Türkiye’nin 7 Haziran sonrası sürüklendiği şiddet sarmalı ve iç savaş tehlikesine karşı barış talebinin amasız fakatsız ve güçlü bir biçimde yükseltilmesine ihtiyaç var. Birleştirici ve sağduyulu bir tutumla yapılacak büyük barış eylemleri şiddetin, terörün, iç savaş tehlikesinin ve linç ikliminin sona ermesine ve barışın yeniden tesis edilmesine ciddi katkı sağlayabilir. Yaşanan akıl tutulmasından çıkmamızı sağlayabilir.

Ancak Türkiye öylesine kutuplaştırıldı ki sürüklendiğimiz cehennem çukuruna karşı kapsayıcı ve sarsıcı bir barış yürüyüşü bile yapılamıyor. Her gün gencecik insanlar kör bir şiddet girdabında can veriyor. Ortada hamasi nutuklar ve cenazelerde boy gösteren ruhsuz çelenklerden başka bir şey yok.

Hemen itiraz gelecektir: Bugün Ankara’da bir yürüyüş var! Evet, bugün HAK-İŞ, MEMUR-SEN, MÜSİAD, KAMU-SEN, TBB, TEMAD, TESK, TİSK, TOBB, TÜRK-İŞ, TÜRKONFED, TÜRMOB, TÜSİAD ve TZOB “Teröre hayır, kardeşliğe evet” ve “bayrağını al da gel” sloganlarıyla bir yürüyüş düzenliyor. Peki bu yürüyüş barışın tesis edilmesine ve kanın durmasına hizmet eder mi?

Samimi, sağduyulu, kapsayıcı ve amasız-fakatsız barış eylemlerine ihtiyaç var. Gerilimi yükseltmeyen, tersine düşüren, toplumun sinir uçlarını kaşımayan, tersine yatıştıran bir akla ihtiyaç var. Oysa bugünkü yürüyüşün çağrı metninde tek bir “barış” ifadesi yok. Silahların susması talebi yok. Ateşkes çağrısı yok. Peki barış nasıl tesis edilecek?

Hamasetle ve içi boş sloganlarla şiddet durmaz, barış gelmez. Dahası “6 Haziran’da akmayan kan, 8 Haziran’dan itibaren niye akıyor” sorusunu sormadan hiç olmaz. Barış yürüyüşü devlet aklıyla ve hükümet yedeğinde olmaz.

Bugünkü yürüyüş çağrısını yapan örgütlerin çoğu geçmişte çok sayıda hükümet ve devlet güdümlü eyleme imza attı. TOBB, TESK, TİSK ve TÜRK-İŞ 28 Şubat döneminde “beşli çete” içinde, Genelkurmay mahfillerinde hazırlanan operasyonlarda rol aldı. HAK-İŞ ve MEMUR-SEN son yıllarda hükümet güdümlü çok sayıda kampanyanın içinde yer aldı. Çok talihsiz roller oynadılar. Ciddi inandırıcılık ve kapsayıcılık sorunları var.

Bugünkü organizasyonu yapanlar inandırıcı değil. Şu sorulara cevapları yoktur: Suriye’nin ateşe atılmasına ve bölünmesine karşı yürüdünüz mü? Savaşı ülkenin içine getiren maceracı dış politikaya karşı sesiniz çıktı mı? Reyhanlı ve Suruç katliamlarının ardından yürüdünüz mü? İşçiler sırf Kürt oldukları için linç edilirken tepki verdiniz mi? “6 Haziran’da kan yoktu, ölüm yoktu, 8 Haziran’da niye var” diye sordunuz mu? Ve de iş cinayetlerine karşı yürüdünüz, yeri göğü inlettiniz mi?

Sadece inandırıcılık değil, kapsayıcılık sorunları da var. Sermaye örgütleriyle aynı masaya oturttuğunuzda kapsayıcı olmuyorsunuz. 1990’lardan 2010’a Türkiye’de Demokrasi ve Emek Platformları vardı. TÜRK-İŞ, HAK-İŞ, DİSK, KAMU-SEN, KESK, MEMUR-SEN, TMMOB, TTB bu platformların üyesiydi. Kapsayıcılık budur. Bu platform işçi hakları ve ülke meseleleri konusunda etkili eylemlere imza atmıştı. Irak işgaline karşı “Savaşa hayır” diyerek sokağa çıkmıştı. Yolsuzluğa ve yoksulluğa karşı kampanya yapmıştı. Sahi, ne oldu o platforma?

Hükümetin eleştirilmesinden rahatsız olanlar Tekel direnişi sonrası Emek Platformunu dağıttı. DİSK’i, KESK’i, TMMOB’u dışlayıp ardından TOBB, MÜSİAD, TİSK ve TESK ile bir araya geldiler. Marifet, sermaye örgütleri ile birlikte yürümek değil. Bu kadar kritik bir dönemde barış için ayrımsız bütün emek örgütleri bir araya gelemiyorsa o yürüyüş barışı getirmeye yetmez. Barış için güçlü mesaj, sermaye örgütlerinin kuyruğuna takılarak değil, bütün emek örgütlerinin yan yana durmasıyla verilir.

Protokol ve göstermelik eylemlere, ruhsuz çelenklere, hamasi nutuklara değil; samimi, kapsayıcı bir iradeye ihtiyaç var. Kürt silahlı hareketini derhal silahları susturmaya ve ateşkes ilan etmeye; hükümeti 6 Haziran koşullarına ve çözüm sürecine geri dönmeye zorlayacak inandırıcı bir barış sesine ihtiyaç var.

Bir büyük barış yürüyüşüne, bir büyük barış duruşuna ihtiyaç var. Savaşa, şiddete, teröre ve linç girişimlerine amasız-fakatsız hayır diyen, silahların derhal ve koşulsuz susmasını isteyen, hamaset yapmayan, tansiyonu düşüren bir barış iradesine ihtiyaç var. Ayrımsız bütün emek örgütleri, henüz vakit varken elinizi taşın altına koyun. Barıştan daha kıymetli ve öncelikli bir mesele yok. Ve barış için hamasete değil ferasete ihtiyaç var.