Yerel seçimlerde uzun süredir yönetmekte olduğu İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyelerini de kapsayan birçok il ve ilçede büyük kayıp yaşayan iktidarın yerel yönetimler üzerinde türlü baskıları yeni değil. Doğu ve Güneydoğu kentlerinde kaybedilen belediyelerin yönetimini kayyumlar aracılığıyla ele geçirme yöntemi hızla 31 Mart seçimlerinden sonra da devreye alınmıştı. Aday olmasında sorun görülmeyen(!) Diyarbakır Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı’nın 6 ay bile görevde kalmadan terör suçlamaları ile tutuklanarak yerine kayyum atanması en çarpıcı örneklerden. Pandemi ve afet dönemlerinde CHP’li belediyelerin yardım çalışmalarını yasaklarla engellerken SMS kampanyasıyla İBAN gönderip halktan yardım toplandığını unutmadık. Birçok muhalif belediyenin projeleri bakanlık onayında takılmış bekliyor. Meclis çoğunluğu iktidarda olanlarda meclis kararlarıyla projeler engellenirken meclis çoğunluğu muhalefette bulunan belediyelerde alınan yasal kararların uygulanması türlü şekilde sürüncemede bırakılıyor. Bütçeden, onaya engellemeler sürerken asılsız gündemlerle soruşturmalar açılıyor. İktidarın kadrolarında yer alan tarikat ve cemaatler çıkar ilişkilerine bağlı değişse de iktidar belediyelerince kamu ve hazine arazilerinin bedelsiz tahsisi, iş birliği protokolleri pürüzsüz ilerlerken muhalefet belediyelerinde tam aksi uygulamalar dikkat çekiyor.

2014 seçimleri sonrasında başta İzmir Büyükşehir Belediyesi olmak üzere CHP’nin aldığı Akdeniz, Ege ve Karadeniz kıyı belediyeleri arasında soruşturmalarla yargılanmayan belediye başkanı yok gibiydi. Tüm bu davalarda adalet yerini buldu. O davaların hâkimlerinin neredeyse tamamı Fetösoruşturmasıyla kendilerini yargı önünde buldular. İktidarın yandaşları değişse de yöntem ve enstrümanlar değişmiyor.Geçtiğimiz hafta İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında uydurma bir dava ve gerekçeyle verilen 2 yıl 7 ay ceza ve siyasi yasak kararı yaklaşan seçim öncesi iktidarın güvensizliği ve tutunma çabasını açıkça ortaya seriyor. Kabul edilemez bir hukuksuzluk olduğu tartışmasız. Ancak bu yeni ve şaşırtıcı bir adım mı?

31 Mart sonrası İstanbul Belediyesi’nin usulsüz tahsisleri, uygunsuz ve hukuksuz şekilde iktidar lehine bütçe kullanımları çarpıcı örnek ve belgelerle ortaya dökülmüştü. Seçim yaklaşırken oy kaygısı kadar seçim ekonomisinin önemli bacağının yokluğu karar üzerinde etkili. Bir türlü açıklanmayan 6’lı masa adayını bilememek de iktidarın adayı için psikolojik baskı yaratıyor. Kararın ardından iktidar sözcüsü Bahçeli’nin içerikten ziyade sonuç odaklı “Saraçhane’de toplanan veya altılı masaya gönül veren insanlarımızın beklentisi Cumhurbaşkanı adayının bugün ilan edilmesidir. Sekiz toplantıda sonuç alamayan partilerin, fiilen erkene alınmış dokuzuncu toplantıda adaylarını açıklamaları acil ve demokratik bir ihtiyaçtır” şeklinde açıklaması İmamoğlu’na yönelik operasyonun asıl sebeplerini ortaya koyar nitelikte. Amaç 6’lı masa içinde ayrışma ve kamuoyu gündeminde kargaşa yaratmak. 6’lı masa içinde ve dışında yer alan farklı siyasal görüşteki partilerin sürece uyumlu yaklaşımını sağlayan Kemal Kılıçdaroğlu’nun olası adaylığı etrafında oluşan olumlu etkiyi zayıflatmak. Cumhurbaşkanı adayı olmayacağı kendisi ve partisinin genel başkanınca açıkça ifade edilmiş görev süresini başarıyla tamamlayarak İstanbul’a üçüncü kez zafer getirecek güçlü bir belediye başkanının genel seçim bahanesiyle yerel seçim adaylığından da kurtulmak. Dikkatleri gündeme büyük infial yaratarak yerleşen ve iktidarın tarikatlarla ilişkisini bir kez daha ortaya seren Hiranur Vakfı skandalından uzaklaştırmak için Anayasa değişikliği yeterli gelmemiş olsa gerek!

