Aslında yapılması gereken basit; insanlar arasına mesafe koymak, olabildiğince çok insanı birbirinden uzak tutmak, kapalı alanlarda kalabalıklara izin vermemek, hızla aşılamayı tamamlamak ve bunu yarın değil bugün, bir an önce yapmak.

‘Hâlâ aynı hataları tekrar ediyoruz’

TUTKU TAŞKINOĞLU

Bir yıl boyunca yaşadığımız pandemi bize çok şey öğretti. Dünya hiçbir zaman hiçbir şeyi bu kadar hızlı öğrenmedi. Buna ihtiyacımız vardı çünkü bu virüs hakkında çok az şey biliyorduk. Ama belli ki her gün yeni bir şey öğrenmemize rağmen hâlâ şunu öğrenemedik: Virüs canlılığını insanla sürdürür, kapalı alanlarda kalabalığı sever. Ve enfekte olmak için sadece birkaç virüsün hücrelerinize tutunması yeter.

Pandeminin başında virüsün cahiliydik doğru önlemleri alamadık ama bütün dünya yaşadıklarından ders çıkarıp önlemleri sıkılaştırırken biz hâlâ aynı hataları tekrar ediyoruz. Şu anda pandeminin başı ile kıyaslanamayacak kadar çok hastamız var ve her gün yüzlerce hasta kaybediyoruz. Alınan son önlemlerle de değişen bir şey olmayacak gibi gözüküyor.

Aslında yapılması gereken basit; insanlar arasına mesafe koymak, olabildiğince çok insanı birbirinden uzak tutmak, kapalı alanlarda kalabalıklara izin vermemek, hızla aşılamayı tamamlamak ve bunu yarın değil bugün, bir an önce yapmak.

Ama salgının başından beri aynı hataları tekrar tekrar yaptık. Kalabalıklara engel olmak yerine gereksiz kalabalıklar yarattık, toplu taşımalarda ve marketlerde aynı saatlerde yığılmalara neden olduk, kapalı alanları yeteri kadar havalandıramadık, maske ihtiyacını anlamadık, anlatamadık, insanlara açık havada maske eziyeti yaparken kapalı alanlarda dip dibe bir araya geldik, yetersiz temas takibi yaptık, aşılama çalışmasını hızlandıramadık ve halk sağlığından ziyade virüse yardım ettik; pandemiyi yavaşlatmak yerine hızlandırdık.

65 yaş üstü büyüklerimizin çoğu aşılanmışken neden eve kapadığımızı anlamıyoruz. Kalabalıkları azaltmamız gerekirken 19.00’a kadar evde olmalarını beklediğimiz insanların aynı anda otobüse, metroya binmesine neden sebep olduğumuzu çözemiyoruz. Toplutaşıma araçları ile seyahat edebiliyorken neden özel aracımızla edemediğimizi bilmiyoruz. Virüsü bulaştırıcılığının daha yüksek olduğunu bildiğimiz yaş grubunun yüz yüze sınavlara girmesine izin veriyoruz.

Salgını büyütmek için birkaç enfekte kişinin dolaşması yeterli, insanlar enfekte bölgelerden enfeksiyonun daha az olduğu veya hiç olmadığı yerlere seyahat ederlerse, virüs ile savaşmak için ne kadar uğraşırsak uğraşalım enfeksiyon yayılacak. Ramazan ayında alınan bu tedbirlerle önümüzdeki bayrama girersek geçen sene yaptığımız hatayı yapacak büyüklerini ziyaret eden geniş ailelerle salgını bir kat daha artıracağız.

Bu büyük felaketi yaşamamak için bayramdan önce ciddi önlemler almalı hasta sayısını hızla düşürmeliyiz. Hiçbir şey yapmazsak: Herkes hasta olup yoğun bakıma yatmayacak belki ama enfekte olup virüsü yayacak, sağlık sistemi daha da bunalacak, ölüm oranları artacak.

Şimdiye kadar farklı platformlarda paylaşılan sayılarla kafanızın karıştığını biliyorum. Ancak önemli olan sadece iki sayı var: İnsanların ne kadarı virüse yakalanıp hastalanacak ve bunların ne kadarı ölecek? Yalnızca yüzde 25 hasta var ise (Virüs var, ama semptomları yoksa vaka olarak saymayalım) ölüm oranı yüzde 4 yerine yüzde 0,6 ise bu dalganın sonunu 100 bin ölümle bitiririz. Üstelik pandemi sadece Covid nedeni ile ölümleri artırmayacak. Bu rakamlar sadece koronavirüsten ölen insanları gösteriyor. Peki, tüm sağlık sistemimiz Covid-19 hastaları ile uğraşıyorken diğerlerine ne olur? Düşünün bir trafik kazası geçirirseniz, anneniz kalp krizi veya babanız beyin kanaması yaşasa ama ambulansın gelmesi 10 yerine 50 dakika sürse ve hastaneye vardığınızda yoğun bakımlar dolu ve size müdahale edecek doktor yoksa ne olur? Covid-19 tanısı konmayan ama Covid-19’un sebep olduğu ölümlerin sayısını kim bilebilir.

