Bu deprem, Irak, İran, Türkiye ve Suriye’de hissedilmiş ve sosyolojik olarak bölgenin ortak gelecekte olası bir depremde ortak bir müdahale hattının da gerekli olduğunu göstermiştir

Halepçe depremi, ülkemiz için ne ifade ediyor?

Savaş Karabulut - Dr., Jeofizik Mühendisi*

12 Kasım 2017 tarihinde bazı kaynaklara göre, Iran Kirmanşah Bölgesi’nde 1 ve bazı kaynaklara göre Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi sınırları içinde (Halepçe) [2;3] levha içi (mid-point) deprem meydana gelmiştir. Farklı gözlemevlerinde depremin oblik-bindirme faylanma mekanizmasına sahip olduğu bildirilmiştir [1;2;3]. Deprem merkezine en yakın gözlemevi (İran’daki Uluslararası Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Enstitüsü) tarafından yapılan değerlendirmeler ile diğer uluslararası sismoloji merkezlerinin [2;3] bildirdiği; büyüklük (Mw=7.1-7.4), derinlik (18-24 km) ve mekanizma çözümleri arasında farklılıklar bulunmaktadır (Şekil 1), [1;2;3]. Depremin yerleşim yerlerine olan uzaklıkları: Bağdat (Irak): 209 km (Nüfus 5.673.000), Süleymanşah (Irak): 93 km (Nüfus 724.000) ve Kirmanşah (Sarpol-e Z̄ahāb, Iran): 37 km (Nüfus 51,700)’dir.

halepce-depremi-ulkemiz-icin-ne-ifade-ediyor-386943-1.
(Şekil 1: Farklı merkezler tarafından depreme ait mekanizma çözümleri ve deprem parametreleri 2)

İran’daki Sismoloji Enstitüsü tarafından bu depremden sonra 118 artçı deprem kaydedilmiştir (Şekil 2). Son verilere göre bölgede 407 ölü ve 6 bin 700’den fazla yaralı olduğu bildirilmiştir. Bu büyüklükteki bir depremde can kaybı ve hasarın fazla olması beklenirken (Ülkemizde 17 Ağustos 1999 depreminde 18 bin kişi yaşamını yitirmiştir), yerleşim alanlarındaki nüfus azlığı (Şekil 3), iki merkez dışında (SPZ ve NSD istasyonları) düşük ivme değerlerinin kayıt edilmesi ve fayın yerleşim alanlarına uzak olması nedeniyle daha büyük kayıp olmamıştır.
halepce-depremi-ulkemiz-icin-ne-ifade-ediyor-386944-1.
(Şekil 2: 4.0 ve üzerine büyüklüğündeki depremlerin Dağılımı 3)

halepce-depremi-ulkemiz-icin-ne-ifade-ediyor-386945-1.
(Şekil 3: Deprem merkezi çevresindeki nüfus dağılımı 2)

Bölgedeki tarihsel depremler incelendiğinde, 1950’li yıllarda bu depremin 200 km güneydoğusunda M: 6.0-6.7 arasında değişen büyüklüğünde deprem dizileri, 1967 yılında, 12 Kasım depreminin 100 km güneyinde M: 6.1 büyüklüğünde ve 2013 yılında M: 5.6 ve 5.8 büyüklüğünde bu depremin 60 km güneyinde depremler meydana gelmiştir. Bölgede meydana gelen en büyük deprem ise İran’ın Rasht-Qazvin-Zanjan bölgesinde 1997 yılında meydana gelen M: 7.3 büyüklüğündeki depremdir. Bu depremde 50 bin ev hasar görmüş, 60 binden fazla kişi yaralanmış, 600 bin kişi evsiz kalmıştır.

