Peru halkı, neoliberal politikalarıyla tanınan devlet başkanı Martin Vizcarra’nın görevden alınıp yerine aşırı sağcı Manuel Merino’nun getirilmesine büyük tepki gösterdi. Protestolarda üç kişinin polis kurşunuyla hayatını kaybetmesi halkın öfkesini büyüttü, Merino’nun derhal istifa etmesi istendi.

Halk sağcılara öfkeli

DIŞ HABERLER SERVİSİ

Güney Amerika ülkesi Peru’da yolsuzluk suçlamasıyla görevden alınan devlet başkanı Martin Vizcarra’nın yerine aşırı sağcı Manuel Merino’nun göreve getirilmesi ülkede infiale yol açtı. Merino’nun istifasını talep eden barışçıl eylemlere önceki gün polisin gerçek mermiyle müdahalesi sonucu üç kişi hayatını kaybederken Peru Kongresi bugün olağanüstü gündemle toplanacak.

OYLAMAYLA GÖREVDEN ALINDI

Beş ay önce yapılan seçimlerle göreve gelen Değişim için Perulular partisinden Vizcarra’ya 2014’te Moquegua eyaletinin valisiyken bir inşaat şirketinden 670 bin dolar rüşvet aldığı iddiası üzerine soruşturma başlatıldı. Peru Kongresi’nde hafta başında Vizcarra’nın “Ahlaki yetersizlik” gerekçesiyle görevden alınması için 105 evet, 19 hayır ve dört çekimser oy verildi. Vizcarra, görevden alındığı gün gün Twitter’daki paylaşımında, “Huzur dolu bir vicdanla ayrılıyorum, görevi tamamladım ve başım dik. Başka bir zamanda görüşmek üzere” açıklamasında bulundu.


Neoliberal politikalarıyla ünlü Vizcarra’nın yardımcısı bulunmadığı için devlet başkanlığı görevini Senato Başkanı Manuel Merino üstlendi. Aşırı sağcı Popüler Eylem Partisi üyesi Manuel Merino, “Başkanlık görevini büyük sorumluluk ve şeref ile üstleniyorum. Halk bize umutla ve aynı zamanda endişe ile bakıyor. Olgunlukla görevimizi yerine getireceğiz zira bir krizle karşı karşıya olduğumuz inkar edilemez” sözleriyle göreve başladı.

‘AŞIRI SAĞCI MERİNO BİR GASPÇI’

Halkın “gaspçı” adını verdiği Merino göreve gelir gelmez başkent Lima’da protestolar patlak verdi. Peru solunun da desteklediği eylemlerde Vizcarra’nın hakkındaki suçlamadan ötürü yargılanması talebi meşru görülürken devlet başkanlığı koltuğunun aşırı sağcı bir isme terk edilemeyeceği vurgusu öne çıktı.
Lima’daki tarihi San Martin Meydanı ve Kongre binası önünde binlerce kişinin katıldığı eylemler beş gündür sürerken önceki gün, polisin Kongre binası önündeki eylemlerde gerçek mermi kullanması can kaybına neden oldu. 24-25 yaşlarındaki üç gencin polis kurşunuyla hayatını kaybetmesi halkın tepkisini büyüttü. Binlerce kişinin katıldığı protestolar onbinlerce kişinin katıldığı öfke eylemlerine dönüştü.

GAZETECİLER DE YARALANDI

Polisin biber gazıyla ve tazyikli suyla müdahalesi dün de devam ederken onlarca kişi yaralandı, bazı gazeteciler de polis şiddetine maruz kaldı. Peru Ulusal Gazeteciler Derneği, polisin gazetecilere yönelik müdahalesini kınayarak çok sayıda muhabirin polisin attığı gazdan etkilendiğini, üç foto muhabirinin ise polis şiddeti sonucu yaralandığını açıkladı.

KONGRE BUGÜN TOPLANIYOR

Peru Kongresi Başkanı Luis Valdez protestoların büyümesi sonucu bugün Kongre’nin olağanüstü gündemle toplanacağını duyurdu. Valdez, “Yasama meclisinde durum değerlendirmesi yapmak zorundayız fakat sayın Merino’nun başkanlıktan istifasını göz önünde bulundurmasını talep ediyorum” açıklaması yaptı.

