Türkiye, kuşkusuz 2002’den çok farklı ortam ve koşullarda. Değişmeyen ise, sahnede kalmayı ‘başaran’ bir parti başkanının benzer tutumları.

Erdoğan’dan Bahçeli’ye: Neden kaçtın?
Yıl 2002: TBMM’nin görev süresine paralel olarak, Nisan 1999 seçimleri sonrasında kurulan koalisyon hükümetinin görev süresi, Nisan 2004’te sona erecekti.

Hükümet ortağı MHP’nin Genel Başkanı Bahçeli, Ağustos 2002’de seçim tarihini 3 Kasım 2002 olarak ilan etti. Başbakan B. Ecevit ve Koalisyon Hükümeti’nin 3. Ortağı ANAP lideri M. Yılmaz buna itiraz etmeyince, TBMM, seçimlerin 3 Kasım 2002’de yapılması kararı aldı.

Hükümeti oluşturan DSP, MHP ve ANAP yüzde 10 seçim engelini aşamadıkları için 3 Kasım seçimleri sonrası TBMM’de temsil edilmedi. Barajı sadece iki parti geçebildi: CHP ve AK Parti.

Ne var ki, AKP Genel Başkanı Erdoğan, seçilme engeli nedeniyle TBMM dışında kaldı.

CHP lideri D. Baykal’ın ‘demokrasi jesti’ ve desteği ile önce madde 76 değiştirilerek anayasal engel kaldırıldı. Sonra, Siirt’ten bir milletvekili istifa ettirilerek, Erdoğan için TBMM’ye gidiş yolu açıldı.

Bu şekilde Başbakan olan Erdoğan, zaman zaman kendisini eleştiren D. Bahçeli’ye karşı hep şu kozu kullandı:

“Hükümeti bırakıp kaçtın veya neden kaçıp gittin?”

Bahçeli’den Erdoğan’a: Seni de kaçırırım…
Yıl 2018: Bahçeli, hükümet ortağı değil; partisi TBMM’de 4. sırada ve sadece ‘Cumhur İttifakı’ içinde. TBMM ve CB seçimleri tarihi Anayasa ile belirlenmiş: 3 Kasım 2019.

17 Nisan 2018 günü, Erdoğan, Anayasa’nın öngördüğü tarihi vurguladığı halde, Bahçeli, 26 Ağustos 2018 diyor. Bir gün sonra iki lider, 24 Haziran’da mutabakat sağlıyor.

Kaçan ve kaçıran farkı
Aslında Bahçeli, kendisini ‘hükümeti bırakıp kaçmak’la suçlayan kişiyi ‘kaçırmış’ oluyor.

Şöyle ki; Ecevit Hükümeti’nin üç zaafı vardı:

-Ecevit’in, ANAP ve MHP liderlerini zorlukla hükümet ortağı olarak tutması,

-Bahçeli’nin, Ekim 2001’de gerçekleştirilen Anayasa değişikliğine uyum yasalarından rahatsızlık duyması,
-Ecevit’in sağlık sorunları.

‘İp dalaşı’ ne demek?
Bahçeli, idam cezasının kaldırılmasından Kürtçenin örtülü biçimde de olsa tanınmasına (3. No.lu uyum yasa paketi) uzanan ve Kopenhag Kriterleri olarak adlandırılan reformlardan rahatsızlığını sık sık gündeme getirmekle birlikte, hükümetten çekilmedi. Erken seçim talebini dile getirdiği gün ile 3. Yasa Paketi tarihi örtüşmesi de, kayda değer.
Geçen yıllarda, Erdoğan ile Bahçeli arasında sıkça gündeme gelen, “Neden idam etmedin? Haydi idam et!” biçimindeki atışmaları, ‘ip dalaşı’ olarak nitelemiştim…

Ecevit Hükümeti
Hassas dengeler üzerinde duran Ecevit Hükümeti, üç önemli ilerlemeye imza attı.
-1982 Anayasası’nda en kapsamlı iyileştirme,
-AB’ye adaylık sürecini başlatma,
-Demokratik uzlaşmaya koalisyon hükümetinin katkısı.

(…)

Bahçeli’nin dağıttığı Ecevit Hükümeti, seçimleri anayasal gereklilikler doğrultusunda düzenledi. Seçim kampanyasının tarafsızlığı için Adalet, İçişleri ve Ulaştırma Bakanları görevlerinden çekildi.

Böylece Bahçeli, üç partiyi birlikte ‘ipe götür’müş oldu.

Ya şimdi?
Bahçeli, önce, Cumhur İttifakı yoluyla kendini ve partisini güvence altına aldı.

Sonra, hukuken var olmakla birlikte, fiilen varlığı tartışmalı hal alan hükümetin, Osmanlı-Türkiye tarihinden bir an önce silinmesi için ipi çekti.

TBMM’ye girmeyi garantilemiş olsa da, ne çoğunluk ne de 50+1 güvencesi var ittifak açısından.

Metal yorgunluktan yönetememeye
16 yıldır iktidarda olan ve TBMM’de çoğunluğa sahip olan partinin seçimleri 16 ay öne alması, ‘yönetememe sorunu’ ile açıklanabilir ancak.

Sadece, 24 saat içinde 180 derece dönüş yaparak ‘ani seçim’ kararı alınması, yönetemiyor olmanın açık göstergesi.

Kuşkusuz, bu durum, hukuk ve Anayasa yerine ‘kişisel eğilimler’ ile ülkeyi yönetme veya yönetir gösterme anlayışının bir sonucu.

Hukuku sürekli olarak ihlal eden ve hesap vermekten kaçınan iktidar yönetemez.

Cumhuriyet Türkiyesi, (2. Dünya Savaşı dahil) hiçbir zaman son 16 yılda sürüklendiği bunalımlar zinciri ile karşılaşmamıştı.

Hukuk ve Cumhuriyet düşmanlığı, bunda belirleyici olmuş olsa da, bu ayrı bir yazının konusu.

Bu kadarı bile, 24 Haziran ve büyük bir olasılıkla 8 Temmuz’da neyi oylayacağımız konusunda fikir verici:

Cumhur İttifakı: Hiçbir haklı nedeni olmadığı halde ‘ani seçim’ kararı alan ve hiçbir zaman hesap vermeyen bir yönetim için oy anlamına geliyor.

Millet İttifakı: Hesap verebilir bir yönetim vaadi ile yola çıkan partilere oy vermek demek.

Seçim adaleti bakımından; bütün kamusal olanak ve güçleri elinde tutan Cumhur İttifakı, ‘seçim adaletsizliği’ ötesinde, adeta bir ‘savaş kampanyası’ yürütüyor.