Halk sistemden bıkmış durumda

Elizia Volkmann

25 Temmuz Tunus'un bağımsız bir cumhuriyet olarak doğumunun yıldönümü, ancak ülke, bu yıl Cumhurbaşkanı Kays Said'in parlamentoyu askıya alması ve hükümet başkanı da dahil olmak üzere kilit bakanları görevden uzaklaştırmasıyla doruğa ulaşan yaygın protestolara sahne oldu.

Dünya Sağlık Örgütü'ne göre şu anda Afrika'da kişi başına en fazla enfekte olan ülke Tunus'ta, hükümetin COVID-19'un yüksek enfeksiyon oranını kontrol etmek için uyguladığı hafta sonu “tecritlerine” rağmen, yaygın protestolar baş gösteriyor. Bu protestolar, 2011 halk ayaklanmasının doğduğu yer olan güneydeki Sidi Bouzid'den ülkenin kuzeyine kadar uzanıyor. En şiddetli gösteri, bir zamanlar göz alıcı bir tatil beldesi olan ve şimdi büyük işsizlik ve finansal yoksunluk çeken, gözden uzak bölgelerden biri olan güneydeki Tozeur şehrinde gerçekleşti. Sosyal medyada dolaşan videolarda, öfkeli adamların Nahda hareketinin bölge ofislerine girip, mobilya ve televizyonları kırarak yağmaladıkları görüldü. Polisle yaşanan çatışmaları ve göz yaşartıcı gaz kullanımını gösteren videolar Facebook'ta sıklıkla paylaşıldı. En rahatsız edici olanı, Kairouan'da Tunus bayrağını sallayan bir erkek göstericinin, bilinmeyen bir adam tarafından yüksek bir binanın tepesinden itilmesiydi.


25 Temmuz gösterileriyle ilgili söylentiler haftalardır ortalıkta dolaşıyordu. Oysaki 2011'den bu yana, Aralık ve Ocak yürüyüş dönemiydi (genellikle Muhammed Bouazizi'nin kendisini ateşe verdiği günün yıl dönümü olan ve Yasemin Devrimi'ni ateşleyen 17 Aralık'ta başlıyordu). Ancak zamanla bu yürüyüşler insanların beklentilerini karşılamadı. Fazla bilinmeyen 2018 mali yasasının ardından ortaya çıkan protesto yürüyüşleri de etkisini kaybetmeye başlamıştı.

EŞİTSİZLİK BÜYÜYOR

Son altı aydır Tunus, siyasi güvensizliğin ağırlığı altında eziliyor. Ülkede, çökmekte olan ekonomiye, zayıflayan dinara ve zengin ve fakir arasında büyüyen eşitsizliğe karşı ihtiyaç duyulan gerçek çözümleri bulmaktan çok kişisel çıkarlarını önemseyen bir siyasi sınıf iktidarda. Halkın gördüğü, "üç başkan" - cumhurbaşkanı Kays Said, parlamento başkanı ve İslamcı Ennahda'nın lideri Raşid Gannuşi ve başbakan ve geçici içişleri bakanı Hişam El Meşişi-arasındaki anlaşmazlıktı. Bu yöneticiler arasındaki düşmanlık, bölünmeyi aşmak için gerçek bir çaba gösterilmemesi sonucunda derinleşti.

Bu istikrarsızlık, hükümet yetkililerinin de birçok kez değiştirilmesine yol açtı, en önemlisi, sağlık bakanlarının birden fazla kez değiştirilmesi, pandeminin Tunus'ta kontrolden çıkmasının bir nedeni olarak algılandı. Aynı dönemde DSÖ, Tunus'u Afrika'da en yüksek ölüm oranına sahip ülke ilan etti. İlaç bilimi alanında çalışan bir göstericinin 25 Temmuz'da parlamentodaki protesto sırasında Al-Monitor'a söylediği gibi, “Beş kez sağlık bakanı değişti, ancak COVID ile mücadele konusunda sabit bir strateji geliştirilemedi.”

