gönderildiğini söylüyordu. Bazı cümleleri cımbızlamak yerine genel manada ne demek istediğine hukuken bakmak gerekiyordu. Ancak mahkeme raporda, virüs iddiasının doğrulanmadığı görüşünü bildirdi.”
'HER ŞEYİ BEN YÖNETİYORUM!'
Küçük, şunları söyledi: “Ergenekon’u ben yönetiyorum, PKK’yı ben yönetiyorum, Odatv’yi ben yönetiyorum, her şeyi ben yönetiyorum! Gerçekçi olalım. Hiçbirini birbirinden ayırmıyorum, ama iki dava var ki, bunlar dava değil. Biri odatv davası, öbürü andıç davası. Bu ülke için yazıktır.” Bu iddianamenin savcı tarafından yazılmadığını belirten Küçük, “Polis yazdı bunları” dedi.
Küçük, şöyle devam etti: “Bu iddianamede benim PKK’yı ve Öcalan’ı yönettiğim söyleniyor. Bunu ciddiye alamazsınız. İnterneti biraz karıştırırsanız, Yalçın Küçük’ün Erdoğan’ın hocalarından biri olduğunu görürsünüz. Ben herkesin hocasıyım, Türk kavminin ilk öğretmeniyim, her şeyi benden öğrenirsiniz. Beni çıkartın bu toplumdan, bir tek yeni düşünce, tartışma kalmaz.”
Gazetecilerden kalemli protesto
Duruşma öncesi Adliye önünde bir araya gelen gazeteciler, yazarlar, meslek örgütleri temsilcileri, milletvekilleri ve sanatçılar, kalemlerini yere bırakarak gazetecilerin tutuklu olmasını protesto etti. Aralarında CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, CHP Milletvekilleri Haluk Eyidoğan, Kadir Gökmen Öğüt, Oktay Ekşi, Aykut Aydoğdu, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Ercan İpekçi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto, Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ) Başkanı Arne Köning, sanatçılar Orhan Alkaya, Tarık Akan, gazeteciler Uğur Dündar, Ahmet Hakan, Ayşenur Arslan, Ferai Tunç’un da bulunduğu çok sayıda kişi, Çağlayan Adliyesi önünde bir araya geldi.
Gazetecilerin tutuklanmasının Türkiye için bir utanç tablosu olduğunu belirten TGS Genel Başkanı İpekçi, sadece Odatv davasında yargılananların değil, cezaevindeki tüm gazetecilerin serbest bırakılmasını, bu utanç tablosunun ortadan kaldırılmasını istediklerini söyledi. Eylemde söz alan Ayşenur Arslan ise şunları kaydetti: “Biz mesleğimize, gazeteciliğe sahip çıkmak için buradayız. Tüm arkadaşlarımızın serbest bırakılmasını istiyoruz.”
'Yalnız gazeteciler değil,
gazetecilik de tutuklu'
Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP), adliye önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi. GÖP Dönem Başkanı Kadri Gürsel, yaptığı açıklamada, Türkiye’de sadece gazetecilerin değil, gazetecilik mesleğinin de zincire vurulmuş olduğunu dile getirdi. Bu davanın Türkiye’de basının susturulma sürecinin bir adımı olduğunu vurgulayan Gürsel, “Cezaevindeki gazeteciler derhal serbest bırakılmalıdır. Düşünce, ifade ve basın özgürlüğünü güvence altına alan yasal değişiklikler, artık daha fazla vakit kaybedilmeden gerçekleşmelidir. Türkiye, sadece gazeteciler değil, gazetecilik mesleği zincire vurulmuş, demokrasisinin nefes borusu tıkanmış ülke olmaktan kurtulmalıdır” diye konuştu.
Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ) Başkanı Arne Köning ise Türkiye mahkemelerinde maalesef her zaman üzücü olaylar nedeniyle bir araya geliyoruz.Türkiye’deki bu durumun değişmesi için elimizden geleni yapacağız” dedi.