12 Kasım 2017 İran depreminde kırılan fayın boyutu yeraltındaki kayma vektörlerinin hesabına göre yapılmış ve 65X25 km’lik (uzunlukxgenişlik) alanın kırıldığı belirlenmiştir 3. Bölgede İran tarafından kurulan ivme istasyonlarından elde edilen verilere göre 4, bölgenin güneyinde bulunan ve deprem merkezine en yakında istasyon olan SPZ istasyonunda (deprem merkezine 39 km uzaklıkta), T: 0.553, V: 0.385 ve L:0.684 g’lik ivme değerlerinin ve kuzeyinde bulunan NSD istasyonunda (deprem merkezine 47 km uzaklıkta) ise T: 0.044, V: 0.053 ve L:0.045 g’lik ivmelerin oluştuğu görülmüştür. SPZ istasyonunun L bileşenindeki 0.68 g’lik ivme değeri ülkemizdeki tehlike düzeyi ile kıyaslandığında (I. Derece deprem bölgelerinde 0.4 g’lik ivme kabulü yapılır), büyük hasarlar yaratması beklenmelidir. Bu kadar yakın mesafelerdeki ivme farklılığının güneydeki zemin koşullarının kuzeye göre daha kötü olması ve fayın yırtılma yönüyle ilişkili olabileceği düşünülmüştür. Her iki durumda hasarın güneyde daha fazla olmasında etken olabileceğini düşündürmektedir. Ayrıca; Sarpolezahab, Goorsefid, Kerend ve Loomar eyaletlerinde görülen yüksek ivme değerlerinin de bölgelerdeki hasarı doğrulamaktadır 4.

Aynı tektonik sistem üzerinde bulunan ülkelerdeki depremler
Irak, Iran ve Türkiye’nin güneydoğusu, Alp-Himalaya Dağ kuşağının bir parçası olup, dünyadaki önemli aktif tektonik bölgeler arasında bulunmaktadır. Arabistan levhasının Avrasya levhası ile çarpışması ise Bitlis-Zağros Bindirme Kuşağı boyunca gerçekleşmektedir. Levha hareketlerinin yıllık hızlarının belirlendiği GPS (Küresel Konum Belirleme Sistemi) ile Arabistan levhasının KKD’ye 15 mm/yıl, Afrika levhasının Kuzey’e doğru 5 mm/yıl, ve Anadolu levhasının da batıya doğru 21 mm/yıl olarak Avrasya’ya göre hareket etmektedir 5.

Irak’ın depremselliği doğrudan Bitlis-Zağros Kıvrım ve Dağ kuşağının depremselliği ile ilişkilidir. Burada birçok KD-GB yönlü doğrultu atımlı, oblik ve bindirme karakteristiğine sahip faylar aktifdir. Zab fayı, Diyala Nehri Fayı ve kıvrım eksenine paralel listrik faylar, bunlardan önemli olanlarıdır. Bölgenin kuzeyi ve doğusu bu ana levha sınırının etkisi altındayken, Batı ve Güney’i ise Arabistan Platformu diye tanımladığımız depremsellik ve tektonik hareketlilik bakımından stabil bir bölgede yer almaktadır 6.

GD Anadolu Bölgesinde Bitlis bindirme kuşağında yer alan aktif bindirme fayların harekete geçmesi sonucu ise 1975’de Ms:6.7 büyüklüğündeki Lice depremi7 ve 2011’de Mw:7.1 Van-Erciş depremi meydana gelmiştir. Van Fay Zonunu 8 gibi kırığı yüzeye kadar ulaşmayan “kör bindirme-blind thrust” fay’ların GD Anadolu Bölgesinde önemli sismik hasar verme potansiyeline sahip olduğu görülmüştür.

