AKP’ye itiraz edersen terörist, bunu sokakta ifade edersen aşırı terörist, Erdoğan’ı eleştirirsen de vatan hainisin. Ülkenin geleceğine dair alınan siyasal ve ekonomik kararlar da bunların kelime dağarcığıyla sınırlı kalıyor.

Haber Analiz: Gerçeği karart yurttaşı kapat

Erdoğan literatüre yeni bir deyim kattı: Aşırı terörist. Tam olarak ne dediğini anlamasak da bu sözcüğü 1 Mayıs günü sokakta eylem yapanlarla ilgili kullandığı için ancak bir çıkarımda bulunabiliyoruz. Anladığımız kadarı ile “aşırı terörist” fikrini düşünme ve konuşma sınırını aşıp eyleme geçirmeye kalkanlara deniyor. Bu durumda evde ya da işyerinde sadece terörist olanlar sokağa çıktıklarında aşırı terörist oluyorlar. Doğal olarak Erdoğan ve Soylu’ya göre ülkenin çok önemli bölümü –biz de dahil- terörist ve aşırı terörist arasında gidip gelen bir hayatı yaşıyor.

Başka bir dönemde ve koşulda bir siyasetçinin bu tür kavramlar kullanması eğlenceli olur hatta mizah dergilerine iyi de malzeme vermiş olurdu . Ama bu saçma değerlendirmelere göre hareket eden kolluk ve yargı olunca işin mahiyeti değişiyor. Çünkü ülkenin iklimini ve muhalefet edenlerin başına gelecekleri bu demeçler belirliyor. Tıpkı İkizdere’de vadisini korumaya çalışan köylülerin başına gelenler gibi.

SOYLU’NUN ÖZEL HAYATI VE DİZLE BOĞAZA BASMA

Kolluk kuvvetlerinin müdahaleleriyle ilgili çekim yapılması ve bu çekimlerin yayınlanması İçişleri Bakanlığı’nın bir genelgesiyle yasaklandı. Tıpkı kapanma döneminde alkol satışının yasaklanması gibi. Artık Meclis’i çalıştırıp yasa çıkarma zahmetine bile katlanmadan her şeyi genelgeyle çözüyorlar. Oysa geneli kapsayacak hak sınırlamalarına dair kararların yasayla alınması gerektiğine dair anayasa hükmü çok açık. Bunu Soylu bile biliyordur.
Bakan Soylu’nun bu genelgenin gerekçesini izah ederken çekimleri “özel hayata müdahale” olarak değerlendirdiğini anladık. Yani herhangi bir eyleme katılanı yere yatırıp boğazını dizle bastırmak, köylülerin üzerine doğru toprak dökmek kolluğun özel hayatının parçası haline gelmiş ve doğal olarak özel hayatın mahremiyetinin ifşa edilmemesi gerekiyor. Yasalara ve anayasaya aykırı olan emir kulu haline getirilmiş kolluk kuvvetleri ve mahkemeler tarafından uygulanacak bu genelgenin ilk provası 1 Mayıs günü gerçekleşti. Benzer uygulamalar yayılıp devam edecek.

Dünyanın en saçma tam kapanma uygulaması Türkiye’de yaşanıyor. Neredeyse halk için hiçbir önlem düşünülmemiş. Sadece destek paketi değil sorun. Hayatı kolaylaştıracak, yurttaşı rahat ettirecek hiçbir önlem yok pakette. Baharın ilk günlerinde halk evine kilitlendi. Anlaşılan o ki AKP bu kapanmayı da fırsata çevirecek. Halk evlerinden çıkamazken yapamadığı her şeyi hayata geçirmeye çalışacak. Tıpkı İkizdere’de olduğu gibi. Halkı evine kilitleyip dışarıya adım atana ceza kesen, gözaltına alan kolluk kuvvetleri Cengiz’e tam destek veriyor. Benzer hamlelerin ülkenin başka birçok noktasında yapıldığına dair haberler gelmeye başladı bile. Tabi deneyecekleri bir başka yöntem de yeni genelgeler.

AKP sıkışmışlığı ve çaresizliğin görünmemesi için ülkeyi karanlığa gömmeye karar vermiş durumda. Her şeye karartma uygulanmaya çalışılıyor. Pislikleri altına süpürecekleri büyüklükte bir halı yok. Ellerindeki medyayı kendileri bile okumuyor, izlemiyor. Tek açıyla çekilen amatör videolar bile onların milyon dolarlık prodüksiyonlarından çok daha etkili sonuçlar üretiyor. Yalan, demagoji ve baskı siyaseti ellerindeki tek araç. Ama bu üç başlığı sürekli kullananlar çok hızla yıpranıyor. O yüzden önümüzdeki dönem AKP’nin daha çok kullan-at isme ihtiyacı olacaktır. Bakanların daha biz adını öğrenmeden değişmesi sürpriz olmayacak.

***

Bir haftada on yıllık çuvallama yaşadılar

1. Biden ve soykırım meselesi: 23 Nisan günü Biden-Erdoğan görüşmesi arkasından gelen Soykırım açıklaması ve Erdoğan’ın korkudan içine doğru konuşan hali. İç politikada günlerce gündemde tutması beklenen bir konuyu geçiştirmesi iktidarın ne kadar zorda olduğunu da gösteriyor. Erdoğan, tüm umudunu haziran ayında Biden’la çekilecek bir kare fotoğrafa bağlamış durumda

2. Tam kapanma dedikleri: AKP iktidarı rezil oldu, milyonlarca yurttaş da mağdur. Saray’ın tam kapanmayı istemediği biliniyordu. Ankara’dan gelen bilgilere göre bu kararın çıkmasında Turizm Bakanı ile Sağlık Bakanı’nın özel bir çabası var. Ama beklenen bir karar olmadığı için ve artık kasada tek kuruş kalmadığından halk yararına hiçbir düzenleme de yapılmadı.

3. Aşı gelecek mi gelmeyecek mi?: Aşı meselesi ise bir başka fiyasko. Bakan ayrı konuştu Cumhurbaşkanı ayrı. Ama ortada bir gerçek var ki sadece 6 milyon doz aşı mevcut ve bu ilk dozunu olup ikincisini bekleyenlere bile yetmiyor.

4. Pekcan’ın gölgesinde iç kavga: Eski Ticaret Bakanı Pekcan’la ilgili geçen hafta da bir dizi yeni bilgi ulaştı. Atamalarda yapılan usulsüzlüklerden tutun da lojman tadilatına harcanan 380 bin liraya kadar. Hem yeni bakanın Albayrak’a yakınlığı hem de Pekcan’a dair AKP içinden eleştiriler gelmesi parti içerisindeki klikleri bir kez daha açığa çıkardı. Anlaşılan o ki Soylu bir gol daha yedi.

5. Çifte standartta zirve: Halk evde kapalı. Bir tek Cumhurbaşkanı, bakanlar, milletvekilleri, vali ve kaymakamların katıldıkları maçlara, dini törenlere ve cenazelere dair düzenleme yok. Kendi koydukları kuralları neredeyse aynı gün kendileri çiğniyor.