Dış güçler, terörist, kurtuluş savaşı, ezan, bayrak, vatan... AKP döneminde bu sözleri çok duyduk. Anlatacak hiçbir şeyi kalmayan Erdoğan’ın seçime kadar temel stratejisinin de bu söylemlerle olacağı anlaşılıyor.

Hamasetle daha nereye kadar?

Politika Servisi

Ücretli çalışan, küçük esnaf ve çiftçi milyonlarca insan 2021 yılında Türkiye tarihinin en büyük yoksullaşma sürecini yaşadı. Bir fırsata çevireceğiz diye anlattıkları pandemi, Türkiye için çöküşün tarihi oldu.

İğneden ipliğe her şeyin ücreti iki katına çıktı. Barınma, ısınma hatta karnını doyurma hiçbir dönem bu kadar zor olmamıştı.

KURT KIŞI GEÇİRİR AMA...

Erdoğan-Bahçeli koalisyonu döneminde ülke, tam anlamıyla dibe battı. Dış borç miktarı 500 milyar dolara yaklaştı. Merkez Bankası rezervi ekside. İktidar ekonomiyi canlandırmak için sıcak para arayışında. Hain dedikleri Birleşik Arap Emirlikleri ve Cemal Kaşıkçı cinayeti sürecinde terörist yöntemlere başvurmakla suçladıkları Suudi Arabistan’a bile el açar duruma düştü. Ne zaman geleceği belli olmayan 10 milyar dolarlık anlaşmalarla günü geçirmeye çalışıyor. Anlaşılan o ki koca ülke kelepir toprak parçasına çevrilmiş durumda. Anlaşmalara taraf olan ülkeler Türkiye’nin içinde bulunduğu krizden faydalanacaklarını kameraların karşısında söylemekten çekinmiyorlar.

Asgari ücrette Avrupa sonuncusu olan Türkiye aynı zamanda en yüksek enflasyona sahip 10 Avrupa ülkesinden biri. Geniş tanımlı işsizlik yüzde 21,9 olarak tespit edilirken genç işsizlikte bu rakam çoktan yüzde 30’lara dayandı. Açlık sınırı 3 bin liranın üzerinde yoksulluk ise 10 bin lira oldu. Ülkenin çok önemli bölümü yoksulluk sınırının altında yaşamaya çalışıyor.

Gıda, ulaşım, barınma ve ısınma gibi ana kalemlerde enflasyon yüzde 50’lerde. Birçok temel tüketim maddesinin fiyatı son üç ay içerisinde neredeyse iki katına çıktı. Milyonlarca insanın zihninde iki haftadan daha az bir zaman sonra vedalaşacağı 2021 yılı yoksulluk, işsizlik ve çaresizlikle anılacak. Halk bu yılı da geçirdi ama yediği ayazı asla unutmayacak.

NEREYE KADAR GİDER?

Sokağa çıkmaya çekinen, halkla mümkün olduğu kadar temas etmemeye çalışan AKP kadroları ellerindeki medya imkânlarıyla sürekli aynı mesajı veriyorlar. Ezberlenmiş üç cümleyi geçmeyen hamaset cümleleri arık kimseyi ikna etmeye yetmiyor.

Bırakın emekçilere, yoksullara gönül vermeyi, iş dünyasının tereddütlerini bile gideremiyor. Bugüne kadar her adımda AKP’yi destekleyen TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu bile "Piyasaların ivedilikle istikrara kavuşmasını sağlayacak acil önlemler alınmasını ve öngörülebilirliğin temin edilmesini bekliyoruz" diyerek endişesini dile getirmeye başladı. Somut çözümler ve geleceği görmek istiyorlar.

İş dünyasında yaşanan bu sürecin katbekatını hiç kuşku yok ki geniş halk kitleleri çok daha derinden hissediyor. Çok ciddi tepki biriktiğini görmemek için kör olmak gerekir.

Kamuoyu araştırmacısı Bekir Ağırdır “Yaşanan ekonomik buhran daha ağırlaşmış, toplumdaki yansıması ve algısı kasırgaya dönüşmüş durumda” diyerek 2021 yılının sonuna geldiğimiz günlerde süreci özetliyor. Ülkede dört yıl önce başlayan fırtına kasırgaya dönmüş, milyonların evini başına yıkmış durumda.

KRİZİ AŞACAK SORUN ARIYOR

İktidar ekonomik buhran ve bunun sonuçlarının görünmesinden son derece rahatsız. Tüm güçleriyle ekonomik krizi aşacak bir konu arıyor. İktidar için bunun artık büyük bir başarı olması bile gerekmiyor. Bir dış sorun, operasyon ve gerilim bile iktidara göre iş görür nitelikte. Ama sorun şu ki böyle bir uluslararası krizi ne yaratabilecek ne de bunu yönetebilecek güce sahip. Geriye üçüncü sınıf tiyatrocuları andıran müsamerelerle yapılan büyüklük gösterileri kalıyor. Ekonomik kriz ve onun yarattığı devasa sorunlarla boğuşan yurttaşları bir de böyle bir eziyet bekliyor.