İSTİFA ÇAĞRISI

Lima Belediye Başkanı Jorge Munoz da Twitter hesabından “Sayın Merino, istifa et artık! Peruluların sesine kulak ver” paylaşımında bulundu. Amerikan Devletleri Örgütü (OAS) de Peru hükümetinin talebi üzerine ülkeye heyet gönderme kararı aldığını duyurdu.

***

Ülkede derin eşitsizlik var

halk-sagcilara-ofkeli-805366-1.

Peru’yu yakından takip eden Bolivyalı gazeteci Ollie Vargas, ülkedeki derin eşitsizliğe işaret etti. Twitter hesabından izlenimlerini paylaşan Vargas, “Başkent Lima, şimdiye kadar bulunduğum neoliberalizmin en distopik alanı. Tanıştığım öğrencilerin çoğu Birleşik Krallık’ta rastladığım özel okul çocuklarından çok daha zengindi, ama aynı zamanda şehrin hiç akan suyu olmayan geniş bölgelerinde de çalıştık. Eğer burada yaşıyorsanız eşitsizliğin katıksız düzeyini görmezden gelmek imkansız” dedi.

Protestoların aynı zamanda ekonomik krizin ağırlaşması nedeniyle de yaşandığını vurgulayan Vargas, “Şili ve Peru, ABD’nin sevgilileriydi, ‘demokratik’ neoliberalizm modelleriydi. Bu yalan her iki ülkede de ortaya çıktı, eşitsizlik ve yolsuzluk her iki halkı da mücadele etmeye ve her iki devleti de gerçek baskıcı karakterlerini göstermeye itti” ifadelerini kullandı.

***

‘Mevcut yönetim yolsuzlukla mücadele edemez’

halk-sagcilara-ofkeli-805365-1.Peru halkının sağcı Merino’nun istifası talebiyle düzenlediği eylemlere destek veren solcu Yeni Peru Hareketi partisi lideri Veronika Mendoza, önceki gün basına yaptığı açıklamada, “Bay Vizcarra görevini tamamlamalı ve ertesi gün adaletle yüzleşmeli” çağrısında bulundu.

‘MERİNO BİR KUKLA’

Vizcarra’yı neoliberal politikaları nedeniyle desteklemediklerini ancak sağcı bir ismin devlet başkanlığı koltuğunu gasp etmesinin “kabul edilemez” olduğunu belirten Mendoza, Merino’yu “Yeni hükümet, Bakanlar Konseyi’nin başkanı olarak Ántero Flores Aráoz’u seçti. Muhafazakar, aşırı sağcı, ırkçı ve cinsiyetçi... Ayrıca kongrede bulunanların ticari çıkarlarını savunan bir avukat. Merino da onun kuklalardan sadece biri” olarak tanımladı.

CİNAYETTEN YARGILANIYOR

Kongre’nin mevcut haliyle yolsuzlukla mücadele edemeyeceğini dile getiren Mendoza, “Kesinlikle utanmaz bir şekilde vatandaşlarla alay ediliyor. Kongre’nin çoğunluğu yolsuzluktan, hatta bazıları cinayetten yargılanıyor. Devlet başkanını suçlamaya karar verdiler ve kendilerini gayri meşru bir hükümet olarak kurdular” diye konuştu.

NEOLİBERAL POLİTİKALARA TERK EDİLDİLER

Neoliberalizme ve sağcı politikalara karşı mücadeleye devam edeceklerini belirten Mendoza, şöyle devam etti: “1992’de iktidarı ele geçiren Alberto Fujimori, devleti güvencesizleştiren, sağlık ve eğitim gibi hakları özelleştiren, Peruluları emeklilik sisteminden yoksun bırakan, siyaseti ve demokrasiyi ekonomik güç gruplarının ellerine bırakan darbe ile ülkeye neoliberal bir anayasa dayattı. Anayasayı ve ülkeyi artık suç örgütlerinden, yozlaşmışlardan kurtarmalıyız. Dışarı çıkan insanlar, gençler, öfkelerinin yanı sıra ülkeye olan sevgileriyle de hareket ediyorlar. Demokrasi yalnızca seçim süreçleri değil aynı zamanda yurttaşların insanca yaşam talebinin korunmasıdır.”