Hangi kahkaha?

ONUR TUNCAY / tncyonur@gmail.com

“Tanıştırıldıkları zaman, kendini beğenme umuduyla, bir espri yaptı. Kız, kendini beğendirme umuduyla, bol bol güldü. Sonra ikisi de eve arabalarıyla yalnız döndüler, dosdoğru ileri bakarak, suratlarında aynı çarpıklıkla.”

İğrenç Adamlarla Kısa Görüşmeler, David Foster Wallace

Tanıştırıldıklarında zoraki bir espri yaparak kızı güldürmeye çalışan adam, kadının espriye samimiyetsiz ve hatta gereğinden fazla güldüğünü biliyordu. Kadın, adamın inandıramadığının farkındaydı ama o anda durumu ayyuka çıkarmayacağını da fark etmişti.

Ertesi gün kadın ve adam en yakın arkadaşlarına ilk buluşmayı anlatırken çok keyifli olduğunu söylediler. Bol bol güldüklerini ve karşılıklı çok eğlendiklerini belirttiler. Sahte gülümsemeler ikisi arasında bir sırdı. İkisi de durumun farkındaydı ve ortaya çıkarmaya korkuyorlardı.

En yakın arkadaşları kadın ve adamı ikinci buluşmaya zorladılar. İkinci buluşmada adam yine benzer espriler yaptı. Ancak artık kadının bu tür esprileri komik bulduğunu düşündüğünden kendine güveni daha yüksekti. Kadın ise geçen seferki esprileri kafasından defalarca kez geçirip onları normalleştirmiş ve artık bunların gerçekten ilgi çekici olduğunu düşünmeye başlamıştı.

Sonraki buluşmalarda artık espri yapma ya da gülme gereği duyulmuyordu. Çünkü aralarında gelişen diyalog sebebiyle çok daha olağan şeylere gülmeye ve sadece ikisinin bildiği bir dil, bir gramer yaratmayı başarmışlardı.

Aslında ilk buluşmadan sonra, suratlarındaki çarpıklıklarla dönerken evlerine birbirlerine çok da uyumlu olmadıklarını düşünüyorlardı. Ancak durum, en yakın arkadaşlara anlatılırken kırılmıştı. Kadın ve adam başarısız bir ilk buluşma anlatmak yerine gayet hoş bir geceden bahsettiler. Samimi ve hoş kahkahaların gezindiği bir akşamın ince detaylarına değindiler.

Eğer, ertesi gün en arkadaşlarına kötü bir buluşma geçirdiklerinden bahsetselerdi ne değişirdi? Muhtemelen en yakın arkadaşlar onları ikinci buluşmaya zorlamazdı. Böylelikle bir kez daha görüşmeyen bu çift kısa süre sonra birbirlerini unutur ve başka insanlara doğru yönelirlerdi.

Burada hayatlarını kıran nokta buluşmaları değil, ertesi gün bunu nasıl anlattıklarıydı. Çünkü anlatı ya da anlatılan yalan gerçeği inşa eden ilk basamaktı. Anlatı, yaşamın hikâyesini kuruyordu. Hikâye kurmak için bazı noktaları birbirine bağlamak gerekiyordu. Ve bu noktada anlatı, hangi noktaları seçtiğini gösteriyordu.

Adam ve kadın arkadaşlarına buluşmayı anlattıklarında kahkahaları seçtiler. Samimiyetsizlikten, zorla getirilmiş olmaktan, sandalyenin rahatsızlığından ya da mekânın salaşlığından bahsetmediler. Işıltılı kahkahaları koydular ortaya ve dostlarını bu ışıltıya inandırdılar. Çünkü kadın ve adam anlatıcı pozisyonunda oldukları için anlatının akışını belirleme gücüne sahiptiler. Böylelikle de çok mutlu bir gece geçirdiklerini söylediklerinde arkadaşları, yani manipüle edilmeye gayet açık duran nesneler onların her söylediklerine inandılar.

Kadın ve adam aksi durumda, yani arkadaşlarına berbat bir gece geçirdiklerini anlattıklarında, geçirmiş oldukları gecenin atmosferi veya gerçekliği değişmeyecekti. Ama sonuç çok farklı olacaktı. Yani gelecekteki gerçeklik burada makas değiştirecekti. Bir daha görüşmeyeceklerdi ve aralarında onlara özgü bir dil gelişmeyecekti. Benzer şeylere gülmeyeceklerdi. Birbirlerini tamamladıklarını düşünmeyecekler ve hatta bir süre sonra o samimiyetsiz gece akıllarına geldiğinde kötü esprilerle yüklü bir gece geçirdiklerini düşüneceklerdi.

Ancak onlar anlatarak, yani olmasını istedikleri şeyi anlatarak, kendilerine gerçeklik oluşturdular. Buluşma gecesi yaşandığı anda değil, ertesi gün anlatıldığı sırada şekillendi. Hangi kahkahayı anlatacaklarını tercih ettiler. Samimiyetsiz değil, güzel kahkahalardan bahsettiler. İstedikleri şeyi anlatmayı seçtiler ve belki de bir ömür mutlu yaşadılar. Belki de bir ömür boyu kahkahalarla dolu bir evde uyudular.

Çünkü yaşam, yaşandığı andan ziyade anlatıldığı sırada bedene bürünüyordu. Anlattıkları, yaşanmak istedikleri hayatın tezahürüydü.