Haiti halkı 22 Ağustos gününden beri artan yoksulluk, gıda güvensizliği, enflasyon ve temel hizmetlere erişim sorunlarını protesto ediyor. Dünyanın en yoksul ülkelerinden olan Haiti’de yakıt kıtlığı başladı.

Haiti halkı sokakta
Fotoğraf: AA

Tanya WADHWA

Haiti’de ülkenin fiili lideri Ariel Henry, çeteler arası şiddet olaylarını bastırmak için uluslararası askeri yardım talep etti. Sivil toplum kuruluşları ve siyasi-toplumsal liderler bu talebi eleştiriyle karşıladı.

10 Ekim günü sokağa dökülen kalabalıklar ellerinde “Ariel Henry kahrolsun, Yabancı İşgal Kahrolsun” afişi taşıyorlardı. Ülkenin fiili Başbakanı ve Cumhurbaşkanı vekili Ariel Genry’nin imzaladığı karar sokaklara dökülen yüz binlerce insan tarafından protesto edildi.

Başkent Port-au-Prince’te toplanan kalabalıklar, Petion-Ville ve Delmas mahalleleri boyunca yürüdüler ve Henry’nin koşulsuz istifasını, ülkenin içişlerine yönelik tüm müdahalelerin sona erdirilmesini talep ettiler. Eylemcilerin dilinde “ABD problemdir, çözüm olamaz” sloganı vardı.

Delmas kavşağına ulaşan eylemciler ağır polis şiddetiyle karşılaştılar. Polis eylemcilere karşı biber gazının yanı sıra gerçek mermi kullandı. Yerel medyada yer alan haberlere göre en az bir eylemci yaşamını yitirdi. Diğer şehirlerde de eylemler vardı. ABD destekli Henry yönetimine karşı düzenlenen eylemlere çeşitli sivil toplum kuruluşları, sendikalar, sol görüşlü muhalefet partileri destek verdi. Aşırı Sağcı Haiti Tek Kale Partisi’nin ülkeyi içine sürüklediği kriz protesto edildi. 10 Ekim’de başlatılan eylemlerin bir hafta boyunca devam edeceği duyuruldu.

PARA BİRİMİ SERBEST DÜŞÜŞTE

Haiti halkı 22 Ağustos gününden beri artan yoksulluk, gıda güvensizliği, enflasyon ve temel hizmetlere erişim sorunlarını protesto ediyor. Ülkede yakıt kıtlığı başladı ve fiyatlar da hızla artıyor. Ülkede kol gezen çeteler insanları kaçırıyor, öldürüyor ve şiddet uyguluyor. Ülkenin para birimi ise serbest düşüşe geçmiş durumda.

Eylemcilere göre Henry’nin gayrimeşru liderliği son bir senede ülkenin ekonomik, siyasi ve toplumsal sorunlarını derinleştirdi. Ülkenin fiili Cumhurbaşkanı Jovenel Moise’nin Temmuz 2021’de suikasta uğramasını, Henry’nin iktidarı hepten ele geçirme stratejisinin bir bileşeni olarak yorumlayanlar var. Henry’nin “dış güçleri istilaya çağırmasını” çete şiddetini gerekçe göstermesini ve halk hareketlerini kriminalize etmesini ise gerçekte olan bitenin kanıtı olarak görüyorlar.

Haiti halkı ise her şeye rağmen egemenliğini savunacağını, işgale göz yummayacağını ve içinde bulunduğu duruma kendi çözüm bulacağını ilan etti. Mücadelenin, Montana Antlaşması’nın sürdürülmesi için yürütüleceği duyuruldu. Montana Antlaşması’nda, ülkede 2 sene süreyle geçici hükümet kurulması, iktidar partisinin yarattığı kurumsal krizin bu sayede aşılması ve yeni hükümetin kurulabilmesi için seçim yapılması öngörülüyor.

YAKIT TERMİNALLERİ ABLUKAYA ALINDI

Henry 5 Ekim günü kameraların karşısına geçti ve suç örgütlerinin yol açtıkları insani kriz sebebiyle ülkeye dışarıdan müdahale talep edeceğini duyurdu. Açıklamayı yaptığı sırada ülkenin başlıca yakıt terminallerinden biri çeteler tarafından ablukaya alınmıştı. Yakıt tedarikindeki sıkıntı yüzünden hastaneler ya da atık su arıtma tesisleri bile çalışamaz hale gelmiş ve ülkede kolera salgını patlak vermişti.

