“Hanau’daki katliam, sağcı teröristlerin şiddete ilişkin planlarının temelsiz hayaller olmadığını gösterdi”

Hanau Katliamı ve Almanya’da sağcı terör

GÜRSEL KÖKSAL

Almanya’da siyasal gelişmeleri yakından takip edenlerin aşırı sağcı terörle ilgili uyarılarının ne kadar gerçekçi ve önemli olduğu sonunda anlaşıldı.

Frankfurt yakınlarındaki Hanau kenti bir aşırı sağcı tarafından kana bulandı. Basına sızan haberlere göre 43 yaşındaki aşırı sağcı Tobias Rathjen, kent merkezinde Türkiye kökenli göçmenlerce işletilen iki nargile barını silahla bastı, toplam 9 kişiyi öldürdü. İçlerinden birinin durumunun ağır olduğu yaralıların tam sayısı halen bilinmiyor. Kurbanların büyük bölümünün Türkiye kökenli göçmenlerden oluştuğu biliniyor. Konuyla ilgili çeşitli makamlarca yapılan son açıklamalara göre olayda kullandığı arabasının plaka numarasından hareketle adresi tespit edilen saldırgan evinde iki ceset ve saldırıda kullanılan silah bulundu. Söz konusu açıklamalarda bunların birinin Neonazi saldırganın kendisi, diğerinin de annesi olduğu belirtildi. Saldırganın annesini öldürüp, intihar ettiği, bu arada geriye yazılı bir bildiri ve video bıraktığına dair söylentiler soruşturmayı yürüten makamlarca henüz doğrulanmadı.

Gece 22.00 sularında meydana gelen olayla ilgili ilk söylentiler, olayla ilgili belirsizlikler ve soruşturmayı yürüten polisin temkinli açıklamaları, olayı göçmenler arasındaki bir çatışma olarak yansıtmaya çalışanların kısa bir süre etkili olmasını sağladı. Ancak 2000-2006 yılları arasında sağcı terör örgütü NSU’nun (Nasyonal Sosyalist Yeraltı) işlediği seri cinayetlerle ilgili skandallardan dolayı duyarlı olanlar, sabaha kadar parça parça gelen ortalığa saçılan bilgilere bakarak, bunun birkaç ay önce Almanya’nın Halle kentinde meydana gelen ve büyük bir şans eseri kitle katliamına dönüşmeyen saldırın ya da Yeni Zelanda’nın Christchurch kentindeki katliamın benzeri olduğu anlamaya başlamıştı.

hanau-katliami-ve-almanya-da-sagci-teror-690770-1.

Saldırgan Tobias Rathjen

Almanya 2000-2006 yılları arasında sağcı teröristlerin gerçekleştirdiği seri cinayetleri yıllar sonra bir tesadüf sonucu öğrendi. Cinayetleri işleyen örgütün üç kişiden oluştuğu, tetikçi iki teröristin yakalanacaklarını anlayınca intihar ettikleri açıklandı. Daha sonra 2013’te başlayıp beş yıl sonra sona eren dava da bu iddianın üzerine kuruldu, sonuçta cinayetler aydınlatılmadan dava sonuçlandı…

Aslında sağcı terör Almanya’nın çok uzun yıllar devam eden sorunu. 1990’dan bu yana aşırı sağcı teröristlerin öldürdüğü insan sayısı 200’ü buluyor. Göçmenlerin evlerine, işyerlerine, sığınmacı yurtlarına yönelik bir bölümü katliamlarla sonuçlanan kundaklamalar, ülkenin bazı bölgelerinde aşırı sağcıların egemenliğindeki „kurtarılmış bölgeler” tehlikenin boyutlarını gösteriyordu.

Ancak, söz konusu cinayetlerin ve saldırıların önemli bir bölümü ya tam olarak aydınlatılmadı ya da failleri bireysel teröristler olarak yargılanıp, cezalandırıldı. Aşırı sağ şiddetle kapsamlı mücadele çağrıları boşta kaldı. Şiddetin toplum içindeki aşırı sağcı eğilimlerden beslendiği, AfD (Almanya için Alternatif) gibi aşırı sağcı partilerin yabancı düşmanı, ırkçı propagandanın bu alandaki radikalleşmeye hizmet ettiği uyarıları demokratlar tarafından kabul edildi, ancak şiddete karşı alınan güvenlik önlemleri yetersiz kaldı.

Hâlbuki polis, istihbarat örgütleri ve silahlı kuvvetlerde görevli memurların aşırı sağ bağlantılarına ilişkin ipuçları, sağcı terörün giderek güçlendiğini gösteriyordu.

NSU davası kurbanlarından Enver Şimşek’in ailesini Münih’teki mahkemede temsil eden Avukat Seda Başay-Yıldız’a yönelik ölüm tehditlerinin Frankfurt’un 1 no’lu karakolda görevli aşırı sağcı polislerle bağlantısı ortaya çıkarılmadı. Bu arada “Hanibal’ın ordusu” adı altında faaliyet gösteren ve üyelerinin büyük bölümü polis, subay, astsubay, istihbaratçı olduğu anlaşılan bir dernekle ilgili soruşturma talepleri ciddiye alınmadı.

Bu arada bir sağcı teröristin Hıristiyan demokrat kökenli Kassel Valisi Walter Lübcke’yi öldürdü… Ondan sonra yetkililer aşırı sağcı şiddette yeni bir dönemden söz etmeye başladılar.

Bu arada geçtiğimiz cuma günü polisin geçtiğimiz eş zamanlı olarak 10 eyalette gerçekleştirdiği baskınlarla gözaltına aldığı 12 terör zanlısının, içlerindeki muhbir sayesinde öğrenilen katliam planları sadece göçmenlerin değil, tüm Almanya’nın karşı karşıya olduğu tehlikenin boyutlarını gösteriyor. Buna göre “Gruppe S.” adı altında eylemlere hazırlanan örgüt üyeleri, “Crhirstchurch Saldırısı”nı (Yeni Zelanda) örnek aldığı ve aynı anda birçok camiye silahlı saldırı düzenleyerek, Almanya’yı kaosa sürüklemeyi hedefliyormuş…

Hanau’daki katliam, sağcı teröristlerin şiddete ilişkin planlarının temelsiz hayaller olmadığını gösterdi.

Sosyalistlerin “Faşizme karşı omuz omuza!” çağrısının demokrasiden yana herkes tarafından içtenlikle benimsemesi umuduyla…