Türkiye’nin ilk kadın futbol hakemi Doç. Dr. Lale Orta, BirGün’e spor serüvenini anlattı. Erkek hakemlerin kadın hakemlerden hiçbir farkının bulunmadığını söyleyen Orta, “Hakemlik cinsiyet ayrımı yapılmadan değerlendirilmeli” dedi.

Hakemlikte ayrım olmaz

DİLAN ESEN

Doç.Dr. Lale Orta, Türkiye’nin FIFA kokartlı ilk kadın hakemi olmasının yanında hayatında birçok başarıya imza atmış bir sporcu. Sporla ilk kez 11 yaşında tanışan Orta, aynı zamanda Türkiye’de futbol adına ilklere adını yazdırmış bir hakem.

Alanına dair birçok ödülü de bulunan Orta, olumlu geri dönüşler aldığı kadar kendisine “Dünya’nın neresinde kadın hakem görüldü” gibi yorumların da geldiğini söyledi. Mücadelesini bilinçle sürdürdüğünü ifade eden Orta, “Hakemlikte cinsiyet ayrımı yapılmaksızın başarı odaklı değerlendirmelerin yapılması gerekir” dedi.

Sporla nasıl tanıştınız?

Çok hareketli bir çocuk olduğum için ailem beni 11 yaşında spora yönlendirdi ve Vefa Kulübü’nde basketbol oynamaya başladım. Annem ile babamın futbola olan ilgisi benim de futbola yönelmeme neden oldu. Sokaklarda da erkek arkadaşlarımla birlikte futbol oynadım. İstanbul Moda’da, Dostlukspor Kız Futbol Kulübü’nün kurulduğunu öğrendim. Futbol oynamanın verdiği keyfi yaşamak için tercihimi futboldan yana kullandım. Önce ailemi ikna etmeye çalıştım çünkü Türkiye’de o dönemlerde futbol, kız çocukları için uygun bir spor dalı olarak görülmüyordu. Dostlukspor bir aile ortamı gibiydi. Çok değerli, fedakâr yönetici ile futbolculardan oluşuyordu. Kadın futbolunu Türkiye’de tanıtmak ve yaygınlaştırmayı ilke edinmişlerdi. Ailem bu ortamı görünce futbol oynamama izin verdi. Ben de Dostlukspor ailesinin bir üyesi olma onuruna eriştim. Değerli yöneticilerimizle ve arkadaşlarımla iletişimimiz hâlâ devam ediyor.

HAKKIM OLDUĞU İÇİN YAPTIM

Erkek egemen bir sporun içinde Türkiye’de ilk FIFA kokartlı kadın hakemsiniz. Bu süreci nasıl anlatırsınız?

Yaşamımın her döneminde, sporun içinde büyük mücadeleler sonucu yer alan ve ilklere, başarılara imza atan biri olarak; yaptığım her şeyi sevdiğim ve hakkım olduğuna inandığım için yaptım. Yaşam felsefem, olimpiyatların mottosu gibi “Daha hızlı, Daha yüksek ve Daha güçlü” olduğu için hep yukarıları hedefledim. Hedeflerime ulaşabilmem için stratejik planlamamı yaparak mücadelemi bilinçli bir şekilde sürdürdüm. Hiç kolay olmadı… Adeta suya yazı yazdım…

İlk defa (Avrupa’da da ilk) 1990 yılında Galatasaray-Sarıyer maçında yardımcı hakem olarak, 1999 yılında da Sakarya-Ankaragücü maçında da hakem olarak görevlendirildim. Kamuoyunun genel olarak takdirini kazanmakla birlikte çok olumsuz yorum yazan yazarlar da vardı… Bu yorumların en çarpıcı olanı “Dünya’nın neresinde kadın hakem görüldü” oldu. 1991 yılında ilk kez Çin’de düzenlenen Kadınlar Dünya Kupası’na davet aldığım halde göndermediler. Benimle maça gitmek istemeyen hakemlerimiz de oldu ne yazık ki… İşin acı tarafı o hakemin isteği kabul edilerek benim görevim iptal edilmişti.

1995 yılında FIFA kokartlı hakem oldum. Farklı ülkelerden 54 kadın hakemle birlikte dünyanın ilk FIFA kokartlarına sahip olduk. Bizim yöneticilerimiz uzgörü yapabilselerdi ve yıllar önce açtığım kapıyı kapatmasalardı bugün UEFA Süper Kupa final maçını yöneten bir Türk kadın hakemimiz de olabilirdi.

KADINLAR ERKEKLERDEN BAŞARILI

Dünyada, neredeyse bütün gözlerin üzerinde olduğu Süper Kupa maçını yöneten hakemleri değerlendirir misiniz?