İstanbul kararı bize çok şey söylüyor. İstanbul’da yaşanan muhalif belediyelere yönelik ideolojik saldırı, yıpratma ve engellemenin en uç noktasında buzdağının görünen yönü. Çalışan, fark yaratan, belediye başkanları Büyükşehir ya da ilçe, belde demeksizin hedef alınıyor. Daha dün Danıştay İzmir Selçuk'ta, izinsiz asılan 'Love Erdoğan' afişlerini kaldırdığı için Belediye Başkanı Filiz Sengel hakkında soruşturma açılabileceğine hükmettiği haberlere yansıdı. Ben bugün büyük resmi görebilmemiz için 16.000 nüfuslu Fındıklı Belediyesi’nde yaşananlara dikkat çekmek istiyorum. Fındıklı’da işgal var, haksızlık var, hukuksuzluk ve baskı var. Fındıklı Belediye Başkanı Ercüment Cervatoğlu 51 gündür hukuksuzluğa karşı kamuoyuna belgelerle seslenerek direniyor. Çocuklarımızın iyi bir geleceğe sahip olması için, onları gelişen dünyanın güçlü bireyleri olarak hazırlamak, köy enstitüleri anlayışıyla bilimsel anlamda eğitim desteği vermek amacıyla belediyesine ait kreş binasını kullanmak istiyor.

Oysa öyle kolay iş değil istediği. Bina önceki dönemin belediye meclisince Fındıklı Müftülüğüne 5 yıllığına tahsis edilmiş durumda. Bu süre Kasım 2022’de bitmiş. Bu güne kadar projesi için boşaltılmış köy okulları dâhil olmak üzere uygun mekânların tahsis edilmesi için kaymakamlığa, ilgili kurumlara birçok başvuru yapılmış ama çürümeye terk edilmiş binalar bile verilmemiş. Fındıklı Belediyesi eğitim ile ilgili çalışmaları yanında ilçesindeki okulların, sınıfların tadilatı için de elini taşın altına koymak ve katkı sunmak için izin başvurusunda bulunuyor ve yanıtsız bırakılıyor. Kaymakamlık sözleşmesi bittiği halde binayı boşaltmayan Müftülük için uygun yerlerin atıl tutulmasına rağmen meclis kararları, noter ihtarlarını yok sayarak açıkça çözümün karşısında tutum alıyor. Kaymakam meclis kararının bildiriminden sonra yasal süreç içinde aksi görüş bildirmemiş ama kararın yürürlüğe alınmasından iki ay sonra yetkisi dışında hukuki sürecin tarafı oluyor. Özetle engelleyici tutumuyla bütçesi ve kaynakları belli olan Fındıklı Belediyesi’nin hizmet alanlarını kısıtlıyor, mevcut kaynakların hem Müftülük hem Belediye için kullanım olanaklarının önünü tıkıyor. Bunu yaparken de yüzünü sola ve eşit sosyal hizmete dönmüş bir belediyenin haklı talebini ‘din karşıtlığı’ olarak göstermeye çalışıyor.

İşte size tamamen ideolojik, iktidarın gücüne dayalı devlet ve bürokrasiye ilişkin tipik bir örnek. Seçilmişin yetkisini ve çoğulcu/katılımcı anlayışla yönetilen Belediye Meclisi’nin kararını uygulatmayan atanmışın öyküsü. Süreç detayları ve Ercüment Cervatoğlu’nun belgelerle destekli açıklaması belediye internet sitesinde ve sosyal medyada mevcut. Ercüment başkan “Yetimin hakkını korumak, halkını ayırmadan hizmet etmek, halkın olanın halka verilmesini savunmak, halkla birlikte çalışarak her kuruşun hesabını vermek DİNSİZLİKSE BEN SİZDEN YANA DEĞİLİM!Sözün Yetkinin Kararın halkta olması DİNSİZLİKSE BEN SİZDEN YANA DEĞİLİM!” diyor. Biz Ercüment Cervatoğlu’ndan YANAYIZ. Çünkü halktan YANAYIZ!