Bakanlar Kurulu Henry’nin teklifini görüşmek için 6 Ekim günü bir araya geldi. 7 Ekim günü Henry’ye askeri müdahale talep etme yetkisi verildi. Resmi Gazete’de yayımlanan kararda “Ülkede faaliyet yürüten çeteler ve destekçilerin sebep olduğu insani krizi sona erdirmek adına uzman silahlı kuvvetlerin desteğini talep etme yetkisi Başbakan’a verilmiştir” ifadeleri yer aldı.

9 Ekim günü Henry Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’e bir mektup yazdı ve Birleşmiş Milletler’in askeri müdahalesini resmen talep etti. Guterres, önceki haftalarda basına verdiği demeçlerde Henry’nin asılsız iddialarını tekrar etmiş ve ülkedeki eylemlerin çeteler tararından tertip edildiğini söylemişti.

ÜLKENİN EGEMENLİĞİ TEHDİT ALTINDA

Dış müdahale talebi ülkede sivil toplum kuruluşları, siyasi ya da toplumsal liderler ve halk tarafından kınandı. Eski senatör ve cumhurbaşkanı adayı Jen Charles Moise, Başbakan’ın ya da bakanlarının ülkeye dış müdahale talep etme yetkileri olmadığını ifade etti. Moise ülkenin egemenliğinin tehdit altında olduğunu vurguladı ve halkı tepki vermeye davet etti.

Halkın Mücadelesi Partisi de bir açıklama yaptı ve ülkeye yabancı kuvvetler girmesine karşı olduğunu, Ulusal Polis Kuvvetlerinin görevlerini yapabilmeleri için desteklenmeleri gerektiğini ifade etti.

Direniş Radyosu ve Haiti Basın Ajansı Koordinatörü Reyneld Sanon yazılı bir açıklama yaptı ve iktidar partisinin kararını reddettiğini söyledi. “Uluslararası emperyalist kuvvetlerin ülkemizi işgal etmesi üçüncü defa talep ediliyor. Kölecilik zincirlerini kırmak için savaşan atalarımız alenen aşağılanıyor. Ülkemize yabancı askerler ayak bastığı takdirde Haitililer, ilerici gruplar, halk örgütleri ve solcu siyasi partiler olarak ayağa kalkacak ve mücadele edeceğiz” dedi.

Haitili emperyalizm karşıtı blog yazarı Madame Boukman da Twitter hesabından bazı açıklamalar yaptı ve askeri müdahale talebini reddettiğini söyledi. Suç örgütleri, hükümet ve emperyalist güçler arasında işbirliği olduğu iddialarını dile getirdi: “Haiti’nin ABD kontrolündeki polis kuvveti, silah ambargosu ile kasıtlı olarak güçsüz bırakılıyor. Polisin hangi silahlara sahip olacağı ABD tarafından belirleniyor. Fakat yine ABD yoluyla sınırsız miktarda yasadışı silah ülkemize geliyor ve çeteleri silahlandırıyor.”

Boukman, “Çeteler, takım elbise giyen tepedekilerin (emperyalistler, burjuvazi ve siyasetçiler) sokaktaki askerleri. Tepedekiler düşerse, çeteler de düşer. Duvalier Tonton Macoute devrildiğinde, çetelerin bir anda yok olması gibi. Ülkeyi fiilen yöneten gayrimeşru Ariel Henry, Jovenel Moise suikastinin zanlıları arasındadır. Emperyalist patronlarından emir alarak, ülkede işgal çağrısı yapıyor. Halkı temsil etmiyor” diyerek eleştirilerini sürdürdü.

Diğer bir Tweet’te ise, “2004-2019 BM askeri müdahalesi Haiti’yi istikrarsızlaştırdı ve ülkeye kolera, çocuk ticareti, katliam, kitlesel tecavüz, adam kaçırma, seçim hilesi, kronik güvensizlik, çete şiddeti, keyfi gözaltılar, kronik adaletsizlikten başka bir şey getirmedi” diyerek BM’yi eleştirdi.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: People’s Dispatch