Erkek hakemlerin kadınlardan veya kadın hakemlerin erkeklerden daha iyi veya daha farklı olarak bir maçı yönetebileceğine dair bilimsel bir araştırma bulunmamaktadır. Hakemlikte cinsiyet ayrımı yapılmaksızın başarı odaklı değerlendirmelerin yapılması gerekmektedir.

Yapılan araştırmalarda kadınların özellikle dikkat, hassasiyet ve koordinasyon isteyen işlerde erkelere göre daha başarılı olduğu vurgulanmaktadır. Kadınların profilleri incelendiğinde; dürüst, kararlı, sezgileri güçlü, planlı, insan odaklı ve destekleyici yönetim tarzlarını benimseyen, iyi iletişim kuran ve motive eden bir yapıya sahip oldukları ortaya çıkmaktadır. Kadınlar tepeye tırmanabilecek kadar rekabetçi, atak, hükmedici, sağlam, güçlü ve rasyoneldir. Tüm bu özellikler fiziksel performansı iyi olan bir kadın hakemin her zorluktaki bir maçta başarılı olacağını göstermektedir.

Stephane Frappart’da tüm bu özelliklere uyduğu için çok iyi bir performans sergiledi. Ekibi de çok başarılıydı. Hakemlerin bu maçtaki çok başarılı yönetimleri tüm dünyada cinsiyet bağlamında bir algı kırılması yarattı ve bu kırılma artarak devam edecektir.

Futbolcular üzerindeki ücret eşitsizliği konusunda neler düşünüyorsunuz?

Kadın ve erkek futbolcuların ücretleri arasında büyük bir uçurum var. Türkiye’de kadın futbolunda en yüksek ücreti yabancı futbolcular alıyor. Onlar da en fazla 1000-1200 dolar arasında bir ücret alıyorlar. Türk futbolcular ise, 1500-5000 TL arasında maaş alıyorlar. Hem dünyada hem de Türkiye’de cinsiyet temelli eşitlik için önlemler alınıp, çalışmalar yapılmalı ve sonuç alınana kadar FIFA ve UEFA radikal kararlar alıp uygulamalıdır.

SPOR İNSANA ÖZGÜVEN KATAR

Tutya Yılmaz ile ilgili bir olay yaşanmıştı. Kendisi bedeni üzerinden bir takım ayrımcılığa uğramıştı. Sporcular neden bedenleri üzerinden ayrımcılığa uğruyor?

Bu konuyu bir hikâye ile anlatmak istiyorum:

“Renklerin ustası olarak anılan büyük bir ressamın öğrencisi eğitimini tamamlamış. Büyük usta öğrencisini uğurlarken yaptığı resmi, şehrin en kalabalık meydanına koymasını ve yanına da kırmızı bir kalem bırakmasını, halktan beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını rica eden bir yazı iliştirmesini istemiş.

Öğrenci birkaç gün sonra resme bakmaya gittiğinde resmin çarpılar içinde olduğunu görmüş. Üzüntüyle ustasına gitmiş. Usta ressam üzülmemesini ve yeniden resme devam etmesini önermiş. Öğrenci resmi yeniden yapmış…

Usta yine resmi şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş fakat bu kez yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde boya ile birkaç fırça koymasını ve yanına da insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı ile bırakmasını önermiş. Öğrenci denileni yapmış. Birkaç gün sonra bakmış ki resmine hiç dokunulmamış.

Sevinçle ustasına koşmuş. Usta ressam şöyle demiş: İlkinde, insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşılabileceğini gördün.

Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı.

İkincisinde onlardan yapıcı olmalarını istedin.

Yapıcı olmak eğitim gerektirir. Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye cesaret edemedi. Emeğinin karşılığını ne yaptığından haberi olmayan insanlardan alamazsın.”

Ülkemizi olimpiyatlarda temsil eden çok değerli milli sporcumuz Tutya Yılmaz’a ‘kas yığını’ diye yazarak küçümsemeye çalışan kişi, güçlü kasların sağlığımız açısından ne kadar önemli olduğunun farkında bile olmayan zavallı biri. Burada en önemli noktalardan biri, bunun Tutya Yılmaz tarafından “Senin kas yığını diye küçümsemeye çalıştığın şey benim başarı hikâyem” diyebilecek kadar kendine olan özgüveni. İşte sporun kazandırdığı özelliklerden biri de özgüven.
Türkiye’de spor yapanların sayısı istenilen düzeyde değil ne yazık ki. Keşke herkes spor yapabilseydi ve sporun insana kazandırdıklarından yararlanabilseydi…