Bulgaristan’da yolsuzluğa batmış hükümetin istifası için protestolar sürerken ekonomik krizin derinleştiği ülkede yurttaşlar insani taleplerini karşılayacak bir hükümet istiyor. Eylemlere katılan Galina Bezlova ve Stoyo Tetevenski ise kapitalizm karşıtı mücadeleyi önemsiyor, eylemlere devam edeceklerini belirtiyor.

Halk adil yönetim istiyor

Özde ÇELİKBİLEK

Bulgaristan’da hükümetin mafyatik ilişkileri ve yolsuzluklarını gerekçe göstererek istifasını talep eden binlerce yurttaşın erken seçime gidilmesi amacıyla düzenlediği eylemler bir ayı aşkın süredir devam ediyor.

Başkent Sofya başta olmak üzere ülkenin büyük şehirlerinde her gün düzenlenen gösterilerde “mafya”, “istifa” ve “hainler” sloganları atılıyor. Eylemciler, Başbakan Boyko Borisov ile Cumhuriyet Başsavcısı İvan Geşev’in istifa etmelerini ve erken seçimlere gidilmesini talep ediyor. Borisov’un hükümetine muhalif olan Cumhurbaşkanı Rumen Radev de gösterilere verdiği destekle biliniyor. En son Adalet Bakanı Danail Kirilov dün hükümete istifasını sundu.

Kirilov ülkedeki eylemciler tarafından yargıda yolsuzluğu sona erdirecek reformları hayata geçirmek konusunda başarısızlıkla suçlanıyordu.

Protestolara katılan Galina Bezlova ve Stoyo Tetevenski isimli eylemciler ülkede yaşananları BirGün’e anlattı. “Ülkedeki siyasetçilerin sürekli olarak halkın ihtiyaçlarına ve taleplerine saygısızlıkta bulunduğunu” dile getiren eylemciler, koronavirüs süreciyle birlikte ülkede ekonomik kriz de derinleşirken halkın çıkarlarını gözeten bir hükümetin kurulmasını istiyor.

► Öncelikle sizleri tanıyabilir miyiz?
Galina Bezlova: Benim adım Galina, 21 yaşındayım ve Sofya Üniversitesi Sosyoloji bölümünde ikinci sınıf öğrencisiyim. İşçi sınıfından feminist bir lezbiyen olarak, LGBTİ+, kadın ve sınıf mücadeleleri hayatımın ayrılmaz bir parçasını oluşturuyor. Üniversite içerisindeki bu anlayışla siyaset yürüten kolektiflerin içerisinde aktif çalışma yapıyorum.

Stoyo Tetevenski: Benim adım Stoyo, Bulgaristan’ın Sofya şehrinde yaşıyorum. Vegan bir anti-faşist ve anti-kapitalistim. Sofya Üniversitesi’nde okuyorum. Eko-sosyal adalet, öğrenci aktivizmi ve feminizme odaklanan çeşitli kolektiflerin bir parçasıyım.

► Birlikte mücadele yürüttüğünüz örgüt var mı?

GB: Bulgaristan’da en güçlü ve aktif örgütlerden biri olan sol-feminist örgüt LevFem, eylemlerin içerisinde aktif bir şekilde bulunuyor ve organize ediyor. LevFem, kapitalizme ve patriyarkal sisteme karşı mücadele eden ve kendisini sol bir çizgide tutan bir örgüttür. Ülke içerisinde en mobilize hareket edebilen LevFem, uluslararası alanda da etkin.

ST: Ben de Galina’nın bahsettiği Bulgaristan’dan bir sosyalist feminist kolektif olan ve tabandan örgütlenen LevFem’de aktif olarak çalışmalar yürütüyorum.

halk-adil-yonetim-istiyor-773644-1.


