Haftalardır Urfa’daki işkenceyi konuşuyoruz ama bu işkencenin kolay söylenemeyen kısmı, kadınlara yapılanlar. “Rutin işkenceden” farklı olarak kişisel hıncın daha yüksek, nefretin katlanarak arttığı bu durumda, kadınlar hem tüm işkence yöntemlerine maruz kaldılar hem de cinsiyetçi hakaret ve tehditlerin olduğu cinsel işkenceye. Urfa, Halfeti’yi son ziyaret edenler İnsan Hakları Derneği Merkezi Kadın Komisyonu’ndan kadınlardı. Halfeti olayında […]

Haftalardır Urfa’daki işkenceyi konuşuyoruz ama bu işkencenin kolay söylenemeyen kısmı, kadınlara yapılanlar.

“Rutin işkenceden” farklı olarak kişisel hıncın daha yüksek, nefretin katlanarak arttığı bu durumda, kadınlar hem tüm işkence yöntemlerine maruz kaldılar hem de cinsiyetçi hakaret ve tehditlerin olduğu cinsel işkenceye.

Urfa, Halfeti’yi son ziyaret edenler İnsan Hakları Derneği Merkezi Kadın Komisyonu’ndan kadınlardı.

Halfeti olayında gözaltına alınıp tutuklanan iki kadın ve gözaltından serbest bırakılan 16 yaşındaki kız çocuğu yaptıkları görüşmelerde dinledikleri şöyle:

“50 yaşındayım, dört çocuğum var. 18 Mayıs 2019, gece 02.00 sıralarında çatışma sesleri duydum. Bir süre sonra kapımız çalındı ve çok sayda polis içeri girdi. Çocuklarımız da dahil hepimizin gözlerini ve ellerini bağlayarak dövmeye başladılar. Bana tecavüz tehdidinde bulundular. Terörle Mücadele Şubesine götürüldükten sonra 11 gün burada kaldık. Gözlerimi bağladılar, başıma da çuval geçirdiler. Çoğunlukla ellerim arkadan kelepçeliydi. Defalarca işkence seansına çıkarıldım. Pijamamın altından kablo geçirmek suretiyle göğsümden ve cinsel organımdan elektrik verdiler. Elektriğin şiddetiyle bayılınca o kabloları çıkarıp bu kez kollarımdan ve bacaklarımdan elektrik vermeye başladılar. Elektrik veren polis sürekli , ‘senin a…na koyarım, seni kocan dışında s..ken oldu mu?’ gibi sözler söylüyordu. Ben ağlayarak polislere, ‘anneniz yaşındayım’ diye yalvarıyordum.” (G.A.)

“39 yaşındayım, dört çocukluyum. Olay günü biz Halfeti’de değildik, üç gündür Urfa’da görümcemin evindeydik. 18 Mayıs 2019 günü sabaha karşı görümcemin Urfa’daki evindeyken çok sayda polis evimize geldiler. Kocamın kafasını duvarlara vurdular, başı yarıldı. Daha sonra 16 yaşındaki kızımın başına silah dayayarak tehdit ettiler. Terörle Mücadele şubesine götürüldükten sonra ismini ‘Güler’ olarak hatırladığım bir kadın polis, gözlerim bağlı bir şekilde beni nezarethaneden aldı ve iki erkek polisin oturduğu bir odaya götürdü. Erkek polislerden biri,  elini saçlarıma dolayarak beni odanın bir ucundan bir ucuna gezdirdi. Bu arada ‘sen temiz değilsin, senin kesin dostun vardır. Dört çocuğun var, beşincisi de benden olsun ister misin?’ diyerek cinsel tacizde bulundu.” (T.A.)

“Biz halamın evindeyken polisler eve baskın yaptılar. Babamı çok dövdüler. Başı kanlar içindeyken kafasını ezmeye çalışıyorlardı. Benim sırtıma silah dayayarak ‘konuş’ diye tehdit ettiler. İki erkek kardeşimle beraber bizi çocuk şubeye götürdüler. Dört gün çocuk şubede kaldık, daha sonra bizi bıraktılar. Ama biz hâlâ çok korkuyoruz. Geceleri uyuyamıyoruz.” (16 yaşındaki F.A.)

Kadın Komisyonu konuyla ilgili açıklamasında, “Halfeti’de meydana gelen olay sonrasında gözaltına alınan kadınlara, gerek Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kendi iç hukuku, gerekse uymayı taahhüt ettiği Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi ve bir Birleşmiş Milletler belgesi olan İstanbul Protokolüne aykırı biçimde işkence ve cinsel işkence uygulandığını” ifade etti.

Daha da kötüsü bu işkence doktorlarca belgelenmedi.

İşkence yaptığı iddia edilen güvenlik güçleri de halen görevlerinin başında.

Bir soruşturma açıldı ama akıbetinden haberimiz yok, sonucunu tahmin etmek de zor değil.

Bu durumda, başka kadınların cinsel işkenceye maruz kalmasını ne engelleyecek?