Geçtiğimiz salı günü Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi mezuniyet töreninde yeni mezun hekimler taşıdıkları pankartlarla öne çıkan sıkıntılarını ve tutumlarını gösterdiler:

“Geldik, gördük, gitmiyoruz!”

“Merhamet değil haklarımızı istiyoruz!”


Asıl dayanışmayı Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Deniz Demiryürek öğrenci temsilcisi Dr. Kaya Avşar’ın konuşmasını engellemeye çalışırken gösterdiler. Prof. Demiryürek Dr. Avşar’ı ince bir vücut hareketi ve “Tamam artık, rica ediyorum” sözleriyle kürsüden indirmeye çalıştı, genç hekimler ve törene katılanlar ayağa kalkarak, alkışlayarak Dekan’ın hareketini engellediler. Dr. Avşar arkadaşlarından aldığı güç ile kürsüde kalıp konuşmasına devam edebildi. Önemlidir, hekimliğin tükenmeyen kararlılığının, ilerici gücünün göstergesidir.

RAHATSIZLIK NEDEN?

Dr. Avşar’ın hangi sözleri rahatsızlık yarattı?

“Bilim baskıların, siyasi kaygıların olmadığı, demokrasinin ön planda olduğu özgür platformlarda ilerler. Aidiyet duygusu yüksek akademisyenlerimiz kendi kaderlerini kendileri belirlediğinde daha ileriye gidebileceğimizi düşünüyorum. Üniversitemiz idari kadrolarının önceliği de siyasilerin beklentilerini karşılamaktan çok üniversitemizdeki bilim insanlarının isteklerini değerlendirmek olmalıdır.”

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı’nın bu ifadelere hak vermesi beklenir. Bunları dile getiren yeni mezun bir hekimin, öğrenci temsilcisinin kürsü hakkını engellemeye çalışması, neresinden baksak kendisine yakışmamıştır. Zaten anında genç hekimlerin büyük protestosuna sahne olması yapılan hareketin kabul edilemezliğinin ötesinde sözlerin doğruluğunun ve hekimlerin kararlılığının göstergesidir.

Aşk olsun genç hekimlere, bu ülke için umutturlar.

Şöyle diyor Dr. Avşar: “Hekimler olarak insani koşullarda çalışmayı, özlük haklarımızı, emeklerimizin karşılığını almayı, yaşamayı istiyoruz. Hastalarımıza nitelikli sağlık hizmeti verebilmeyi, yaşatmayı istiyoruz. Merhamet değil, haklarımızı istiyoruz. Vicdanımızla baş başa bırakılmayı değil hep beraber olmayı istiyoruz.”

ERTESİ GÜN HEKİM KATLEDİLDİ

Aynı törende dönem birincisi Dr. Eylül Kasapoğlu şu sözlerle sağlıkta şiddete dikkat çekti: “Bizler insan sağlığı için hayatlarımızı adadık. Peki bizim sağlığımızı kim düşünecek? Hekimlik mesleğini değersizleştirmeye çalışan ve şiddeti meşrulaştıran kişi ve otoritelerin karşısındayız”. Haklı değil mi? Bir gün öncesinde kendi okullarında psikiyatri hocası Dr. Koray Başar planlı bir saldırıda dövüldü, ertesi gün ise Konya’da kardiyoloji uzmanı Dr. Ekrem Karakaya görevi başında katledildi!

Genç hekimler sorunlarının farkındalar, haklı olarak itiraz edip yaşamlarına, geleceklerine sahip çıkıyorlar, bu ülkenin en yetkilileri “Giderlerse gitsin” diyor, onlar da kendilerini anlatmaya çalışıyorlar. Bu koşullarda Dekan’ın yaptığına ne denebilir ki…

Aklıma yıllar önce Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde katıldığım bir başka mezuniyet töreni geldi. O zaman dönem birincisi hekim kürsüden yine tıp eğitimindeki ve sağlık sistemindeki bir dizi sorundan söz etmiş, “Hekimler hem kendi meslek onurları için, hem insanca yaşayabilmek ve yaşatabilmek, halkımıza sağlıklı bir yaşam sunabilmek için sorunlarına çözüm bulunmasını istiyorlar” demişti. Prof. Dr. İhsan Doğramacı’nın da bulunduğu törende dönemin dekanı Prof. Dr. Şevket Ruacan’ın sabırla dinlediğini hatırlıyorum, aklına taze hekimin konuşmasını kesmek, kürsüden indirmek gelmemişti.

O törenin üzerinden 29 yıl geçti. Tıbbiyelilerin öngördüğü gibi sağlıktaki sorunlar artarak hayatımıza girdi ve bugün genç hekimlerin çığlığına dönüştü. Her ay rekor kırarak artan yurt dışına hekim göçünün, gençlerin motivasyonlarını kaybetmelerinin altında yeni mezunların saydığı sorunlar var. Her şey bir yana can güvenliği kalmamış durumda, öldürülüyor hekimler!

Nasıl mı daha sağlıklı oluruz? Yapılması gereken çok şey var da, genç hekimleri ve sağlık çalışanlarını dinleyerek, anlamaya çalışarak, eleştirilerine tahammül ederek başlayalım mı?