17. İstanbul Bienali, 12 mekanda sergileniyor, şehrin dört bir yanında izleyiciyle buluşuyor. Bienal, sansür yasasının Meclis'ten geçtiği günlerde adeta şehre yayılan yaratıcı bir haber paylaşım platformuna dönüşüyor.

Hakikat arayışı
Müze Gazhane. (Fotoğraflar: İKSV)

Nagehan KARA

"Bienal nedir? İki yılda bir şehre gelen, birkaç ay kalıp sonra ayrılan, şehirde iz bırakmayan bir sergi, bir gösteri, bir çağdaş sanat etkinliği mi?" vb. sorular çoğaltılabilir. Peki, bir gazete olabilir mi? “Bienali farklı duyulara seslenebilecek, alternatif bir habercilik anlayışı ve hakikat arayışında bir gazete olarak düşünebilir miyiz?” sorusu bienal hazırlık sürecinde İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) Güncel Sanat Projeleri ve İstanbul Bienali Direktörü Bige Örer ve bienal küratörleri Ute Meta Bauer, Amar Kanwar ve David Teh’in birbirlerine sordukları sorulardan sadece biri. Sansür yasasının 29’uncu maddesinin Meclis’te kabul edildiği günlerde bu soru daha da anlamlı hale gelirken tüm bienali yaratıcı bir haber paylaşım platformu olarak düşünmeye de imkân veriyor. Bu yazıda bahsetmenin mümkün olmadığı bienal mekanlarını, yayınlar, kamusal etkinlikler ve çalışmaları görmek, duyumsamak ve mayalanması için mümkün olduğunca zaman verin. Bienal 20 Kasım’a kadar devam edecek.

***

ARŞİVDEN GÜNÜMÜZE FEMİNİST MÜCADELE

Kadın hareketine bienalde büyük yer ayrılmış. Pera Müzesi’nde sergilenen feminist bir bellek projesi olan Kadının Kamusal Hayatı, Nepal’deki kadınların görünürlüklerini kazanma, kamusal hayata katılma süreçlerini Nepal Fotoğraf Kütüphanesi arşivinden yararlanarak hikâyeler ve görsel belgelerle ortaya koyuyor. Kadınların ev dışına çıkmaları, yolculuk yapmaya başlamaları, eğitim haklarını talep etmeleri, çalışma hayatına katılmaları gibi feminist mücadeledeki önemli anlar fotoğraflar aracılığı ile takip ediliyor. Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı’nın arşiv ve koleksiyonlarından seçilen belge ve fotoğraflarla hazırlanan bölümler ise Nepal Feminist Arşivi’yle iç içe geçiyor. Perform İstanbul, Barın Han ve Müze Gazhane’de farklı modüller halinde devam eden, kadın arşivlerine odaklanarak ortaya çıkan çalışmalar toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin her yerde olduğunu ve mücadelenin önemini hatırlatıyor. Nepal’de Namita ve Sunita Bhandari kardeşlerin tecavüz edilip öldürülmesinin ardından 1981’de ülkede deprem etkisi yaratan, büyük protestolara neden olduğunu gösteren fotoğraflar İran’da Mahsa Amini’nin ahlak polisi tarafından öldürülmesi sonrasında hala yaşanmaya devam eden protestoları akıllara getiriyor, güncel durumla ve gerçek hayatla yakından bağ kuruyor.

Pera MüzesiPera Müzesi

***

DİJİTAL EKRANLARDAN İTAATSİZLİK ÖRNEKLERİ

Bienalin fiziksel mekânlarındaki ilk durak, Taksim Gezi Parkı’nın altında yer alan 257 metre uzunluğundaki Metro İstanbul Yaklaşım Tüneli. Carlos Casas’ın Kiklop adlı ses ve duyusal deneyime açık çalışması, 1930’ların başlarında Mussolini’nin kurdurduğu eski bir uçak fabrikasında yer alan askeri havacılık araştırma tesisi CICLoPE’taki dünyanın en uzun borularından Predappio borusundan ismini alıyor. Ses kayıtları, titreşimler, kitlesel kontrol ve işkence aracı olarak kullanılan ses deneyleri gibi kaynaklardan yararlanan Kiklop’ta tünel bir yankı odası halini alıyor, fizyolojik ve ekolojik travmaları yansıtan ürpertici bir deneyim sunuyor izleyiciye. İkinci durak ise 19’uncu yüzyıl sonlarında inşa edilen 1999’da yeterli öğrenci olmadığı gerekçesi ile kapanan Merkez Rum Kız Lisesi. Burada Marco Scotini’nin 2005 yılından beri üzerinde çalıştığı sürekli değişen, gelişen ve her sergileme ile yeni anlamlar kazanan İtaatsizlik Arşivi yer alıyor. Daha önce İtalya’da 1977 Parco Lambro ayaklanmasından 2013 Gezi Direnişi’ne kadar derlenen arşiv 2014 yılında İtaatsizlik Arşivi (Park) adıyla Salt’ta sergilenmişti. Bu kez hazırlıklar sırasında okuldaki bir tahta üzerinde gördükleri Ders Bitti yazısı sergilemeye ismini veriyor. Toplumsal normların ve itaatin öğretildiği, yerleştirildiği ilk kurum bu kez sıraları ve tahtalarındaki dijital ekranlardan itaatsizlik örneklerini gösteriyor. Piero Giraldi’nin çevreci, sömürgecilik karşıtı ve feminist mücadeleye gönderme yapan işi de arşivin ardında sahneye konuyor.

