İnternette kolayca ulaşabileceğiniz, yaşam ve ölüm konularında ayrı uçlarda duran iki film var. Kısa film ve belgesel yönetmeni Ömer Çakan tarafından 2011’de çekilmiş Bark isimli ilk filmde bir gencin ‘terör’ gerekçesiyle boşaltılmış bir köyde hayatı sürdürme çabasını izliyoruz.

Hacı isimli delikanlı geceleri karşı dağlardan gelen çatışma sesleri eşliğinde radyodan türkü dinliyor, gündüz vaktiyse artık oğulları olmayan analar için odun kesmeye gidiyor. Bir gün analardan biriyle arasında şöyle bir konuşma geçiyor: “Teyze, siz gitmediniz mi?! / Hayır kurban olduğum, nereye gideceğiz ki… Ağaç kendi kökü üstünde büyür, kendi kökü üstünde yaşar. Kökünü terk ettiği zaman kuruyup gider. Nereye gideceğiz yavrum? Bu evdeyiz ta ki ölüp gidene kadar…”

Ertesi gün Hacı, arkasında sürüklediği loğ taşıyla köyü bir türlü terk edememiş yaşlıların evlerinin damını sıkılaştırıyor ki yağmur içeri sızmasın, köy her şeye rağmen yaşanır bir yer olmayı sürdürsün, ‘bark’ta can olsun…

İnsanlıktan nasibini alamamış bir grup zavallı tarafından Ekim 2015’te çekilmiş ikinci filmde de aynı delikanlı var. Ama hayatı kutsayan ilk filmin tersine ölüme tapan bu filmde Hacı, bir polis aracının arkasına bağlanmış sürüklenen cansız beden olarak görünüyor.

Yaşamaya çalıştığımız ülkenin, ‘bark’ın geleceğini bu iki filmle ilgili yorum ve tartışmalar belirleyecek.

İyi seyirler...