Çok sevdiğim The New Yorker dergisi korku sezonuna gene çok sevdiğim biriyle, yazar Shirley Jackson ile girmiş

Halloween ve Shirley Jackson

Ekim’in son akşamı çocukların kapınızı çalarak “Şeker mi, şaka mı?” dediği oldu mu hiç? Umarız olmamıştır. Çünkü her ne kadar birçok yabancı âdeti / bayramı alıp benimsemiş olsak da, 31 Ekim Cadılar Bayramı’nı bu kadar da bağrımıza bastığımızı sanmıyorum. Ama biz zaten son olarak kandil gecelerinde kapıyı çalıp “Merdivenden iniyor / Bize para veriyor / Ne olursa olsun / Hanım teyze sağolsun” diyen çocuklarda kalmıştık.

“Şaka” lafını da pek ciddiye aldığımız söylenemez. Cadılar Bayramı kültürümüzün baskın unsuru, “Halloween” filmleri ve Michael Myers isimli bir zat olduğu için, çocuk tekerlemesindeki “trick or treat” bize daha ziyade “ya paranı ya canını”yı hatırlatıyor. Myers ilk olarak altı yaşındayken 1963’te ergen ablasını öldürmüş, sonra da 1978’de ilk “olay mahalli”nde, Haddonfield kasabasında dört gencin daha canını almış. O gece maskeli Myers’in kurbanı olmaktan sadece Laurie Strode (Jamie Lee Curtis) kurtulmuş.

Son bir hesaplaşma
Sonuncu “Halloween/Cadılar Bayramı”nda eski tanıdıklar gene karşımızda. 59 yaşındaki Jamie Lee Curtis gene Laurie’yi oynuyor. Myers’ın ölmediğini ve onunla son bir hesaplaşmaya gireceğini biliyor. Katille karşılaşmak için hazırlıklarını tamamlamış, sevdiklerini ondan uzak tutmak için her şeyi yapmaya hazır. Yetmiş yaşındaki aktör Nick Castle, bir kez daha Myers’a hayat vermiş. Kırk yıl önceki “Halloween”in doktor Loomis’i Donald Pleasance’ın yerini çok iyi tanıdığımız biri almış. Myers’ın doktoru Sartain’de sık sık uluslararası yapımlarda rol alan, Londra Müzik ve Dramatik Sanatlar Akademisi mezunu aktör Haluk Bilginer’i izleyeceğiz: “Ben doktorum. Kapılarınızı kilitleyin.”

Eksikliğini en fazla hissedeceğimiz kişi ise, serinin yaratıcısı John Carpenter olsa gerek. Yönetmen koltuğunu David Gordon Green devralmış. Danny McBride ile ikisi senaryoyu da yazmışlar. Yapımcı ise şu sıralarda korku filmlerinin gözde yapımcısı olan Jason Blum (Get Out, Split, The Purge, Paranormal Activity). Neyse ki, korku üstadı John Carpenter da filmin uygulayıcı yönetmen ve yaratıcı danışmanı olarak işin biraz olsun içinde.

halloween-ve-shirley-jackson-525870-1.



Laurie Strode’un kırk yıldır aklından çıkaramadığı Mike Myers gerçekten de hapisten kaçar. İçinde bulunduğu hapishane nakil aracı kaza geçirip hendeğe yuvarlanır, maskeli katil de yarım kaldığını düşündüğü işine devam etmek için Haddonfield’e döner.

Sonuç olarak, beklentileri karşılayacağa benzeyen bir “Halloween” filmi. Doğal olarak da, gösterime Cadılar Bayramı’nda girdi. Merak eden izler. Ben de merak ediyorum ama korku filmlerinden korkarım. Bir film eleştirmenine yakışmıyor. Ne var ki, eleştirmen olmadan önce de seyirciydim. O zamandan kalma herhalde.

Aslında ben bu yıl Halloween’e bambaşka bir kapıdan girmiştim. Çok sevdiğim The New Yorker dergisi korku sezonuna gene çok sevdiğim biriyle, yazar Shirley Jackson ile girmiş. Onun (iki tanesini bildiğim) üç hikâyesini, hakkında iki yazıyı, o hikâyelerin ilki olan “The Lottery”nin dergide yayınlanması üzerine aldıkları mektuplardan bir seçkiyi yayımlamışlar. Nefis bir arşiv seçkisi…

İlk kez 1960’da okumuşum
Ama “The Lottery”nin benim için yeri diğerlerininkinden başkadır. Onu ilk okuduğumda yıl 1960 olmalı. Amerikan Kısa Hikâyeleri kitabındaydı. Amerikan Edebiyatı öğretmenimiz Dr. Davidson ödev olarak Shirley Jackson diye birinin yazdığı bu hikâyeyi vermişti. Uyarmış mıydı acaba? Sanmam. Düğün-bayram havasında başlayan “The Lottery”nin birden başka taraflara dümen kırmasıyla yaşadığım şok hiç geçmedi. Jackson’ın benim bildiğim çevrilmiş iki kitabı da var: “Tepedeki Ev/The Haunting of Hill House” (aynı zamanda bir Netflix dizisi) ve “Biz Hep Şatoda Yaşadık/We’ve Always Lived in the Castle”. İlgilenirseniz, ikisinin de çevirisi iyi.