İdlib’de kimyasal saldırı yapmakla suçlanan Beşar Esad’ın birkaç gün önce Sputnik’e yaptığı açıklamaları gazetelerde okumuşsunuzdur. Birleşmiş Milletler’in, yaptıkları işbirliği önerisine cevap vermemesinden, saldırı saatine kadar birçok çelişkiyi dile getirmişti Suriye Lideri. Yalnız açıklamalarındaki epey çarpıcı bir bölüm, nedense memleketimiz matbuatı tarafından ya hiç görülmedi, ya da satır arasında geçiştirildi.

‘Yüzde yüz’ suçlaması

Esad, Rus yayın kuruluşu Sputnik’in “Terörist gruplar kimyasal silahları nereden alıyor olabilir?” sorusunu yanıtlarken açıkça Türkiye’yi işaret etti:

Doğrudan Türkiye'den. Bunun kanıtları da var. İçlerinden (kanıtlardan) bazıları, birkaç yıl önce internette yayınlanmıştı. Teröristlerin para, silah, yeni militanlar ve gereksinim duydukları eşyaları alabileceği tek yol Türkiye'den geçiyor. Kuzeyden başka bir yolları yok. Bu nedenle (kimyasal silahları onları veren), yüzde 100 Türkiye.

O şirket Türk çıkmıştı

Esad’ın sözleri külliyen yalan olabilir elbette. Öyleyse, Ankara neden sessiz kalıyor, anlamak güç. Esad'ın suçlamaları okurken, aklımıza Hürriyet’in eski Washington Temsilcisi Tolga Tanış’ın son yazılarından biri geldi. “DAEŞ’in Türk malı potasyum nitratları” başlıklı yazı, büyük tartışmalara yol açmıştı. Tanış yazısında, DAEŞ’in patlayıcı yapımında kullandığı kimyasalları, Türkiye’de faaliyet gösteren Doktor Tarsa şirketinden aldığını ortaya çıkarmıştı. Şirket sahibi, Tanış’ın sorularına karşılık “Elimizdeki bilgileri, sadece MİT’e vermeye hazırız. TC devletiyle temasa geçin” demekle yetinmişti.

halep-oradaysa-sirket-burada-277066-1.

Buna da mı YSK bakacak?

Bu yazıdan sonra devletimizin Doktor Tarsa şirketi ile ilgili ne tür bir işlem yaptığını bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey, bu yazıdan sonra, tetikçilerin de hedef göstermesiyle Tolga Tanış’ın Hürriyet’ten ayrılmak zorunda kaldığı...

Şimdi, bu ülkenin yurttaşları olarak, bizi yönetenlere şu soruyu yöneltme hakkımız yok mu? Gerçekten Türkiye’den, ülkemizde de terör faaliyetlerinde bulunan gruplara bu tür kimyasallar gitti mi? Gitmediyse, Esad’ı yalanlamak için YSK’nın kararını mı bekliyorsunuz?

***

“Besleme” basın

halep-oradaysa-sirket-burada-277067-1.halep-oradaysa-sirket-burada-277068-1.

Star gazetesinin dünkü 1. sayfasında akıllara ziyan bir haber vardı. “Artık Türkiye Almanya’yı besliyor” başlıklı habere göre “Gurbetçilerin Türkiye’ye yaptığı para transferlerinde ibre tersine döndü. Türkiye’den Almanya’ya yapılan para transferi, Almanya’dan Türkiye’ye yapılan hacmi 3’e katladı.”

Öncelikle, logosunda “milli iradenin sesi” sloganı olan gazete, ülkemizden para çıkmasına nasıl seviniyor anlamak mümkün değil. Normalde, ülkeye para ve yatırım geldiğinde bundan mutlu olmamız gerekmiyor mu?

İkincisi… Türkiye’ye gelen paranın artık 3 katının Türkiye’den çıkmasında başka şeylerin rolü olabilir mi… Mesela, dünyanın en önemli 3 kredi derecelendirme kuruluşunun “Türkiye’yi yatırım yapılabilir" olmaktan çıkarmış olmasının.. Ya da paralarına el konmasından korkan işadamlarının hiç mi payı yoktur bu “3’e katlamada…

En yandaş isimlerin bile milyonlarca Euro’yu Avrupa’ya gönderdiğini biliyor musunuz? Kod adı “tüpçü” işadamının, özellikle son birkaç yılda bütün yatırımlarını Berlin’e kaydırdığını biliyor musunuz? Son olarak 300 milyon dolarlık bir bina aldığını..

Neyse ya, dalgayı bozmayalım. Biz yine sevinelim: “Almanya’yı besliyoruz!”

***

Algı operasyonu diyenler, “kralını” yapıyor

halep-oradaysa-sirket-burada-277069-1.

Hükümet yanlısı basının en sevdiği başlıklardan biri, “algı operasyonu.” Yalnız, aşık oldukları kavramla en büyük ayrımcılığı, haysiyet cellatlığını yapanlar da ta kendileri.

Yukarıdaki iki kupür, önceki günkü Star ve dünkü Akşam gazetelerinden. AGİT’in gözlemci raporunu eleştirirken, Avrupalı bir parlamenteri afişe etmişler sözde… Ama elindeki PKK bayrağını da, haberle hiçbir ilgisi olmayan cemevi tabelasının üzerine koymak niye peki? Ayıp değil mi beyler?

Akşam gazetesi de, PKK’ya yapılan bir operasyon haberinde “” (!) bulmuş. Teröristin üzerinden haç çıkmış!

Elinizi vicdanınıza koyun… Terör sembolleri ile inançları karalamak, o çok sevdiğiniz algı operasyonunun ta kendisi değil mi? Bu yaklaşımlar yeni Zirve yayınevi katliamları, yeni Santoro cinayetleri, yeni Samastlar üretmez mi?

Biri, tevhid bayrağının üzerine PKK logosu yerleştirseydi, ortalığı inletmez miydiniz?