Anadolu’nun tektonik mozaiği 10 milyon yıl önce Neotetis okyanusunun kollarının yitimi ve Anadolu bloklarının çarpışması sonucu şekillenmiş olup, Arabistan levhasının Bitlis-Zağros Kenedi boyunca sıkıştırması ve Anadolu’nun Kuzey ve Doğu Anadolu Fayları ile Güneybatıya kaçışı ile temsil edilir. Kuzey Anadolu Fayı; 1400 km uzunluğunda, 10-25 mm/yıl’da atıma sahip Karlıova-Ege Denizine uzanan yanal atımlı kıta-içi transform faydır 9

Kronolojik olarak;
Bitlis Zağros Bindirme kuşağının 2400 km uzunluğunda olup, 500 km’lik kısmı Antakya-Hakkari sınırları arasında kalmaktadır. Bu alanda kuzey yönlü bir dizi ters faylanma sıkışma tektoniğine bağlı olarak gelişmiştir. Bu kuşağın kuzeyinde ise, kuzey yönlü ters faylanma özelliğinde olan Van ve Muş fay sistemleri bulunmaktadır. Bu alanda 1975, Lice depremi (Ms 6.6) ve 2011 Van-Erciş depremi (Mw:7.2) şiddetli hasar ve büyük kayıp vermiştir. Bitlis Zağros kent kuşağı doğudan batıya doğru Hakkari, Beytüşşebap, Narlı, Pervari güneyi, Kozluk, Kulp, Lice kuzeyi, Ergani kuzeyi, Çüngüş ve Çelikhan’dan geçer (Şekil 4). 1500’lü yıllardan günümüze bu bölge büyük bir depremi beklemektedir.

halepce-depremi-ulkemiz-icin-ne-ifade-ediyor-386946-1.
(Şekil 4: Doğu Anadolu Fay ve çevresindeki tarihsel depremler 10)

Sonuçlar
Anadolu ve Kalyoncuoğlu’nun (2010) yılında yaptığı çalışmada “Bitlis-Zagros bindirme kuşağı ve Doğu Anadolu Fay zonu üzerinde yüksek tehlike taşıyan alanlar olduğu ifade edilmiştir 11. Ayrıca Güney Doğu Anadolu Bindirmesi ile Doğu Anadolu Fayının kesiştiği Adıyaman civarında bir sismik boşluğun olduğu da elde edilen diğer bir sonuç olarak düşünülebileceği ve bölgede 100 yıllık bir süreç içerinde 6.5 büyüklüğüne eşit veya büyük depremlerin meydana gelme olasılığını %70–75 olarak hesaplamışlardır (Şekil 5). En yüksek riske sahip bölgenin ise Erzurum-Erzincan-Muş-Erzurum arasında olduğu, Adana ve Van Gölü’nün kuzeydoğusuna doğru azaldığı belirtilmiştir.

halepce-depremi-ulkemiz-icin-ne-ifade-ediyor-386947-1.
(Şekil 5: Bölgede deprem üretme potansiyeli olan alanlar 11)

Yukarıdaki bilimsel veriler bu depremim öğrettiği iki şeyi vurgulamayı gerekli kılmaktadır. Halepçe (Kermenşah) depremi ülkemiz için neyi ifade ediyor? Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesi kendisini bekleyen doğal afetine hazır mı? Bu deprem, Irak, İran, Türkiye ve Suriye’de hissedilmiş ve sosyolojik olarak bölgenin ortak gelecekte olası bir depremde ortak bir müdahale hattının da gerekli olduğunu göstermiştir. Deprem Türkiye’nin güneydoğusunda bulunan illerde (Diyarbakır, Hakkari, Gaziantep vb.) hissedilmiştir. Ülkemizde yıllardır devam eden savaş ve içinde bulunduğu konjonktür Türkiye’nin Doğu ve güneydoğu Anadolu bölgelerinde yapılan bilimsel çalışmaları da sınırlı kılmıştır. Ancak, 1975 Lice depremi ardından bölgede meydana gelen ve Doğu Anadolu bölgesinin de bir deprem bölgesi olduğunu hatırlatan 2011 Van depreminden sonra; bölgedeki gizli fayların varlığı, 7 ve üzerindeki bir depremin bölgedeki nüfus ve yapılaşma kalitesi açısından yetersizlikle birlikte düşünüldüğünde büyük bir tehlikenin değil büyük bir riskinde bölgeyi beklediğini belirtmek gerektirir.

