"İstiklal Harbi devam ederken bazı gece

ANI: MÜBADELENİN 84. YILINDA SON TANIKLARDAN 100 YAŞINDAKİ FARUK OZVARDAR ANLATIYOR (2) 'Haberi Boymitsa'da duyduk'

Bu röportaj işte o milyonlardan birinin, yüz yaşındaki birinci kuşak Selanik mübadili Faruk Özvardar'ın "orada" ve "burada" yaşadıklarıyla, 58 yıl aradan sonra gittiği Selanik'te yaşadıklarını anlatır.Birinci Cihan Harbi'ni ve Çanakkale Harbi'ni de hatırlıyorum. Harp başlayınca Selanik'e İtalyan, İngiliz, Fransız, Anzak, Tunus ve Cezayir askerleri geldi. Hepsinin giyimi ayrıydı.

Çanakkale Harbi sırasında Selanik'e yaralı askerler gelirdi. Allatini Köşkü hastane olmuştu. Hastaneye sadece yabancı askerler gönderiliyordu tedaviye. Bir ara hükümet Türk gençlerini askere aldı ama geri hizmetlerde görevlendirdi. Bir gün, Selanik'e esir Türk askerleri gelmiş diye duyduk. Askerler Selanik dışında Karaburun'da bir depoda tutuluyordu. Bir arkadaşımla gittim Karaburun'a. Bahçede gezinen iki kişi gördük. El ettik, geldiler. Yanımızda getirdiğimiz sigaraları verdik. Biri Üsküdarlı, biri de Selanikliymiş. Selanikli olanın kale kahvelerinde amcası varmış. Adamı bulduk ve yeğeniyle görüştürdük."

Boymitsa'daki arazilerine darı ve tütün eken, dut bahçelerinde kukul (ipekböceği) yetiştiren, bir babanın oğlu alan Faruk Özvardar baba mesleğini seçmemiş. Onun mesleği berberlik

Mahalle mektebini bitirdikten sonra Selanik'te berber Kana-ki'nin yanında mesleğe başlayan Özvardar, "Kanaki Usta'nın dükkânı Frenk Mahallesi'ndeydi. Onun yanında Tekirdağ'a gelene dek çalıştım. Kalfa oldum. Ustam çok güzel peruk ve takma sakal yapardı. Peruk ve sakalı Rumlar ilkbahardaki karnavalda takardı" diye konuştu.

SELANİK'TE HAYAT
Zaman zaman Selanik'in günlük hayatına karışan, hatta eğlence yerlerine de giden Faruk Özvardar, kentin nüfusun çoğunluğunun Yahudilerin oluşturduğunu, ardından Türklerin geldiğini söyledi.

Kentin ticaret hayatının Yahudilerin elinde olduğunu belirten Özvardar o dönemden Herera ve Orisdibak mağazalarıyla Türklerden Dilberzadeler'in büyük mağazalarını hatırlıyor. Kentteki tek tük Ermeni'nin Tekirdağ'dan geldiklerini söyleyen Faruk Bey kentle ilgili olarak şu bilgileri verdi:

"Mezarlığımız Yenikapı'da büyük bir mezarlıktı. Yan tarafında Mevlevi tekkesi vardı.

Büyük bir hastane vardı Selanik'te. Hamidiye Hastanesi. Ana cadde üzerinde Hamza Bey Camii, Yalılar semtinde Sineme Pat-he'nin arkasında Yeni Cami, Burmalı Cami, hükümetin yanında Saatli Cami vardı. Hamza Bey Camii'ne babamla Cuma Nama-zı'na giderdik. Şehir merkezinde Musababa'da düğün yapılırdı. Deniz kenarındaki Beşçınar da bir eğlence yeriydi."

Faruk Özvardar'ın hayatının önemli anlarından biri de kayınvalidesi Kâmile Hanım'ın düğününü hatırlaması.

Kısmet.

Hayat sürprizlerle dolu.

Faruk Bey anlatıyor: "Boymitsa'da Mollaömer'in oğlu Ahmet Efendi evleniyormuş diye duyduk. Pramatarlar'dan Kâmile Hanım'ı alıyormuş. Hem düğününe, hem de annemle evlerine tebrike gittim. Tebrike gittiğimde bahçede oynarken düştüm burnum yaralandı ve kanadı. Kâmile Hanım tedavi etti burnumu. Nereden nereye? Yıllar sonra kızı Fatma'yla evlendim.

1917 YANGINI
Selanik, bugüne dek büyük yangınlar geçirmiş. Bu yangınlardan biri de 18-20 Ağustos 1917'deki yangın.

Faruk Özvardar 120 hektar alanın yandığı, yaklaşık 70 bin kişinin evsiz kaldığı o yangını şöyle anlattı: "Üç gün süren yangın, Yılan Mermer derler bir sütun vardı, onun civarında başladı, hızla yayıldı. Yangın sonra hükümete binasına ve Saatli Cami'ye sıçradı, Feyziye Mektebi'nin altından Akçe Mescit'e kadar yayıldı. Kiliseler, camiler yandı. Akçe Mes-cit'teki evimiz de yandı. Yeni taşınmıştık. Sonra kayınvalidemin evine kiracı olarak oturduk. Şehrin neredeyse yarısı kül oldu. Yangını İtalyan ve Fransız askerleri söndürmeye çalıştı tulumbalarla. Yangın Selanik'in ticari hayatın etkiledi. Yangından sonra hastalıklar başladı. Çok ölen oldu hastalıklar yüzünden. Ben de trahom hastalığına yakaladım. O zamanın meşhur doktoru Ne-delko'ya gittik babamla. Doktor babama gözlerime siyah tülbent bağlamamızı ve deniz suyuyla pansuman yapmamızı söyledi. Ben bunu duyunca, bir arkadaşımla Hamdi Bey Köprüsü'nün yanından kış günü denize girdim. Çıktıktan sonra bir testi deniz suyu aldım. Tramvayla eve dönerken kar yağmaya başlamıştı."

