Aslında, yapılacak en iyi şey Erdoğan’ın bir Biden’la görüşmeye giderken söylediklerini, bir de görüştükten sonra söylediklerini alt alta yazıp, YORUMSUZ deyip bırakmak.

ÖNCE: “24 Nisan bizler için çok çok olumsuz bir süreç oldu. Böyle bir yaklaşım beklemezdik, bu yaklaşım bizleri ciddi manada üzmüştür. Bunu gündeme getirmeden geçmeyi doğru bulmamız mümkün değil. Türkiye rastgele bir ülke değil. Türkiye, Amerika ile NATO’da müttefik bir ülke. NATO ile yakından uzaktan alakası olmayan Ermeniler konusunda böyle bir yaklaşım içine girmesi bizi üzmüştür. Bunu hatırlatmadan geçmek mümkün değil.

SONRA: “Hamdolsun hiç gündeme gelmedi.

Bunu yapanlar da oldu aslında, bu iki açıklamayı yan yana koyup YORUMSUZ bırakanlar oldu yani.

Peki, ben neden tekrar ediyorum? “Cumhurbaşkanlığı kaynaklarının” açıklaması arada kaynamasın diye!

Bazen muhalefetolog bazen iktidarolog olan bir köşeci; “Hamdolsun dedi, ama bi sorun niye dedi?” yazısı yazarak, cumhurbaşkanlığı sözcüsünün söyleyebileceklerini söyledi:

“Cumhurbaşkanı Erdoğan, Brüksel’e hareket ederken düzenlediği basın toplantısında, ‘Temenni ederim ki bu görüşmelerimizi aynı hassasiyet içerisinde yaparak 24 Nisan’ı unutturacak adımları da atmış oluruz’ demişti. (Basın toplantısında Erdoğan’a bu cümle soruldu.) Erdoğan bu soruya, ‘Hamdolsun’ diye başlayan bir cümle ile karşılık verdi. ‘Hamdolsun hiç gündeme gelmedi’ dedi. Cumhurbaşkanlığı kaynakları Erdoğan’ın, görüşmenin Biden’ın 24 Nisan’daki açıklamasını unutturacak kadar olumlu bir atmosferde gerçekleştiğini anlatmak için, ‘Hamdolsun’ dediğini ifade ediyor. Yoksa hamdolsun 1915 olaylarını hiç gündeme getirmedi, anlamında değil.”

Vallahi ben ikna oldum! Siz olmadıysanız, kötü niyetinizdendir.

Aslında, Biden’ın basın toplantısını izleyenler ve ona soru soran gazetecileri dinleyenler fark etmişlerdir; işin rengi ve bizim dışımızdakilerin derdi bambaşkaydı.

Biden, NATO üzerinden Batılı ülkeleri Rusya ve Çin’e karşı bir hizaya dizmek ve Putin’le yapacağı görüşmeye de böylesi bir destekle gitmek istiyordu. Şimdiye kadar pek başarılı olamadığı “özgür dünyayı” Rusya ve Çin’e karşı birleştirme işini NATO’da bir ölçüde yapmış oldu.

Bu dizilişte, Erdoğan iktidarı şimdiye kadar yaptığı zikzakların sıkıntısını yaşıyor. Bir taraftan, Rusya ve Çin’e karşı konumlanan NATO’nun en sadık ülkesi, öte yandan Rusya ve Çin’in stratejik müttefiki olma peşinde.

S-400, F-35 krizleri bu iki arada bir derede olma halinin sonucu. Son zamanlarda gittikçe sesini yükselterek Batı’ya “Ben sizin yanınızdayım” mesajları veriyor ve Afganistan gibi dünyanın en belalı coğrafyasında riskli roller üstlenerek bu mesajlarını pekiştirmek istiyor; ama karşıdan tam kabul görmüş değil. Erdoğan, Afganistan konusunda anlaşma oldu izlenimi verirken, NATO ve ABD tarafı “görüşmeler sürüyor” diyor.

Erdoğan-Biden görüşmesinde sorun alanlarından hiçbirinde en ufak bir ilerleme yok. En büyük ya da tek kazancın “görüşme” olduğu söylendi. Görüşmede de taraflar pozisyonlarını birbirlerine çok açık ifade etmişler, sanki görüşmeden önce pozisyonlar bilinmiyormuş gibi!

NATO Libya’ya müdahale etmeli midir? Böyle bir saçmalık olur mu yahu? NATOnun ne işi var Libya’da? NATO, mensubu olan ülkelerden birine herhangi bir müdahale yapılması halinde böyle bir şeyi gündeme getirebilir. Bunun dışında Libyaya nasıl müdahale edilebilir?”, sözleri sonrasında köprülerin altından çok sular akmış, o sözleri de mürekkebi kurumadan yıkayıp atmıştı.

Gelinen noktada, dünyanın her yerinde NATO’yu göreve çağıran ve o görevlerde verilecek rollere gönüllü olan bir Türkiye iktidarı var.

Hamdolsun!