24 Haziran’da halk sadece CB ve TBMM çifte seçimi için sandık başına gitmeyecek; aynı zamanda ‘anayasa oylaması’ yapacak.

Anayasa oylaması; çünkü ‘Cumhur İttifakı’ için oy verenler, 2017 Anayasa değişikliği metninin kalıcı hale gelmesi için oy kullanmış olacak. Buna karşılık, ‘Millet ittifakı’ ve HDP için oy kullananlar, yeni anayasa umudunu sandığa yansıtmış olacak.

24 Haziran sonrası için tahminleri sağlıklı bir temele oturtmak için, ‘anayasa umudu’ doğrultusunda ihlal edilen Anayasa hükümlerini de saptamak gerek.

Kişi üstünlüğü ve Anayasa üstünlüğü
Hiçbir zaman akıldan çıkarılmamalı: 16 Nisan’da oylanan ve yönetim şekli olarak ‘monokrasi’ (tek kişinin üstünlüğü) öngören Anayasa değişikliği, 24 Haziran çifte seçiminde ‘statüko’ (olan durumun muhafazası) yelpazesinde yer alacak. Buna karşılık, bunu reddederek ‘demokrasi’( anayasa üstünlüğü) için oy verenler, değişim ve ilerlemeyi temsil edecek.

Irklar ve mezhepler Türkiyesi/Eşit yurttaşlık
“Türkiye, hepimizin ülkesi. Türkiye Cumhuriyeti devleti, hepimizin devleti…” (R.T. Erdoğan).

Bu söz doğru. Ne var ki, ‘hepimizin devleti’ olması için, öncelikle Cumhurbaşkanı’nın parti (parça, fırka, hizip) başkanı değil, ‘cumhurun başkanı’ olması gerekiyor ve aynı kişinin, -etnik vurgulu- “Türkler, Kürtler, Araplar, Boşnaklar” nakaratını ve -dinsel vurgulu- “Sünniler, Aleviler, Yezidiler” nakaratını terk etmesi de gerekiyor.

Oysa Türkiye Cumhuriyeti, ‘yurttaşlık/eşitlik/laiklik’ üçlüsünde ancak hepimizin devleti olabilir.

Laiklik: Cumhuriyet dünyevi örgütlenme olup, dinsel inançlar yönetime alet edilmemeli.

Yurttaşlık: Yurttaşlık; cinsiyetler, inançlar, sınıfsal ve siyasal aidiyet vb. ayrımlar ötesi bir kavram olup, bireyi ülkeye, topluma ve devlete bağlayan en güçlü bağdır.

Eşitlik: Eşitlik; özgürlük ve haysiyetin olduğu kadar yurttaşlığın da ölçütü. Bu nedenle ‘eşit yurttaşlık’, Cumhuriyeti ilerletmenin başlıca eşiği.

24 Haziran oylaması, ırk ve mezhep söylemi ile eşit yurttaşlık savunucuları arasında bir tercih olacak.

Tekel ve eldeğiştirme
‘Cumhur İttifakı’nı tercih, Türkiye Cumhuriyeti’nin karşı karşıya bulunduğu çok yönlü sorunlardan sorumlu çoğunluk partisinin ‘hegemonyacı parti’ özelliğinden ‘tekelci parti’ye geçişi için oy kullanmaktır. Buna karşılık, ‘Millet İttifakı’ tercihi, ‘siyasal iktidarın eldeğiştirmesi’ anlamına gelecek. Kısaca, -fiili- tek parti ile çok parti yönetimi arasında tercih yapılacak.
‘Eldeğiştirme’ (münavebe), sadece Türkiye için değil, AK Parti için de kazançlı olacak; çünkü demokrasinin yerleşmesi, beş dönemdir iktidarda olan partinin muhalefetle tanışması ile mümkün olacak.