ARTAN YOKSULLUK, DERİNLEŞEN KRİZ

► Protestolar nasıl başladı, neden bu tepki?
GB: Protestolar, organize edilmiş bir çabanın olmaktan ziyade, bir anda ortaya çıkan bir fırtına gibi başladı diyebiliriz. Bulgar siyasetçilerin sürekli olarak halkın ihtiyaçlarına ve taleplerine gösterdikleri saygısızlık, kitlelerin tepkisinin her an ortaya çıkabileceğinin bir göstergesiydi. Bununla birlikte, protestolar sırasında dile getirilen talepler oldukça genişti. Ülkenin geneline yayılan yoksulluk, yeterli ve erişilebilir sağlık hizmetlerinden halkın eşit bir şekilde faydalanamaması, eğitim eksikliği gibi sistemin yapısal sorunların öfkesi ve yolsuzluklardan hesap sormamıza neden oldu. Kitlenin çoğunluğu sınıf temelli organize edilmiş bir hareketin çağrısı ile değil kendiliğinden ortaya çıktı. İşçi sınıfının bu eylemlerde daha fazla görünmesini isterdik fakat işçilerin çalışma saatleri onları sokak eylemlerinde daha aktif görememize neden oldu.

ST: Protestoların nedeni hükümetin hukukun üstünlüğünü tamamen hiçe saydığını vurgulayan bir dizi olaya doğrudan bir tepkiydi. Bu anlamda, topluluk örgütlenmesinin bir ürünü olmaktan ziyade kendiliğinden eylemler başladı. Bu da protesto demografisinin öne çıkan yapısını yansıtıyordu, çoğunlukla beyaz ve orta sınıf eylem yapan kitleyi oluştursa da yoksullar da öne çıkıyor. Çünkü ülkede güvencesizlik, artan gelir eşitsizliği, işçi haklarına yönelik saldırılar ve salgın sırasında herhangi bir hükümet desteğinin tamamen yokluğu, yoksulluğun daha da artmasına neden oldu. Kötüleşen yaşam koşulları, Bulgarların değişime özlem duydukları anlamına geliyor “Yolsuzluk” ve “hukukun üstünlüğü” protestocuların taleplerinin merkezinde yer alıyor.

‘IRKÇILIK YÜKSELİŞTE’

► Doğu Avrupa ülkelerinde göçmen karşıtı politikaların çok daha yüksek sesle ifade edildiğini ve halkı etkilediğini görüyoruz. Örneğin, Bulgaristan’da bu konuyla ilgili tepkiler nasıl?
GB:
Doğu Avrupa ve Bulgaristan’da ırkçılık her zaman mevcuttur. Burada çoğunlukla Romanlar hedef alınıyor ve tamamen “normal” bir şey olarak görülüyor. Irkçılık karşıtlığı konusunda olabildiğince çok bilgi paylaşmaya, kendimizi ve birbirimizi bu konuda eğitmeye çalışıyoruz. İnsanları ırkçı durumlarda harekete geçmeye, ırkçılıkla karşı karşıya kalan insanların sesini yükseltmeye ve insanları daha çok dinlemeye teşvik ediyoruz. Romanlarla birlikte dayanışma eylemleri düzenliyor ve birlikte yaşamanın vurgusunu yapıyoruz.

halk-adil-yonetim-istiyor-773645-1.

ST: Hükümet, Türkiye sınırına bir duvar ördü ve göçmenlere karşı korkuyu harekete geçirmede çok etkili oldu. Göçmenlere karşı son büyük seferberlik, öneri olarak sunulan Küresel Göç Sözleşmesi’nin onaylanmasıydı. Hükümet koalisyonunun aşırı sağ küçük ortağı, sözde sosyalist parti ile birlikte anlaşmayı reddetti; medyayı korku çığırtkanlığı, ırkçı ve islamofobik imalarla doldurdu, bu da göçmen karşıtı duyguların fırtınasını şiddetlendirdi ve teklifin reddedilmesine yol açtı. Bu protestolarla ise açık bir kapitalizm ve neoliberalizm karşıtı blok örgütlemek istiyoruz, ırkçı, cinsiyetçi ve homofobik tezahüratlara ve sloganlara karşı çıkıyoruz. Farklı gruplar artık işçi haklarını savunuyor, hemşireler için daha iyi koşullar istiyor, çocukların eğitimi, engelliler hakları bir gündem olarak meydanlarda dile getiriliyor.