Bu köşede seçimlerden önceki son buluşmamız.

Liseye girdiğim yıldı sanırım, AKP tek başına iktidara geldi. Kontrol edip tam yılını verebilecek olmama rağmen “sanırım” diyorum, çünkü artık antik tarih gibi geliyor.

Benim gibi o yıllarda ilköğretim-lise çağında olan milyonlarca çocuk bu hükümetle büyüdü. Boy atarken kibirlerinin yükselişine şahit olduk, tahsil görürken zulümlerinin artışına. Biz sınava hazırlanırken onlar ayarlı ihalelerle kendi sermaye gruplarını büyütüyordu, biz mezun olurken yasaklar listesine yeni maddeler ekliyorlardı.

Yani beraber büyüdük biz bu yollarda. Az çok tanıyoruz birbirimizi.

Hiç yaşama dair ümitlerini, hayallerini sadece sandığa bağlayanlardan olmadım. Kimse olmasın isterim. Kimse ufkunu bir sandığa sığacak kadar dar tutmasın. Lakin şu kısacık ömrümüzü, ilk gençliğimizi kâbusa döndürenlerden, yarınımızı flulaştıranlardan kurtulmak için tek adım fırsatı sunuyorsa da o sandığı görmezden de gelmesin.

Bir kitap okuyorum şu an, çok güzel. Bahsetmek isterdim ama bu yazıya giremeyecek. Kedilerle ilgili çok ilginç bilgiler edindim, davranışlarını gözlemledim. Onları da konuşalım isterim.

Çiçeklerden girelim filmlerden çıkalım, felsefeden açıp tarihten devam edelim, edebiyattan söz edip teknolojiye gelelim. Heybemde çok güzel hikâyeler, yazılar biriktirdim. Ama onlar da buraya giremeyecek. Kaygısız bir ortam bekliyorum bunları yazmak için. Burdan sonrasını bir ahd gibi okuyun.

Hep beraber daha sakin bir yerde buluşalım istiyorum.

Hırsızlıkları alenen ortaya çıkmış adamların bu kadar rahat hissetmediği.

Gençleri öldürüp arkalarından küfredenlerin bu kadar huzurlu dolaşamadığı.

Daha arzuladığı başkanlığa dahi geçmemişken tüm kanunları kafasına göre askıya alanın, “mahkeme beni ilgilendirmez, biz kararımızı vermişiz” diyenin sözlerinden icraat çıkarılmadığı.

Yoksulların televizyon karşısına geçtiği saatlerde canlı yayınlara çıkıp milyonluk Mersedese “o da lüks mü ya”, “bunlar çerez parası bile değil” diyenlerin dalga geçecek cesareti bulamadığı.

Ne vasfa sahip olduğu belirsiz tiplerin vali sıfatıyla lükslere dalamadığı, saçma sapan açıklamalarda bulunamadığı, herkese tepeden bakamadığı.

Faciadan çıkmış madencileri tekmeleyenin, market köşesine sıkıştırıp dövenin, sizin fıtratınız ölmek diye ömre değer biçenin hiçbir şey olmamış gibi devam edemediği.

Gece gündüz dış mihrak, üst akıl diye yalanı dolanı yaşam felsefesi etmiş bir güruhun TV kanallarını parselleyemediği, ucuz propagandayla gazeteci taklidi yapamadığı, yalı taksitlerine giremediği.

Kadın erkek eşitliğine savaş açanların bu denli itibar göremediği.

Dini sarayına aksesuvar edenin, bizi peygamber görevlendirdi diye yüksek uçanın, kutsal kitabını ucuz bir seçim broşürüne çevirenin yadırgandığı.

Meydan meydan gezip tarafsızım dedikten üç dakika sonra karşısındakileri aptal yerine koyar gibi tarafını açıkça beyan edenlerin bu kadar ciddiye alınmadığı.

Herkesin parasıyla çoğunluğun karşı olduğu bir partinin seçim kampanyasının bu kadar da engelsiz yürütülemediği.

Roboski’den duman hâlâ tüterken kimsenin “bizim dönemimizde tek faili meçhul bulamazsınız” diye yüzü kızarmadan övünemediği.

Bir eşcinselin adaylığından, Zerdüşt’ten, Ermeniden bu kadar kolay nefret üretenlerin konuşacak meydan bulmakta zorlandığı.

Tevazuyu erkan bellemiş Aleviliğe “en Alevi benim, herkesten daha Aleviyim” diye dalmaya kimsenin cüret edemediği.

Kentin tek nefes borusuna köprüydü dev havaalanıydı diye dozerle hesapsız dalanın, toprak üstünde ağaç komayanın, tarihi koruları eşine dostuna komisyonla dağıtanın, nükleer santralı çocuk parkı diye yutturmaya çalışanın hesaba çekilme ihtimalinin de olduğu.

Daha sakin, daha sessiz, daha iç açıcı bir yerde buluşalım.

“Eee ne anlattın şimdi. Seçimi hayat memat meselesi etmeyin ama önemsiz de görmeyin diyorsun, ne yapalım yani?” derseniz hakkınızdır. Ne yapalım, kime oy verelim kısmı beni aşıyor.

Tabii adres soranı başından savmak da kabalıktır. Bir patika gözüme çarpıyor, onu söylesem yeter sanıyorum. İçine düştüğümüz cehennemin sorumluları eğer Meclis’te aldıkları oy oranı kadar temsil edilirlerse bu pervasızlıkla devam edemeyecekler. Yani barajın avantajını kullanarak vekil çalamamaları gerekiyor. O barajı geçersiz kılacak bir yol görenlerin denemesinde toplumsal bir fayda var derim.

Hem belki de haftaya az daha sakin, daha başka bir yerde buluşur, okuduğumuz kitaplardan bahsederiz.