MÜBADELE BAŞLIYOR
Yıl 1923. O yılın 30 Ocak'ında Lozan'da, TBMM Hükümetiyle Yunanistan Hükümeti arasında imzalanan Yunan ve Türk Ahalinin Mübadelesine İlişkin Sözleşme ve Protokole göre yüz binlerce kişi Yunanistan'dan Türkiye'ye geldi.

O yüz binler arasında Faruk Özvardar da vardı anne, babası ve kız kardeşi Fatma'yla.

Özvardar o günleri de şöyle anlattı: "Biz Selanik'te 12 yıl Yunan yönetimi altında yaşadık ama doğrusunu söylemek gerekirse pek baskı görmedik. Yalnız Türkiye'de İstiklal Harbi devam ederken bazı geceler aniden kiliselerin çanları çalmaya başlar, Rumlar 'Kemal'i yakaladık, Kemal yakalandı...' diye bağırırlardı. Sabah olunca yalan anlaşılırdı, Rumlar sus pus olurdu. Mübadele olacağı haberini Boymitsa'da duyduk. Haber geldikten altı ay sonra yola çıktık. Boymitsa'dan ayrılmadan önce herkes malını mülkünü önce muhtara, sonra da Selanik'te Türk ve Yunanlılardan kurulu iskân heyetine yazdırdı. İskân heyetinden aldığımız belgelerle bize Tekirdağ'dan ev ve arazi verdiler. Biz ayrılmadan önce Selanik'e İzmir, Manisa ve Karadeniz'den Rumlar geldi. Karadeniz'den gelenlerin konuştuğu dili anlayamazdık. Onlar başka bir dil konuşuyordu. Bir, 1,5 sene beraber oturduk. Yola çıkacağımız tarih belli olunca bir iki günde eşyalarımızı denk yaparak doğru Selanik Lima-nı'na giderek İsmet Paşa gemisine bindik. Gemide Yeniceliler ve Serezliler de vardı. Memleketten ayrılırken Rum ve Yahudi komşularımızla vedalaşıp, helalleştik. Bazı komşularımızla bir yıl kadar mektuplaştık. Gemi bizi doğruca Tuzla'ya tahaffuzhaneye götürdü. Orada aşı olup sağlık kontrolünden geçtik. Tuzla o zaman ufacık bir köydü. Köye daha Kılkış mübadilleri gelmemişti. Bir hafta kadar kaldık Tuzla'da. Orada işimiz bitince gemi yolcu -larıyla Tekirdağ'a döndü. Serezliler ve Yeniceliler de Tekirdağ'da kaldı. Bir kısım Yeniceliler daha sonra Kırklareli'ne gitti. Tekirdağ'a 1924 yılının ilk baharında geldik. Limanda bir hafta bekledik. Hilal-i Ahmer yemek verdi. Tekirdağ'da ilk gece bir kısmımız Türk Ocağı binasında, bir kısmımız da halkevi binasında kaldı. Biz yakındaki boş bir evde geceledik."

58 YIL SONRA DOĞDUĞU TOPRAKLARDA
Yıl 1982. Özvardar'ın Tekirdağ'a, yeni memlekete ayak basışının üzerinden 58 yıl geçmiş. Bu 58 yılın, hemen hemen her anında doğduğu topraklara özlemle yaşamış Faruk Özvardar. Selanik, Akçe Mescit Mahallesi, Boymitsa hiç aklından çıkmamış. "Ayrılırken doğduğum toprakları özleyeceğim hiç aklıma gelmemişti" diyen Faruk Bey'e hasret sonradan dokunmuş ve o yakıcı ateş yani memleket hasreti yüreğine düşmüş.

Ve 1982 yılında bir gün kızı Meral'le Selanik'e gitmiş.

İşte anlattıkları: "Selanik'i, memleketimi çok özlemiştim. Hep aklımdaydı. Baba kız otobüsle gittik. Şehre vardığımızda gece olmuştu. İlk geceyi otelde geçirdik. Sabah bir baktım memleketimdeyim. Beyaz Kule'yi gördüm, gözlerim açıldı. Kızıma 'Çimdikle beni Meral, rüyamı değil mi gördüklerim, anlayayım' dedim. Otelden çıktık, Akçe Mescit'e gittim, Boymitsa'ya gittim. Kayınvalidemin evini buldum. Evde oturanlara kendimi tanıtınca çok sevindiler. Evin yeni sahibi Hristo Bey ve eşi bizi çok güzel ağırladı. On gün kaldım doğduğum topraklarda. Çocukluğumda nereleri gezmiş-sem oraları gezdim. Hasret giderdim. Yenikapı Mezarlığı'na gittim. Ama park yapmışlar. Yine de kayınvalidemin ve diğer aile büyüklerimin, komşularımın, tanıdıklarımın ruhlarına Fatiha okudum. Selanik'e gittim ama memleket özlemin dinmedi. Bir daha gitmeyi isterim doğrusu. Hep aklımda. Bazı geceler rüyama giriyor. İnsan doğduğu yeri özlemez mi? Şimdi Selanik bizim yönetimimizde olsa gider orada yaşarım."

BİTTİ

Hazırlayan: İSKENDER ÖZSOY