Son yıllarda siyasal iktidar açısından en sıkıntılı günler, Sayıştay Raporlarının TBMM Genel Kuruluna sunulması ile Merkezi Bütçe Görüşmelerinin tamamlanması arasında geçen dönem oluyor.

Ana akım medya ve yargı tümüyle iktidara bağımlı hale geldiği için sair zamanda ortaya dökülemeyen yolsuzluk, israf ve kayırmacılık düzeni, devletin resmi raporlarının satır aralarında ortaya çıkıveriyor. Siyasi iktidar bu durumu bastırabilmek için, her zamankinden daha şamatacı ve saldırgan bir ruh haline bürünüyor.

18 Aralık’ta tamamlanacak bütçe görüşmeleri, salgın nedeniyle etkisi katlanarak artan ekonomik kriz nedeniyle çok daha önemli hale geldi. Başta işsizler, ücretli çalışanlar ve esnaflar olmak üzere halkın büyük bir kesimi, bütçeden kendilerine ayrılacak kaynak umuduyla sosyal medyada sesini yükseltmeye çalışıyor.

Buna rağmen gerek Cumhurbaşkanlığı tarafından Meclise sunulan Bütçe taslağı, gerekse taslak üzerine yapılan görüşmelerde bakanların tavrı, halkın ihtiyaç ve beklentilerini karşılamaktan çok uzak görünüyor.

Nitekim bütçe taslağında göze ilk çarpan şey, artan vergiler ve zamlar oluyor. 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi, halktan toplanacak vergi gelirini yüzde 16,4 artırmayı amaçlıyor.

ARTAN VERGİ YÜKÜ

Çoğunluğu dolaylı vergilerden oluşan, yani vergi gelirinin en büyük yükünü ücretli kesime dayatan gelirlerle finanse edilen 2021 yılı bütçesinde 922,7 milyar TL vergi geliri hedefleniyor. Bunun 213,7 milyar TL’sini özel tüketim vergisi (ÖTV), 195,3 milyar TL’sini ise gelir vergisi oluşturmakta.

Toplanan bu vergiler büyük oranda borçlara, saray harcamalarına ve sermaye kesimlerine aktarılıyor. Örneğin şehir hastanelerine ayrılan 2021 yılı bütçesi bir önceki bütçeye göre yüzde 56 artırılmış, ulaştırma projelerindeki garanti ve katkı ödemelerine ise yüzde 19 daha fazla kaynak ayrılmış durumda.

Kamu-Özel İşbirliği projelerinin detayları bütçede verilmese de, projeler bazında alt alta toplandığında ayrılan kaynağın eğitim ve sağlık yatırımlarının toplamından da büyük olduğu anlaşılmakta.

Tüm kaynakları üretici faaliyetlerden rant ve yıkıma yönelten bu politikalar, bugün yüksek işsizliğin, kayıt dışı ekonominin, düşük ücretlerin ve enformel çalışma biçimlerinin baş sorumlusu durumunda.

2021 bütçesinde sadece son bir yılda yok olan 1,2 milyon iş ve istihdam alanındaki tahribatın giderilmesine tek kuruş bile ayrılmaması, üretimin ithal bağımlılığını azaltacak ve ulusal katma değer zincirini yüksek katma değer üzerinden kesintisiz sürdürmeyi sağlayacak bir kamu girişiminin yer almaması kaygı vericidir.

KAYNAKLAR NEREYE?

Pandemi döneminde yurttaşlardan hesap numarası vererek daha fazla para isteyen iktidarın 2021 için Diyanet İşleri Başkanlığı’na Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndan yüzde 171 daha fazla pay ayırması izlenen bütçe anlayışının ideolojik siyasi boyutlarını da ortaya koymaktadır.

Sonuç olarak 2021 yılı bütçesi halkın sorunlarına çare üreten değil, bilakis yaşadığımız krizi derinleştiren, sorunları büyüten, yapısal çarpıklıkları pekiştiren bir bütçedir. Ülkemizin yaşadığı kriz sürecini göz ardı eden; üreteni, çalışanı, emeği dışlayan, ülkemizin üretici potansiyelini daha da tahrip edecek faaliyetleri öne çıkartan bir bütçedir.

Ülkemizin içinden geçmekte olduğu bu zor zamanlarda toplumun acil taleplerinin giderilmesi, sağlık ve eğitim gibi temel ihtiyaçlarının eşitlikçi, özgürlükçü, adil ve demokratik bir anlayışı benimseyen kamucu bir yaklaşım ile karşılanması gerekmektedir.