Suruç'ta, 20 Temmuz 2015'te, 33 kişinin yaşamını yitirdiği IŞİD'in canlı bomba eyleminin ardından ilginç bir şey oldu. Kürt illerine ve İstanbul'daki Alevi mahallelerine operasyon yapıldı.

İktidar partisi AKP'nin 'kokteyl terör' tanımını kullanması ve IŞİD ile birlikte PKK ve DHKP-C'ye vurgu yapması boşuna değildi.
Bölgede yıkım ve şiddet arttı. Sokağa çıkma yasakları ile birlikte çatışma yükseltildi.

10 Ekim 2015 Barış ve Demokrasi Mitingi tüm devrimci, demokrat, sol, sosyalist çevrenin bu sürece tepki koyma isteğiydi. Fakat IŞİD bir kez daha sahneye çıktı/çıkarıldı.

102 kişinin aynı anda öldürülmesi Türkiye'nin gördüğü en büyük katliamdı. İktidar 'kokteyl terör' söylemlerini sürdürdü. Oysa her şey ortadaydı.

Bir program çizdiler
IŞİD'in intihar bombacılarına bile yol verilmişti. Ankara saldırısından önce olay günü de dahil tam 62 istihbarat vardı fakat bu durum dikkate alınmadı.

Terörü, 'gerçeklik boyutundan' değil toplumda bir illüzyon yaratmayı tercih ederek ele aldı. Can kayıplarından hesap soranları, barış isteyenleri terörist saydı. Acı ama gerçektir. Bugün; neredeyse Suruç katliamından yaralı olarak kurtulup soruşturma geçirmeyen mağdur yok gibi.

AKP'nin iki yöntemi: Yansıt ve gizle
Bir suç iktidarıdır. AKP'nin iki yöntemi var. Biri 'gizlemek' diğeri 'yansıtmak.' Referansını adeta iki atasözünden alıyor. Kabahat yorgan altında ve yavuz hırsız ev sahibini bastırır.

Dokunulmazlıkların kaldırılması da 15 Temmuz da buna dâhildir.

Bardağın iki tarafı
'Aynı gemi', 'sarı öküz', 'o Ermeni...'

Şüphesiz bir sonraki kuşaklar, kullanıla kullanıla bitap düşmüş bu metaforları anlamakta zorlanacaklar. Kuşak filan kalırsa tabii...

Fakat bunlarla anlatım da işe yarıyor. Bu kalıplar koşulları değerlendirmek açısından elverişli.
Bardağa iki tarafından da bakalım. Toplum birbirinden kopuk. Neredeyse yarısı ülkedeki kâbusu hayra yoruyor. AKP'nin ve Saray'ın elini büyük ölçüde rahatlatan da bu. Ancak her türlü propoganda araçları engellenmiş olmasına rağmen, bardağın dolu tarafında yüzde elli var. Üstelik memnuniyetsizliği her geçen gün artıyor.

Hatalar...
Dokunulmazlıkların kaldırılmasına onay, 15 Temmuz sonrası Yenikapı mitingine katılmak, 16 Nisan referandumunun ardından kitleyi yönlendirememek ana muhalefet partisine ilişkin tekrar tekrar yapılan eleştiriler arasında. Bu tepkileri yinelemek gerekli mi? Neden sonuç ilişkileri ile birlikte değerlendirelim.

CHP'nin, AKP'den oy devşirme planı hiçbir zaman tutmadı. Bu plan kendi kitlesinin büyük bir bölümünde de işe yaramadı. HDP'li Selahattin Demirtaş'ın cezaevinde olmasının sadece AKP'ye yararı oldu!

Yenikapı mitingine katılmanın iç huzuru sağlamayacağı Erdoğan'ın ilk fırsatta, 'güvende hissettiği anda' kendisine destek verenleri kullanıp atacağını öngörmek zor değildi.

16 Nisan referandumu gerçek bir kırılma noktasıydı. CHP’nin bu noktada belirli eksiklikleri vardı. büyük bir kitleyi sokağa taşıyamadı. Kaygılar anlaşılırdı fakat sonuç alıcı adımlar atılmadı.

Unutulup gidiyor, mevziler bir bir veriliyor
Kimse kimseyi kandırmasın, onca cihatçı kıyıda köşede öylesine bekletilmiyor. Mafya tetikçileri, AKP'nin yol verdiği Osmanlı Ocakları gibi kurumlar her an göz önünde. İhtiyaç duyulduğu anda ortaya çıkıyorlar. Henüz bir hafta önce, Osmanlı Ocakları tarafından Kılıçdaroğlu'na ilişkin yapılan 'üyelerimizi zor tutuyoruz' açıklamasını siyasi partilerin duymamış olması imkânsız.

Cumhuriyet gazetesine operasyonun ardından AKP'nin yeni bir yol temizliği için farklı bir mahalleye sıçradığı belliydi.

Cumhuriyet'e destek eylemimde, gazete avlusunda en çok konuşulan konulardan biri operasyonların süreceği ve sıranın CHP'li belediyelere geldiğiydi. Bugün Ataşehir Belediyesi'ne açılan soruşturma ve bunun diğer belediyelere sıçrayacağı iddiası bunun teyididir.

Ne yazık ki ilk gün ateşi çabuk sönüyor. AKP bu durumu izliyor. Mesaj AKP'nin belediyelerine Saray tarafından yapılan operasyon ile çoktan verilmiş, yol haritası çizilmişti.

Gerçekçi olmak lazım. AKP kontrollü bir seçimle 2019'u rahat bir biçimde kazanmayı hedefliyor. Zarlar hileli, oyun sahte. Sanki normal bir ülke gibi seçime hazırlanmak, olabilecekleri görmemek akla yatkın değil.

Çatışma ve otoriterlik arasına sıkışmış ülkede işte bu yüzden kaçan trenleri anımsamak bir kez daha elzemdir.

Hala fırsat var
Tam bu noktada toplumun tüm muhalif kesimlerine ve özellikle ana muhalefet partisine artık 'gerçek' bir sorumluluk düştüğünü hatırlatmak sorumluluk.

En büyük güç bardağın o dolu tarafıdır.

Adalet Yürüyüşü gibi ancak artık tamamına eren fiillere ihtiyaç var.

Neden tamamına eren?
Yürüyüş çok önemliydi fakat keşke cesaretle Demirtaş'ı kucaklaşabilseydi!
İşin işten geçmesine ramak var. Ayrıştırarak söyleyelim; ülke elden giderken, sürekli 'esnaf açılışı' yapan vekilleri kafamızda bir yere oturtamıyoruz.