Açıkça ortada ki virüs maçı hâlâ önde götürüyor. Bütün dünya bir taraftan salgına “Dur” demek için hızla aşılanmaya çalışırken diğer taraftan virüsün yeni varyantları ile yeni vakalar birikiyor. Varyant vakaları artarken aklımızı da yeni sorular kurcalamaya başlıyor. Covid-19 aşıları bu yeni koronavirüslere karşı korur mu? Ülkece tercih ettiğimiz inaktif aşı bu varyantlara etkili mi?

Virüsler, insan hücresine yerleştikten sonra genetik materyalini kopyalayarak ürer ve çoğalırlar. Tıpkı kulaktan kulağa oynayan, duyduklarını tekrar eden bir çocuk gibi; mükemmel bir kopyalama yapamaz ve hata yaparlar. İşte bu hatalara mutasyon deriz. Ne kadar çok bulaşırsa o kadar çok kopyalama ve dolayısıyla da o kadar hata yapar. Ve mutasyonlar birikerek varyantlara neden olur. Açıkçası salgın büyüdükçe yeni ve aşıdan kaçabilecek varyantlar oluşma riski de artacaktır.

SARS-CoV-2’nin varyantlarını durdurmanın tek yolu virüsü durdurmak. Bunun da çaresi hızla aşılanmak ve 2-4 haftalık tam kapanma ile yayılımının önlenmesini sağlamak.

Peki, şuan ki aşılar ne kadar etkin? İlk bakışta, Güney Afrika›daki Oxford-AstraZeneca aşısının 2. faz denemesi sonuçları moralimizi bozsa da mRNA aşıları ile büyük ölçüde aşılama yapan ülkelerde vaka sayılarının azalması varyantlara karşı hâlâ şansımız olduğunu düşündürüyor.

Ne yazık ki ülkemizde kullanılan Sinovac/CoronaVac aşısı için en son sonuçlar hayal kırıklığı yarattı. Brezilya’da sağlık çalışanları üzerinde yürütülen üçüncü faz denemeleri, Covid-19 aşıları için DSÖ tarafından belirlenen yüzde 50 eşiğinin biraz üzerinde, yalnızca yüzde 50,7’lik bir etkililik oranı (yüzde 35,7-62,2) sağladı. Bir hafta önce yayınlanan gerçek dünya verileri biraz daha kötü: aşının semptomatik Covid-19 vakalarına karşı sadece yüzde 49,6 etkinliği (yüzde 11.3-71.4) olduğu, asemptomatik enfeksiyonlar da dahil edilirse bu oranın yüzde 35,1’e düşeceği açıklandı. Çinli yetkililer geçen hafta aşılarının etkinliğinin düşük olduğunu kabul etti ama daha sonra “tam bir yanlış anlama” olduğunu iddia ederek geri adım attı.

Evet. Sinovac aşısı, enfeksiyonları durdurmada görünüşte zayıf. Buna rağmen, rakipleri gibi, ciddi hastalık ve ölüme karşı oldukça iyi koruma sağlıyor gibi görünüyor. Brezilya’nın üçüncü faz denemelerinde, enfekte olmuş aşılanmamış katılımcıların yaklaşık yüzde 4’ü ağır şekilde hastalandı; aşılananlar arasında ise hiç ağır hasta olmadı. Ama bu faz çalışması varyantlardan önce yapılmıştı. Aşının varyantlar karşısındaki etkisini görmek için ülkemizde tam doz aşılanan ancak varyantlarla enfekte olanların verisine ihtiyaç var. Eğer bu veri toplanabilirse bize aşılamada bir sonraki adım konusunda yön gösterip kılavuz olabilir.

Virüs, enfekte edebileceği insan buldukça, çoğalmaya, hata yapmaya ve mutasyona uğramaya devam edecek. Aşının cinsi ne olursa olsun sabit bir antijene (bağışıklık sistemini harekete geçiren protein) ve değişen bir virüse sahip olduğumuz sürece er ya da geç, aşıdan kaçan bir varyant olacak. Ama bu olmadan hâlâ bir şansımız var. Genel olarak, enfeksiyonları azaltmada etkili olan aşıların bulaşmayı engellemede de önemli etkileri vardır. Covid-19 aşılarının da bulaşmayı azaltması mümkün.

Virüsü ne kadar çok kişiyi aşılarsak o kadar durdurabiliriz. Şu anda yapılması gereken, şimdiye kadar geliştirilen ve kullanılan Covid-19 aşılarının varyantlara az ya da çok etkin olup olmasına bakmadan tüm nüfusu hızla ve ulaşabildiğimiz aşı ile aşılamaktır. Ama elbette tam doz aşılansak bile kalabalık yerlerde henüz aşılanmamış kişilerle mesafemize dikkat etmeye bir süre daha devam etmemiz gerektiği aşikâr.