Performistanbul

***

RADYODAN BİENAL, ŞİİRDEN GAZETE

Açık Radyo bienal süresince de Barın Han’dan bildirmeye devam ediyor. 15 şairden her ay güncel durum üzerine bir şiir kaleme alması istenen Şiir Hattı programı için Kanwar, günlük gazetelerin şirketler, hükümetler, siyasi partiler ve ideolojik projeler tarafından değil de şairler tarafından yazılmasını hayal etmeye davet ediyor. “Bir sabah gazetesi hayal edin; mısralardan oluşan bir manşeti var, siyah ve beyaz ama manzum yazılmış satırlar.” Nâzım Hikmet ve Faiz Ahmad Faiz’in şiirlerinin de yer aldığı Şiir Hattı bir kitap olarak basıldı, afişleri ve şiir performansları kamusal alanda ansızın karşınıza çıkabilir. Günün karmaşasından, bilgi bombardımanından uzaklaşarak, elle yazılan defterlere dokunarak, duyumsayarak şiirleri, şiirden haberleri okumak için Pangaltı’daki Nostalji Kitap & Kafe’ye uğranabilir.

***

ZİHİN, BEDEN, ÇEVRE İÇİN ŞİFA MEKÂNI

2005 yılında açılan 700’ü aşkın tıbbi bitkinin yer aldığı Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi’nin etrafında birçok hastane ve mezarlık bulunuyor. Sanki modern tıp ve şifa gelenekleri arasında bir yerde duruyor. Bahçede yer alan Mariah Lookman’ın Nelumbo, Lotus çiçekli bir su bahçesi adlı işinde Ayurveda’ya göre sağaltıcı etkisi olan eğrelti otları ve lotus çiçeklerine yer verilmiş. Bahçedeki görevlilerden bu bitkilerin yayılmacı özellik göstermeden suyu temizleyici etkiye sahip bitkiler arasından seçildiğini ve etkilerinin, gelişimlerinin önümüzdeki yıl gözlemlenebileceği bilgisini alıyorum. Çalışmaya Türk müzik terapisi ilkelerini kullanan bir müzik parçası da eşlik ediyor. Laura Anderson-Barbata’nın Bizim Tarihimiz Kitaplarda Bulunmaz adlı çalışması Meksika’daki yerli dokumacılarla işbirliği içinde hazırlanan hamaklardan oluşuyor. Bienalin yer aldığı bölgeyle ilişkilenme çabasına da uygun olarak çocuklarıyla sık sık bahçeyi ziyaret edip hamaklarda uzanarak vakit geçirdiğini öğrendiğim bir kadın “keşke hamaklar sonra da burada kalsa” diyor.

***

YEDİTEPELİ ŞEHİRDE DOĞANIN SESLERİ

Kırılgan toplulukların, sesleri işitilmeyen grupların seslerini dinlemeye çalışan bienal aynı zamanda rıhtımların, gemilerin, denizlerin, İstanbul’un seslerini de 15. yüzyıldan kalma İstanbul’un en eski hamamlarından biri olan Balat’taki Küçük Mustafa Paşa Hamamı’na taşıyor. Tarek Atoui’nin Suların Tanığı adlı çalışmasında, İstanbul’un farklı bölgelerindeki rıhtımlardan aldığı deniz altı ses kayıtları duyulurken, Fısıldayan Oyun Alanı’ndaki yerleştirmede sanatçının rıhtım seslerinden derleyerek hazırladığı besteler, çocuk yuvalarından gelen eğitim nesneleri ve kaplar kullanılarak çalınıyor. Kısa bir yürüyüşle ulaşılan 16. yüzyıldan kalma, restorasyonu yeni tamamlanan ve ilk kez bienal ile ziyarete açılan Mimar Sinan eseri The Çinili Hamam’da Renato Leotta’nın Deniz için Konçertino ve Taloi Havini’nin Çağrıya Cevap Ver adlı işlerine yer verilmiş. İletişimin, farklı gruplara, doğaya, kuşlara, denize kulak vermenin, sadece duymak değil can kulağı ile, tüm duyular ve hatta tüm bedenle dinlemenin önemini her fırsatta hatırlatıyor küratörler.

Küçük Mustafa Paşa HamamıKüçük Mustafa Paşa Hamamı