Kişi ve parti devleti ile hukuk devleti
AK Parti’nin beş döneme yayılan iktidarında, ‘Türkiye Cumhuriyeti’ veya ‘Türkiye Devleti’ olarak, ‘kurumlar kurumu örgüt’ olarak ‘devlet tüzel kişiliği’ arka plana atıldı. Hep kişi ve parti beklentileri öne çıktı.

Bu nedenle, 24 Haziran’da yapılacak seçim, devleti, kişi ve partiye indirgeyen anlayış ile ‘hukuk kuralları bütünü’ olarak ‘devlet tüzel kişiliği’ arasındaki tercih şeklinde bir ayrışmayı yansıtacak.

Ezenler ve ezilenler
Anayasal kuralları hiçe sayarak, Cumhurbaşkanı’ndan sözcüsüne kadar, Başbakan’ından -bakanlığı ile ilgili adı sanı duyulmayan- bakanına kadar, ‘Cumhur İttifakı’ için ‘resmi seferberlik’ yapanlar ile medyanın, görüşlerine, 24 saatte kaç dakika yer verdiği hesabını yapmak durumunda kalan ‘Millet İttifakı’ arasında yapılacak; kısacası, ‘ezenler’ ve ‘ezilenler’ arasında.

Bu süreçte, sadece sandık güvenliği değil, sandığa giden yolda bilgilenme süreci de ezenler lehine işletiliyor.
Adalet, İçişleri ve Ulaştırma bakanlarının, Türkiye’nin geleceğinin oylanacağı çifte seçime giden yolda istifa etmemeleri de, ‘ezen’ ve ‘ezilen’ ayrımını derinleştiriyor.

Saray ve TBMM
24 Haziran’da ‘Cumhur İttifakı’na oy verenler, Külliye olarak adlandırılan Saray (haliyle hiçbir Anayasa statüsü bulunmayan sözcüsü) üstünlüğü yönünde tercihte bulunmuş olacak. ‘Millet İttifakı’ ile diğer muhalefet ise, TBMM’nin üstünlüğü (niceliksel değil niteliksel) yönünde tercihte bulunacak.

Vatana ihanet ve anayasal yurtseverlik
Millet İttifakı ve HDP, geçiş dönemi üzerine tartışmaya başladı. Burada öncelik taşıyan konu, Anayasa’nın uygulanması.
Başlıca maddeleri sayalım:

»Cumhuriyetin nitelikleri: “İnsan haklarına dayanan laik ve demokratik sosyal hukuk devleti” (md.2).

»Egemenlik: “Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” (md.6),

»Yasama yetkisi, TBMM’nin. “Bu yetki devredilemez” (md.7).

»Yürütme yetkisi ve görevi, “Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir” (md.8).

»Yargı yetkisi, tarafsız ve bağımsız mahkemelerce kullanılır (md.9).

»Anayasa: Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını bağlayan üstün ve temel kurallardır (md.11).

»Temel haklar ve ödevler (md.12-74).

»Üniversiteler: “Kamu tüzel kişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip” üniversitelerde öğretim elemanları, Yükseköğretim Kurumunun veya üniversitelerin yetkili organların dışında kalan makamlarca her ne suretle olursa olsun görevlerinden uzaklaştırılamazlar” (md.130).

»Medyaya giriş: “Devletçe kamu tüzelkişiliği olarak kurulan radyo ve televizyon kurumu ile kamu tüzelkişilerinden yardım gören haber ajanslarının özerkliği ve yayınlarının tarafsızlığı esastır” (md.133).

(OHAL terörüne girmiyorum).

Anayasanın açıkça emrettiği işlem ve eylemleri yapmamak, tersine, Anayasanın yasakladığı eylem ve işlemleri yapmak, çağdaşa anayasa hukukunda vatana ihanet olarak nitelenir. Anayasaya saygı ise, yurtseverlik eşiği.

Şu halde, 24 Haziran oylaması, ikisi arasındaki tercihin de ortaya konması anlamına gelecek.