Ayrıca ülkemizde deprem deyince ilk akla gelen Marmara Bölgesinin de depreme hazır olmadığı gibi (bilimsel olarak hazır fakat yönetimsel açıdan hazır değil), nüfusunun da fazla olması riski yani can kaybı, yaralanmalar ve ekonomik kayıpları arttırmaktadır. Şehir planlaması nüfusa göre yapılmaktadır. Yaşayanlar ise güvenli barınma hakkının sağlanması, yerel yöneticiler ve bakanlıkların sorumluluğundadır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri için ise aktif fay hatlarının şehir merkezinden geçmesi, tarihsel geçmişi nedeniyle (500 yıllık periyot) büyük deprem olmaması, nüfus yoğunluğunun fazla olması ve kerpiç vb. evlerin fazla olması ve betonarme binaların kontrol edilmemesi riskin ne derece büyük olduğunu göstermektedir. Jeofizik mühendislerince yapıların oturduğu zeminlerin kontrol edilmediği, İnşaat mühendislerince yapıların denetlenmediği ve Şehir plancıları tarafından uygun planlamanın yapılmadığı her yerleşim alanı benzer tehlikeleri içinde barındırmaktadır. Ülkemizin bu bölgesini “kendi kaderine terk edilmiş” ve “felaketini bekleyen” bir alan olarak tanımlamakta yanlış olmayacaktır.

* TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası İstanbul Şube Yönetim Kurulu Üyesi, 675 Sayılı KHK ile İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü’nden ihraç edilen Akademisyen

Kaynaklar
[1] http://www.iiees.ac.ir/en/eventspec/?eqid=103758
[2] https://www.emsc-csem.org/Earthquake/earthquake.php?id=629693#map
[3] https://earthquake.usgs.gov/earthquakes/eventpage/us2000bmcg#executive
[4] http://smd.bhrc.ac.ir/Portal/fa/Search/Waveforms
[5] Reilinger R, McClusky S, Vernant P, Lawrence S, Ergintav S, Çakmak R, Özener H, Kadirov F, Guliev I, Stepanyan R et al. 2006, GPS constraints on continental deformation in the Africa - ArabiaEurasia continental collision zone and implications for the dynamics of plate interactions. J Geophys Res 111: B05411, doi: 10.1029/2005JB004051.
[6] Seyitoğlu, G., Esat, K., Kaynak, B., 2017, The neotectonics of southeast Turkey, northern Syria, and Iraq: the internal structure of the Southeast Anatolian Wedge and its relationship with recent earthquakes, Turkish J Earth Sci (2017) 26: 105-126, TÜBİTAK doi:10.3906/yer-1605-21.
[7] Jackson J, McKenzie D., 1984, Active tectonics of the Alpine-Himalayan Belt between western Turkey and Pakistan. Geophys J R Astr Soc Lond 77: 185-264.
[8] Zahradnik J, Sokos E (2011). Multiple-point source solution of the Mw 7.2 Van earthquake, October 23, 2011, Eastern Turkey. Report submitted to EMSC on November 1, 2011.
[9] Tatar ve diğ., 2011, Crustal deformation and kinematics of the Eastern Part of the North Anatolian Fault Zone (Turkey) from GPS measurements, Tectonophysics 518–521 (2012) 55–62.
[10] İmamoğlu, Ş., ve Çetin, E., 2007, GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ ve YAKIN YÖRESİNİN DEPREMSELLİĞİ , D.Ü.Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Dergisi 9, 93-103.
[11] Anadolu, C. N., Kalyoncuoğlu Ü.Y., 2010, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin Depremselliği ve Deprem Tehlike Analizi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 14-1 (2010),84-94.