Coğrafya kaderdir, kaderde tuhaf şeylere tanıklık da vardır.

II. Abdülhamid’in tahta çıktığı 1876’dan bu yana geçen 141 yıl. Bazı tanımlar yerine oturur. Geçmişi anmak filan değil tam olarak gericilik. Daha çok ödeşme.

Davulla, zurnayla halkın iradesine dayalı bir rejimi yıkarak, yerine tek adam temeline dayalı bir sistem getirmek. Akıl alır gibi değil.

Davul ve zurnadan öte dizi filmle yerine ‘başka bir şey’ inşa edilmeye çalışılan ülke.

Sanal âlemin, sanal ruhlar yarattığı yerde… Yıkılırken; Diriliş…

Neo-Osmanlı hayalinin ancak ‘izleyici olarak’ tanımlanması mümkün olan seçmene ‘hart diye’ enjekte edilmesi. Bir doz bir doz daha… “Ohh kafam güzel, gerçeküstü bir hayal dünyası!”

Diriliş, Filinta gibi TIRT dizilerin ardından nam-ı diğer ‘Kızıl Sultan’ın’ da ısıtılması boş değil.

Payitaht Abdülhamid şubatta TRT’de. Referandumdan iki ay önce.

Yapımcısı, Türkiye dizi tarihinin ilk Osmanlı polisiyesini icat eden Filinta’nınkiyle aynı. Filinta kimdi? Sultan Abdülhamit’e çalışan bir istihbaratçı…

Ne güzel yerli yerine oturuyor her şey!

Payitaht Abdülhamid’de olan biteni tüm çıplaklığıyla anlatacaklardır herhalde!

Ama gerçeklere gerek yoktu değil mi? Vizyoner olmak da çarpıtma gerektirir zaten. Tarihi, gerçeği, doğruyu…

Sayfaya küçük bir film seti kurup anekdotlar üzerinden biraz biz anlatmaya, dahası tekrar etmeye, böylece tarih-tekerrür döngüsüne dikkat çekmeye çalışalım o halde.

Günde 2 bin jurnali değerlendiren Kızıl Sultan!

Kovuşturma, soruşturma kralı. Yasak bilader! Toplaşmak, eğleşmek, söyleşmek yasak! İki kişinin bile bir araya gelmesi suç. Allah millete devlete, 33 yıllık taht sevdasına zeval vermesin!

İstibdat dönemi… Anekdot bu ya işte…

İstanbul futbol topuyla 1884 yılında tanışır. Kadıköy’de, Papazın Çayırı denilen yerde. Ancak gençlerin futbol oynamaya başlamaları hiç de kolay olmayacaktır. Abdülhamid’in baskıcı rejimi iki kişinin bile bir araya gelmesine karşı çıkarken, meşin yuvarlak altında saltanatı tehdit edecek ‘zehirli fikirler’ aranır.

İstibdat futbolda istikbal görmese de, tüm riskleri göze alan Deniz Harp Okulu öğrencisi Fuad ile Hariciye Nezareti’nde çalışan Reşad Danyal Bey, Kadıköy ve Moda’da oturan gençleri çevresinde toplayıp bir takım kurar. Hafiye ve jurnalcileri atlatmak için bu takıma bir İngiliz ismi verilir. Hikâye bilinir. Fenerbahçe’nin çıkış noktası olan Black Stocking böylece antrenmanlara başlar. Ancak kısa süre sonra beklenen olur.

‘Dönemin yandaşı’ Saray yanlısı Malumat gazetesi Kadıköy’de, tehlikeli bir kulüp kurulduğunu haber yapar. ‘Siyah Çoraplılar’bu nedenle uzun bir süre ortaya çıkmamaya karar verirler.

Rafa kaldırılan top ve formalar tam üç yıl bekler. Ortalık yatışınca yeniden topbaşı yapılır.

Formalarını Hurşid’in kahvesinde sırtlarına geçiren ‘fitbolcular’, 26 Ekim 1901 tarihinde neredeyse her gün antrenman yapan bir Rum takımıyla karşılaşacaktır.

Takımda, Fuad Hüsnü ve Reşad Danyal beylerin yanı sıra Tamburacı Osman, Feylesof Rıza Tevfik, Kemani Nuri, Hafız Mehmet, Hafız Mustafa, Fahri, Emcet, Mazhar ve Şevki beyler de yer alır.

Feylesof, tamburacı, kemani ve hafızlardan oluşan takım, santra vuruşuyla birlikte sahayı bir şenlik alanına dönüştürür. Ne var ki idmansızdırlar. Bu nedenle Rum takımı karşısında 5-1 yenik duruma düşerler.

Öte yandan maç sırasında daha ilginç bir gelişme de yaşanır. Papazın Çayırı semtin ünlü hafiye ve jurnalci başı Ali Şamil ve adamları tarafından basılır. Kaçan kaçar, yakayı ele veren Divan-ı Harbe sevk edilir.

Takımın kurucularından Danyal Bey yakalananlar arasındadır. Günlerce karakolda çile doldurduktan sonra taht şehrinde olmasının sakınca arz ettiğine karar verilip Tahran’a sürülür. Şüphesiz dünyada sürgün edilen ilk futbolcudur.

Tarihin tekerrürü…

Payitaht Abdülhamid’i seyrederken… Bilmeden yükselecekler!

Oysa o Nazi kıssasındaki gibi bu işler parayla değil sırayla. Alman İlahiyatçı Martin Niemöller’in söyledikleri gibi:

“Naziler komünistler için geldiğinde sesimi çıkarmadım; çünkü komünist değildim. Sosyal demokratları içeri tıktıklarında sesimi çıkarmadım; çünkü sosyal demokrat değildim. Sonra sendikacılar için geldiler, bir şey söylemedim; çünkü sendikacı değildim. Benim için geldiklerinde, sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.”

Neymiş; ne sağcıyız, ne solcu futbolcuyuz totocu…

Sonra… Muhtemel son belli ama… Payitaht Abdülhamid’de göstermeyecekler. İzlemeye devam.

Başka… Hamdolsun diziyle rejim değiştiriyorlar.