25 Temmuz Hareketi üyesi bir öğrenci olan Myriem ben Gayess, Al-Monitor'a hareketin köklerinin daha derin olduğunu söyledi. 50 bin üyeden oluşan Facebook grubunun, ülke çapında gösterilerin yayılmasında hareketin motoru olduğu kaydetti. Hareketin Facebook grubunda yönetici ve ilaç uzmanı olan Zied Jhezaiedi, şunları söyledi: "Tunus'ta COVID-19’'dan etkilenmeyen ya da yakınlarından birini kaybetmeyen kimsenin olmadığını düşünüyorum." Geçtiğimiz birkaç ay, karantina kurallarının sürekli olarak kesilmesine ve değiştirilmesine, vatandaşların kafasının karışmasına ve Kairouan ve Sousse gibi şehirlerin karantinayı uygulamak için ordunun kontrolü altına girmesine tanık olduk. Vatandaşlar, hareket kısıtlamaları ve iş üzerindeki kontrollerde sıklıkla yapılan değişiklikler nedeniyle giderek daha fazla hayal kırıklığına uğradı. Ancak 20 Temmuz'da Meşişi'nin, Sağlık Bakanı Faouzi Mehdi'nin bayramda uyguladığı açık aşı kampanyasını (yaşanan izdiham nedeniyle) “suç” olarak nitelendirmesi ve Mehdi’yi derhal görevden alması bardağı taşıran son damla oldu.

Protestolardan bir gün önce COVID-19 kaynaklı 317 ölüm görüldü. Ülke, 12 milyonun biraz altındaki bir nüfusta 18.600 ölüm ve 573.394 vaka gördü. Ticaret üzerindeki kısıtlamalar, Tunus'ta iş ve ticaret için zaten zor olan durumu daha da kötüleştirdi. Parlamento binası çevresindeki protesto daha sonra göstericileri cop ve biber gazıyla kovalayan polis tarafından dağıtıldı.


DALGAYA DÖNÜŞTÜ

Olaylar küçük bir halk hareketi gibi görünüyordu. Ancak daha sonra cumhurbaşkanı Said, Tunus Anayasası'nın 80. maddesine atıfta bulunarak “parlamentonun dondurulacağını” duyurdu. Başbakan Meşişi, Savunma Bakanı Brahim Baragi ve kamu hizmetinden sorumlu bakan ve adalet bakanı Hasna Ben Slimene olmak üzere üç kilit ismi görevden aldı.

25 Temmuz akşamı, cumhurbaşkanı hükümeti ve parlamentoyu görevden alarak halkın sıkıntılarına bir çözüm getirmiş gibi göründüğü için sokaklarda ve ülke genelinde kutlamalara sebep oldu. Ennadha'nın “demokrasinin savunulması” için halka yaptığı çağrılar da yanıtsız kaldı. 26 Temmuz sabahı parlamento, bir kez daha, Nahda yanlıları ve Said yanlıları arasında bir gerilime sahne oldu. Ennahda, parlamenterlerinin ve liderlerinin girişine izin verilmesini talep ederken, Said yanlıları, 10 yıldan uzun bir süre önce Cumhurbaşkanı Zine El Abidine Ben Ali'nin “degage” (dışarı çıkma) çağrılarını yineleyerek Gannuşi’den “degage” talebinde bulundu.

ENDİŞE VE KAYGI BÜYÜK

Tunus Anayasa Hukuku Derneği, cumhurbaşkanının 80. maddeye ilişkin yorumunun gayri meşru olduğunu ve “anayasal sapmalara kapı açabileceğini” söyledi. Uluslararası Hukukçular Komisyonu Ortadoğu ve Kuzey Afrika Programı Direktörü Said Benarbia şunları söyledi: Said, eylemleri ve iktidarı gasp etmesiyle Tunus'ta anayasal düzen ve hukukun üstünlüğü için doğrudan ve yakın bir tehdit oluşturuyor.

Katar'a ait Al Jazeera TV’nin bürosunun kapatılması ve cumhurbaşkanlığı güvenlik başkanı Albay Maj Khaled Yahyaoui'nin geçici içişleri bakanı olarak atanmasıydı. “Devrim” sonrası Ulusal Diyalog'un belgelenmesinde görev almış bir avukat olan Belhassen Ennouri, “Evet, anayasa hukukundan bir sapma olduğunu söyleyebiliriz” dedi. Halk, hükümetin ve parlamentonun başarısızlıklarından bıkmış durumda. Tunus'un hastane katları için çamaşır suyu bile alamadığı bir dönemde Ennahda'nın [Ben Ali yönetiminde parti mensuplarına yapılan hapis ve işkenceler nedeniyle] tazminat talep etmesi karşısında şok oldular ve bu şoklar son 10 yıldır her gün oluyor.

Said'in hiçbir zaman destekçisi olmadığını ve ona oy vermediğini söyleyen 25 Temmuz Hareketi üyesi Ben Gayess, Said'in eylemlerinin sonucunda Tunus’un daha iyi bir ülke olacağını düşündüğünü söyledi. Ennouri ise, "Her şeyin olmasını bekleyebiliriz, hatta daha fazla şiddetin/zorlamanın bile" dedi.

Al-Monitor’dan çeviren Setenay KIZILKAYA