Google Play Store
App Store

Bahar Aksu’nun katledilmesinin ardından Sabah Gazetesi’nin yaşananları “Direnmesi sonucu öldürüldü” şeklinde vermesi tepki çekti. İnceoğlu, “Medyanın sistematik eşitsizliği açığa çıkaran sorumlu bir dil kullanması gerek” dedi.

Haber dili şiddeti üretmemeli
Fotoğraf: Depo Photos

Ebrar ÖZDEMİR

İstanbul Şişli’de sabah işe gitmek üzere evinden çıkan 34 yaşındaki Bahar Aksu, eskiden evli olduğu erkek Rüstem Elibol ve 3 erkek tarafından zorla kaçırılmak istendi ardından ateşli silahla katledildi. Elibol ve 3 erkek tutuklandı. Yandaş Sabah Gazetesi, bu kadın cinayeti haberini  şu ifadelerle paylaştı: “Direnmesi sonucu öldürüldü.” Bir habercilik tercihi olarak bu cümlenin kadın cinayetlerine dair kültürel kodları ne şekilde yeniden ürettiğine dair Prof. Dr. Yasemin Giritli İnceoğlu ile konuştuk.

İnceoğlu, “Bu tür başlıklar, failin eylemini gerekçelendirme riski taşır. Mağdurun ölümünü ‘direnme’ eylemine bağlayarak suçun sorumluluğunu failden uzaklaştırır, kadının davranışına yükler. Topluma ‘Direnmeseydi belki hayatta kalırdı’ gibi tehlikeli mesajlar verip şiddeti gerekçelendirme riskini taşır” dedi.

MEDYA SORUMLU

“Bahar Aksu, yalnızca eski eşini istemediği, onsuz kendi hayatını kurmak istediği için öldürüldü. Bu, Türkiye’de sistematikleşen erkek şiddetinin bir tezahürüdür.” diye ekleyen İnceoğlu, medyanın bu tür haberlerde sistematik cinsiyet eşitsizliğini açığa çıkaran net ve sorumlu bir dil kullanması gerektiğini vurguluyor. “Kadının ‘hayır’ deme hakkına kurşunla karşılık verdi” ya da “Şiddete karşı koyan kadın, eski eşi tarafından katledildi” gibi başlıklar, gerçeği yansıtırken şiddetin yapısal boyutunun da üzerinde durur. Çünkü haber metinleri salt bilgilendirme araçları değildir, toplumsal olguların nasıl algılandığını ve yorumlandığını da biçimlendirirler.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun 2024 Aylık Veri Raporları’na göre, yıl boyunca işlenen kadın cinayetlerinin büyük bir kısmında faillerin, cinayet öncesinde tehdit, baskı ve kontrol davranışlarında bulunduğu kaydedildi. Ancak yandaş medya, bu olayları “kıskançlık krizi” ya da “aile içi tartışma” gibi nedenlerle sözde açıklayarak sistematik şiddeti görünmez kılıyor.

Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği’nin hak odaklı habercilik kılavuzu da benzer şekilde uyarıyor: “Mağdurun eylemlerini değil, failin sorumluluğunu merkeze alın. Dildeki özensizlik, şiddetin yeniden üretilmesine katkı sağlar.” Sabah Gazetesi’nin haberi, yalnızca etik dışı bir örnek değil, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini pekiştiren bir sorunun parçası.

∗∗∗

FAİLLER TUTUKLANDI

İstanbul Şişli’de sokak ortasında öldürülen Bahar Aksu cinayetinin soruşturması tamamlandı. Aksu’yu katleden boşandığı erkek Rüstem Elibol ve işbirlikçileri adliyeye sevk edildi.

Rüstem Elibol ve üç suç ortağı Gayrettepe Asayiş Şube Müdürlüğü’ndeki işlemlerin ardından Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne sevk edildi. Mahkeme, dört kişinin tutuklanmasına karar verdi.

∗∗∗

SORUMLULUĞA DAVET

BirGün çalışanı kadınlar sosyal medya hesaplarından çocuk ve kadın haberciliğindeki "haber dilinin" değişmesi gerektiğini vurgulayan bir çağrı yayınladı. Yapılan çağrı birçok gazeteci ve kadın örgütü tarafından dastek gördü. Yapılan çağrıda şu ifadeler kullanıldı:

Kadın ve çocuk haberciliğini önemseyen gazeteciler olarak kamuoyuna yansıyan çocuk istismarı haberlerinin sunum biçimlerinden derin bir rahatsızlık duyuyoruz. Çocukların maruz bırakıldığı ağır travmaların neredeyse pornografik detaylara indirgenerek sunulduğunu öfkeyle gözlemliyoruz. Bu tarz ne kamusal faydaya ne habercilik etiğine ne de hukukun korumaya çalıştığı çocuğun üstün yararı ilkesine hizmet etmektedir.

Bir haber metni, sadece bilgi vermek için değil toplumu dönüştürmek, adaletin sesini büyütmek ve özellikle kırılgan grupları görünür kılmak için de vardır. Ancak istismar vakalarında kullanılan teşhirci dil, çocukların bir kez daha istismar edilmesine yol açmakta, onların mahremiyetini yok saymakta ve travmalarını yeniden üretmektedir.

Hatırlatmak isteriz ki:

• Bir çocuğun yaşadığı istismarın her detayını aktarmak adalet arayışı değil teşhirdir.

• Çocuğun kimliğini açık etmeyecek önlemler alınsa dahi betimlemeler yoluyla mahremiyetin ihlali yeni bir şiddet biçimidir.

• İnternet çağında silinmeyen dijital ayak izi, çocukların ileri yaşlarda yaşadığı travmaları tekrar yaşamasına yol açar.

• Habercilik, reyting ya da tıklanma uğruna şiddeti yeniden dolaşıma sokma hakkı vermez.

• Çocuğun üstün yararı, tüm gazetecilik ilkelerinin üzerinde yer alır.

Sizden bu nedenle açıkça talep ediyoruz:

• Çocuk istismarı haberlerini yazarken etik kuralları ve çocuk hakları perspektifini gözeten bir dil kullanın.

• Mağdurun değil faillerin teşhir edildiği bir habercilik anlayışını benimseyin.

• Uzman görüşlerine başvurarak çocuk psikolojisine zarar vermeyecek haber formatları geliştirin.

Biz bu çağrıyı; çocukları korumak, kamuoyunu çocuk hakları konusunda daha duyarlı hale getirmek ve gazeteciliğin sorumluluğunu hatırlatmak için yapıyoruz. Sessiz kalmak suça ortak olmaktır.

Çocuğun üstün yararı, hepimizin ortak sorumluluğudur. Gazetecilik bu sorumluluğu taşımaya mecburdur. Sizi sorumluluğa ve dönüşüme davet ediyoruz.

Fotoğraf: csgorselarsiv / Şehlem Kaçar