Birbiri ardı sıra gelen olaylar arasında mutlak bir nedensellik/zorunluluk bağı kurmak yanıltıcı olabiliyor. Söz konusu siyaset ve seçmen davranışına etki etmek olunca bu yanılgı, yenilgiye de yol açabilir. Sağ siyasetin başta son dönem CHP yönetimleri olmak üzere siyasetçilere benimsettikleri bir ezber var: Siyasal başarı için halka gitmek gerek, halka inmek gerek.

Özellikle sosyolog Sevinç Doğan’ın “Mahalledeki AKP Parti İşleyişi, Taban Mobilizasyonu ve Siyasal Yabancılaşma” kitabı sonrası oldukça da tartışıldı bu “ezber”. Öyle ki belli bir oy aralığında takılıp kalmanın biricik/temel gerekçesi parti örgütlerinin “halka gitmemesi” olarak kabul edilir oldu. Bu yaklaşım sağın bir diğer stereotipi/ezberi olan “boğaz kenarında viski yudumlarken, rakı masalarında kafa çekerken vatan kurtaran elit solcu/CHP’li” propagandasına da hizmet eder hale geldi. Giderek “bu örgütle bir şey olmaz” mealindeki söylemler yöneticiler tarafından açıkça ifade edilir oldu. Bu parti içine tek adaylı kongreler, disiplin soruşturmaları, görevden almalar ve önseçimin fiili olarak kaldırılması, merkezileşme olarak yansıdı, yansıyor.

***

Saha çalışmalarında “halka gitmek” konusunda olumlu örnek olarak gösterilen AKP’nin sınıfsal dönüşümüne, -viski, rakı olmasa da- pudra şekeri partileri, lüks ev ve araçlarla halkı aşağılama gösterilerine ve uçsuz bucaksız konvoylarına rağmen bu ezberin karşılık bulduğu anlaşılıyor.

Oysa bu yaklaşım her şeyden önce AKP’ye muhalif olmanın bile büyük bedeller gerektirdiği bu günlerde, ısrarla parti örgütlerini var eden, zaman zaman tabanın benimsemediği tercihlere ve politikalara rağmen parti disiplini içerisinde hareket eden, oy veren, Adalet Yürüyüşü’ne kitlesel destek veren doğrudan halkın kendisi olan partililere haksızlık.

Ayrıca AKP’yi iktidara getiren asıl koşulların göz ardı edilerek ev ev dolaşmaya indirgenmesi anlamına gelir. 2001 krizi, cemaat/tarikat ağı, darbelerin önünü açması, solun ezilmesi, Kürt sorunu, türban krizi, vs. gibi belirleyenler yok sayılır. Giderek siyasetsizlik ve siyasetin dönüştürücü ikna edici fonksiyonunun göz ardı edilmesi gündeme gelir.

***
Muhtemeldir ki siyasal başarının biricik/temel yolu olarak görülen bu yaklaşımın bir uzantısı olarak bu günlerde CHP, Ekonomi Otobüsü, Doğu Masası ve kanaat önderleri ile buluşmalar gibi etkinliklerle, İYİ Parti de genel başkanlarının il/ilçe ziyaretleri ile “halka gidiyor”. AKP/MHP’deki erimenin ve muhalefetteki kısmi oy artışının temel gerekçesi bu ziyaretlermiş gibi kabul ediliyor. Böyle olunca da siyasetin konusu yapılabilecek devasa başlıklar oyun dışına itiliyor.
Kuşkusuz bir yöntem olarak yerinde ve önemli ziyaretler. Tabi ki uygun enstrümanlarla halka/seçmene ulaşmak gerek. Ancak nelerin söylendiği de önemli. Bu gidişlerin amacı yalnızca dert dinlemek, raporlamak olmamalı. Yaşanan yıkımın gerekçelerinin ve “iyi bir gelecek” umudunun da götürülmesi gerek. Burada da öncelikle belli konularda, Derviş politikalarından, dokunulmazlıkların kaldırılmasındaki tutuma kadar net bir hesaplaşma ve özeleştiri şart. CHP’nin “dokunulmazlıklarda bugün olsa gene aynısı yaparız” ya da İYİ Parti’nin “HDP adayının kazanmaması için Iğdır ve Ahlat’ta aday çıkarmadık” diyerek, hedefe konulan Doğu ve Güneydoğu’da oy arttıramayacağı açık. Kararsız ve protesto oylarının fazlalığı erken bir uyarı olarak alınmalı.

***

AKP/MHP’nin maçı buradan döndürmesi artık çok zor. Ancak gidişlerindeki temel gerekçeler iyi teşhis edilip başka bir yaşamın mümkün olduğu anlatılamazsa, bir yandan yanlış ve etkisiz politikalar başarı gibi algılanır, diğer yandan oluşacak ve oluşması muhtemel ittifakların kırılganlığı artar. Bu da iktidara muazzam bir manevra alanı açar.

En fazla muhalefetin eylemleri ile iktidarın gidişi birbirinin ardı sıra gelen olaylar olur.