Edirne Devlet Hastanesi tarafından belirli aralıklarla halkı bilgilendirmek amacıyla düzenlenen basın toplantısına katılan Gastroenteroloji uzmanı Dr. Dilek Tucer, sorulan bir soruyu, şifa için kullanılan bitkilerin bilinçsiz ve yanlış kullanımından dolayı faydadan çok zararı olduğuna, toplanma yerlerinin önemine de dikkat çekerek cevapladı

Edirne Devlet Hastanesi tarafından belirli aralıklarla halkı bilgilendirmek amacıyla düzenlenen basın toplantısına katılan Gastroenteroloji uzmanı Dr. Dilek Tucer, sorulan bir soruyu, şifa için kullanılan bitkilerin bilinçsiz ve yanlış kullanımından dolayı faydadan çok zararı olduğuna, toplanma yerlerinin önemine de dikkat çekerek cevapladı: “Trakya bölgesinde Ergene gibi bir sorun varken sadece otlar açısından değil; nehrin, hayli kirlenmiş suyu kullanılarak yetiştirilen diğer ürünler üzerinde de kanserojen etkisi var. Örneğin, neredeyse Türkiye’nin her yerine bizden dağıtılan pirinçte...”
• • •
Halkı bilgilendirme gibi bir ‘hadsizlik’ yapan Edirne Kamu Hastaneleri Birliği’ndeki tek Gastroenteroloji uzmanı Dr. Dilek Tucer, Vali Dursun Ali Şahin tarafından, hakkında soruşturma başlatılarak görevinden alındı. Çünkü bilimi reddetmek bunu gerektirir. Aksi olsaydı, Dr. Tucer’in bu açıklaması yetkililer tarafından ihbar kabul edilir, ayrıntılı tetkik için alanında uzman kişilerle derhal temasa geçilir ve oluşturulacak kurulun başına da bu konuya dikkat çeken doktor getirilirdi. Halk sağlığının, pirinç sektöründen daha önemli olduğunu söyleyebilmek için izlenecek yol şüphesiz ki bu olurdu.
• • •
Vali Şahin’e göre Dr. Tucer ‘gelişigüzel konuşuyor, basına bilgi veriyor, açıklamaları bilimsel değil, izin almadan bu işlere girişiyor.” İlk olarak, Dr. Tucer gelişigüzel konuşmuyor. Trakya bölgesinde kolon ve mide kanserinin özellikle son yıllarda arttığına dikkat çekiyor. Basına bilgi veriyor, çünkü Kamu Hastaneleri Birliği yönetimi, devlet hastanesi hekimlerini ayda bir halkı bilgilendirmek üzere toplantıya davet ediyor. İzin almadan bu işlere girişmiyor, çünkü davet üzerine gittiği bir toplantıda insan hayatını her şeyin üzerinde tutarak vereceği bilgiler için bir izne ihtiyacı olmadığını biliyor.
• • •
Açıklamaları bilimsel, çünkü Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı tarafından üç yıl önce yapılan bir araştırma, Ergene Nehri’ndeki sanayi atıkları nedeniyle bölgede kanser hastalığının korkutucu derecede artış gösterdiğini kanıtladı. Rapora göre, nehir suyunda kurşun, civa, kobalt gibi ağır metaller; solvent, asit, alkali gibi kimyasal maddeler tespit edildi. Bu atıklarla zehirlenen tarım arazilerinin üzerinde yetişen ürünler de kaçınılmaz olarak insan sağlığına tehdit oluşturuyor.
• • •
Peki, böylesine ciddi veriler içeren bir rapor karşısında hızla harekete geçmesi beklenen hükümet ne mi yaptı dersiniz? 2011 yılında Ergene Nehri’ne zehirli atık bırakan tesislere önlem almaları için zorunluluklar getiren Bakanlık, 2014 yılının Mayıs ayında biten üç yıllık süreyi iki yıl daha uzattı. Böylece iktidar eliyle, nehir havzasındaki tarım alanlarının zehirlenmesine, kanser riski taşıyan gıdaların üretilmesine onay verildi. Trakya’ya hayat veren Ergene’nin yıllardır ölüm taşıdığını, bilimsel verilerle raporlaştıran bilim insanlarının söyledikleri hiç ciddiye alınmadı deyip haksızlık etmek istemem. Orman Genel Müdürlüğü’nün sanayi atıklarıyla kirlenen nehir kıyılarına iğde ve ıhlamur dikerek kötü kokuyu giderme projesi, inanıyorum ki dünya çevre hareketi içinde hak ettiği yeri almıştır.
• • •
Sonuç olarak doğaya zehir saçan sanayi tesislerini etkin bir şekilde denetleyip, geçici veya sürekli kapama, ruhsat iptali gibi ciddi yaptırımlar uygulamak ve uymayanlar hakkında adli işlem başlatmak yerine; mesleki ve insani sorumluluğunun gereği olarak halkı uyaran Dr. Dilek Tucer’e ‘hâd bildirmeyi’ seçen iktidar, aynı filmi, Dilovası’nda sanayi tesislerinin neden olduğu kirlilik yüzünden yeni doğan bebeklerde ve anne sütünde kansere yol açan ağır metale rastlayan Kocaeli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu için de çevirmiş ve Hamzaoğlu’nu yıllarca sürecek bir hukuk mücadelesinin içine çekmişti.
• • •
Anayasa’ya göre herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip. Zaten iktidara göre, ne Dilderesi’nde ne de Ergene Nehri’nde kanser var. Dolayısıyla ortada çiğnenen bir hak yok! Doktorlarımız iktidar ve sermaye arasına bilimsel çomak sokup ‘hâdsizlik’ etmiştir, susturulmaları lazım gelmiştir. Para için halkın sağlığını hiçe saymak bunu gerektirir çünkü.