Son yıllarda siyasal literatürde en çok dile dolanan kavramın “hakikat (gerçek) -sonrası“  (post-truth) olduğunu söylemek yanlış olmaz. Dile dolanması da boşuna değil; çünkü kavram zamanın ruhunu yansıtmakta. Bir yandan, siyaset, gerçekleri kendi istek ve ihtiyaçları doğrultusunda eğip büken siyasetçilerle dolu; öte yandan hakikatin kılıftan kılıfa girmesi siyaset dünyasıyla sınırlı değil. Bu konuda siyasetçilerin en büyük […]

Son yıllarda siyasal literatürde en çok dile dolanan kavramın “hakikat (gerçek) -sonrası“  (post-truth) olduğunu söylemek yanlış olmaz. Dile dolanması da boşuna değil; çünkü kavram zamanın ruhunu yansıtmakta.

Bir yandan, siyaset, gerçekleri kendi istek ve ihtiyaçları doğrultusunda eğip büken siyasetçilerle dolu; öte yandan hakikatin kılıftan kılıfa girmesi siyaset dünyasıyla sınırlı değil. Bu konuda siyasetçilerin en büyük yardımcısı medya olurken, bilim dünyası da buna dahil… Örneğin küresel ısınma konusunda kuşku uyandıranlar, başta petrol şirketleri olmak üzere piyasanın güdümüne giren  “bilim insanları”!…  

Aslında “müsvedde” olanlar bunlar ama dünyada ve bizim gibi ülkelerde gerçeğin peşinde koşanlar müsvedde olmaya yakıştırılmakta ki,  hakikat-sonrasının hazin bir sonucu da burada!…

Aralık 2016’da başladım bu konuda yazmaya. Arka arkaya çıkan üç yazıyla hakikat-ötesi hallerimizi ele alıp gerçeklerin nasıl eğilip büküldüğüne ilişkin örnekler vermiştim: “Kamuoyunu belirli bir hedefe yöneltmek, ya da daha önce değindiğim tokat-gibi gerçekleri (benim adlandırmamla slap-truth) örtmek için kullanılan yazılar, haberler vs. “gerçeğin-bükülmesi” olarak adlandırdığım sınıfta…

İçinde gerçek var ama bu gerçekler, bir amaca hizmet etmek için türlü kılıklara sokulmakta. Böylece yazılanların daha inanılır olması isteniyor!”

Burada da yazdığım gibi, hakikat-sonrasını anlatırken “gerçeğin bükülmesi” gibi bir tanımlamanın yerinde olduğunu düşünüyorum.  Öte yandan, ekonomik durgunluk, işsizlik ve enflasyon, kamuda israf, hukukun hali gibi can akan hakikatlerin olduğu bizim gibi bir ülkede, hakikat-ötesi hallerin gani olması da anlaşılabilir bir durum.  Gerçeklerin halıların altına saklanması için inkarlarla masallardan başka çare yok.
Son günlerde Sayıştay’ın kendi raporuna karşı yapmak zorunda kaldığı açıklamayı da, herhalde, “hakikat-sonrası” örnekleri arasında başlara koymak gerekmekte. Düşünün ki, bu açıklamayla, değinilen usulsüzlükler ve bunlara ilişkin rakamlar inkar edilmiyor. Yani bazı arazilerin haksız işgal ve kullanımı, kar payının aktarılmaması, bazı marketlere kazanç transferi, bazı vakıf ve derneklerin ihya edilmesi gibi gerçekler Raporda yazıldığı gibi gerçek!… Ama bu gerçeklere rağmen “kamu zarara uğramamış!”….

Açıkçası diyecek söz bulmak zor;  Lee Mcintyre’nin “Hakikat-Sonrası”[1] başlıklı kitabına geçmek daha anlamlı olacak.

Kitapta, hakikat-sonrası çağına özgü olanın “gerçekliği bilme düşüncesinin değil bizzat gerçekliğin varlığının hiçe sayılması” olduğu söylenmekte ki, çok doğru. ABD’de verdiği birçok örnek hakikat-sonrası söylemin-benim yerinde bir anlatım olarak benimsediğim gibi- gerçeği inkar etmekten çok istediği gibi eğip bükmek anlamına geldiğini ortaya koyarken, sonuç da gerçek hiçleşmektedir!…

Yazar, bugün sosyal medya yoluyla bilişsel önyargılarımızı güçlendiren etkenlerden ve bunun hakikat-sonrası dünyanın kurulması açısından yaptığı katkılardan söz ederken, post-modernizm ile hakikat-sonrası dünya arasında kurduğu ilişkiyle de ilgimi çekti.

Önemli bulduğum bu ilişki, siyasetçilerin ya da medyanın yalanları ya da zırvalamalarını küçümsemememiz gibi, gerçek-ötesi dünyanın kurulmasını kolaylaştıran etkenler üzerinde durmamız gerektiğini de hatırlatmakta. Örneğin, bilimsel kesinliğin olmadığı, olguların bile imal edildiği,  her şeyin yorumdan ibaret olduğu kabul edildiğinde, bu yaklaşımın bilime saldırmak isteyen sağ kesim ve muhafazakarlarca kullanılması da önlenemez. “Evrim” kuramının geçersiz sayılıp karşısına “yaratılış” kuramı çıkarılması ya da küresel ısınma gerçeğine karşı kuşkular üretilmesi de böyle mümkün olmakta.

Bu nedenle, yazarın, tek etken değilse de “post-modernizm hakikat-sonrasının atasıdır“ gibi bir sonuca varmasını önemsiyorum. Tabii post-modernizmin küresel kapitalizmle ilişkisi gibi değinilecek başka konular da var ama başka sefere.

[1] Lee Mcintyre, “Hakikat-Sonrası”, çev: Mehmet Fahrettin Biçici, Tellekt , İstanbul 2019.